Denizcinin anasayfası

Anadolu, ressamını yitirdi

Resimlerinde Anadolu'yu anlatan İbrahim Balaban, 98 yaşında hayatını kaybetti.

Yaşayan en büyük ressamlardan İbrahim Balaban 98 yaşında yaşama veda etti.

Yaklaşık 15 gün önce kalça kemiği kırığı teşhisiyle kaldırıldığı Özel Güngören Hastanesi’nde tedavisine başlanan Balaban, bu sabah çoklu organ yetmezliğinden hayatını kaybetti.

Resimlerinde Anadolu insanının yoksulluğunu, renklerini ustaca resmeden Balaban’ın doğduğu Bursa Seçköy’e defnedileceği öğrenildi. Balaban için salı Nazım Hikmet Kültürevi’nde saat 11.00’da tören düzenlenecek. Törenin ardından Şişli Camii’nde kılınacak cenaze namazının ardından cenazesi köyüne götürülecek.

İbrahim Balaban kimdir?

1921’de Bursa-Seçköy, Osmangazi’de dünyaya geldi. Doğduğu köyün 3 yıllık okulunda eğitim gördü. 1937 yılının son günlerinde, henüz 16 yaşındayken hint keneviri yetiştirmek suçundan cezaevine girdi. Cezaevinde kendini avutmak için resim çizmeye başladı. Resimlerini zeytinyağına batırdığı renkli kalemlerle yapıyordu. Altı ay hapis ve 16 bin lira da para cezasına çarptırılmıştı; ancak para cezasını ödeyemeyince, para cezası üç yıl mahkûmiyete çevrildi. Cezasının bitmesine çok az bir zaman kala dört mahkûmun saldırısına uğrayan Balaban, cezaevinden çıktıktan sonra evlendiği gün düğün evini basan hasmını öldürdü ve yeniden cezaevine girdi. 1942 ile 1944 ve 1947 ile 1950 yılları arasını Bursa Cezaevi’nde geçirdi.

Resim yeteneği Nazım Hikmet ile ortaya çıktı

Cezaevindeyken önce babası Hasan Çavuş’un cinayete kurban gittiği; daha sonra da doğumda karısının öldüğü ve çok kısa bir süre sonra da çocuğunun ölüm haberlerini aldı.

Balaban, Bursa Cezaevi’nde kendisinden 20 yaş büyük olan Nâzım Hikmet ile tanıştı. Onun desteği ve ilgisi sayesinde resim yeteneği ortaya çıktı ve gelişti. Nâzım Hikmet, Orhan Kemal’i hikâyeci, Balaban’ı ise ressam olarak yetiştirmek istiyordu. İbrahim Balaban cezaevinde resmin yanı sıra felsefe, sosyoloji, ekonomi-politik konularında pratik bilgiler edindi. Ressam, yedi yıl süren Nâzım Hikmet’li günlerini ileriki yıllarda yazdığı Şair Baba ve Damdakiler kitabında anlattı.

Hapiste birlikte yattığı Nâzım Hikmet de, onun “Bahar” adlı tablosundan etkilenerek “İbrahim Balaban’ın Bahar Tablosu Üstüne” adlı şiiri yazdı. Ayrıca Nâzım Hikmet, İbrahim Balaban’ın “Mapushane Kapısı” ve “Harman tabloları için de birer şiir yazmıştır. İkinci evliliğinden iki erkek, bir kız çocuğu ve beş torunu vardır. 1955 doğumlu oğlu Hasan Nazım Balaban da kendisi gibi ressamdır.

İlk sergisi 1953’te

İlk sergisini 1953’te İstanbul’da, Fransız Kültür Merkezi’nde açtı. Sonraki yıllarda hem Türkiye’de, hem de yurt dışında pek çok sergi açtı. 1961’de Yeni Dal Grubu sergisindeki bir tablosundan dolayı yargılandı, ancak aklandı. Yine 1968’de Gazi Dergisi’nde basılan bir tablosundan dolayı yargılandı; ondan da aklandı. 1969’da Adana’da sergilediği resimleri saldırıya uğradı.

2000’den fazla tablo

Bugüne kadar 2 binden fazla tablo ve bunun birkaç katı desen üretti; kendisi aynı zamanda yazar olup, yayınlanmış 11 adet kitabı bulunmaktadır. Ressam, son olarak desen çalışmalarını 2005’te İstanbul’da sergilendi.

Kendi kendini yetiştirdi

Ünlü Sanat İnsanı Yahşi Baraz, İbrahim Balaban’ı ve sanatını şöyle anlattı :

“İbrahim Balaban’ı 1960’lı yıllardan beri tanırdım. İlk dostluğumuz 1976 yılında başladı. O yıllar Büyükdere’deki evinde eserlerini yapardı. Son derece gerçekçi, dürüst, lafını esirgemeyen, siyasi açıdan marksist bir düşünce dünyası vardı. Türkiye’de kendi kendini yetiştirmiş ressam kimdir deseler hiç tereddütsüz İbrahim Balaban derim. Kan davası yüzünden 13-14 yaşlarında hapse giren Balaban‘ın en şanslı tarafı o yıllarda siyasi yönden hapse girmiş Nazım Hikmet’le tanışmış olmasıdır. Nazım Hikmet Balaban’ı resme yöneltmiş ve Türkiye önemli bir sanatçı kazanmıştır. Ayrıca Balaban’la dostluk konuşmalarımızda Nazım Hikmet’ten sosyoloji, felsefe, nasıl görgülü olunur, hümanizm nedir gibi bir aydına gerekli bilgileri edindiğini gözleri parlayarak ve jestlerle anlattığını hatırlıyorum.

İbrahim Balaban’la 1976 yılında Galeri Baraz’da yaptığımız serginin tamamı satılmıştı. Türkiye çok önemli bir sanatçısını kaybetti. Nur içinde uyusun”


Bunları da beğenebilirsin