Denizcinin anasayfası

Doğu Akdeniz Çalıştayı başladı

Antalya’da, Uluslararası Üniversiteler Konseyi ve Akdeniz Üniversitesi tarafından düzenlenen “Doğu Akdeniz Çalıştayı” başladı.Akdeniz Üniversitesinde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Dışişleri Bakanı Muhammet Tahir es-Siyale, Ürdün eski Başbakanı Dr. Avn Şevket el-Hasavne, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri eski Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar’ın katılımıyla “Doğu Akdeniz Çalıştayı” düzenlendi. Çalıştayın açılışında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gönderdiği video mesaj izlendi.

“Çözüm odaklı liderliğin altını çizmek gerek”

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Kurucu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada, etkinliğin temel amacının, bölgenin kadim ve küresel saygın gücü Türkiye’nin, tüm bölgesel sorunlarda üstlendiği hak, hukuk ve karşılıklı kazanıma dayanan çözüm odaklı liderliğinin altını çizmek olduğunu söyledi. Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları sorununda bölgesel ve küresel paydaşları, akademik ve diplomatik analizlerle aydınlatmak istediklerini kaydeden Azizoğlu, dünyada enerjiye olan bağımlılık ve ülkelerin giderek artan enerji ihtiyacının, tarihsel önemini yüzyıllardır koruyan Doğu Akdeniz’i günümüzde tekrar diplomasinin merkezine yerleştirdiğini vurguladı.

“Hukuki zemin gerekli”

Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon rezervlerini kıyıdaş devletlerin tespit edebilmesi ve bulunan kaynaklardan yararlanılması noktasında hak iddia etmeleri için hukuki zeminin gerekliliğine işaret eden Azizoğlu, bunun için ülkeler arası ikili anlaşmalara imza atılmasının bir zorunluluk haline geldiğini kaydetti. Türkiye, Libya ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında bu rezervlerden yararlanma hakkı için ikili anlaşmaların mevcut olduğunu vurgulayan Azizoğlu, “Durumun bunu yok sayan bir diplomatik sürece dönüşmesi, bölgede gerginlik dozu giderek artan gelişmelerin yaşanmasına sebep olmaktadır. Esasen Doğu Akdeniz’de tarafların hak iddia ettiği yetki alanlarının Uluslararası Deniz Hukuku’na uygun biçimde tanımlanması, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de paydaşlarıyla kurmak istediği hakkaniyet temelindeki çözümlerin bir referans metne dönüşmesi ve atılacak barışçıl adımlar sayesinde Kıbrıs adasına yeniden huzur ortamının egemen olması, uluslararası hukuk ve diplomasi ricaline, küresel çapta çözmek zorunda kaldıkları pek çok problemin halli için de güçlü bir zemin sağlayacaktır.” şeklinde konuştu.

“Türkiye en güvenli liman ve en istikrarlı ülkedir”

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin enerji, güvenlik ve diplomasi alanındaki haklı taleplerinin müttefik görünen ülkeler tarafından karşılanmadığını ifade eden Azizoğlu, şöyle konuştu: “Bu ülkeler, özde müttefik gibi hareket etmemekte, müttefiklik hukukuna yakışmayan çözüm önerilerini dayatma konusunda aşırı istekli davranmaktadırlar. Oysa Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde güvenlik açısından çeşitli istikrar sorunları bulunduğundan, hidrokarbon kaynaklarının bölge ekonomilerine kazandırılması ve hatta tüm taraflar için barışa hizmet eden bir enstrüman olarak kullanılması noktasında hala en güvenli liman ve en istikrarlı ülke, NATO’nun güvenilir müttefiki olan, aynı zamanda Avrupa Birliği ile tarihe dayanan güçlü bağları bulunan Türkiye’dir.”

Azizoğlu, bölgede Libya, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin oyun dışı bırakıldığı senaryoların hiçbirinin başarıya ulaşma şansı olmadığını sözlerine ekledi.

“Aleyhimizde algı yaratmak isteyen çevreler var”

Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özlenen Özkan da Akdeniz’in önemli bir kısmını oluşturduğu jeopolitik kavşakta tansiyonun zaman zaman yükseldiğini belirterek, bu coğrafyadaki tüm tarafların bölgeye ciddi önem verdiğini söyledi.Burada kıyıdaş veya paydaş olmayanların da kendilerince hak iddia etmeleri durumu karmaşık hale getirdiğini vurgulayan Prof. Dr. Özkan, şunları kaydetti: “Türkiye Akdeniz’in yalnızca doğusunda değil tümünde en uzun kıyı şeridi bulunan bölgesel bir güçtür. Elbette ülkemiz bu alandaki tüm çıkarlarını korumayı sürdürecektir. Bu kararlılığını her platformda sergilemiş olan ülkemizin haklı duruşunun ciddiyetinden şüphe duyulmaması gerekir. Ancak, görebildiğimiz kadarıyla ülkemizin bu coğrafyadaki meşru hak ve çıkarlarını korumak amacıyla attığı hakkaniyete dayalı adımları istismar ederek aleyhimizde olumsuz bir algı yaratmak isteyen çevreler vardır.”

“Doğu Akdeniz’de hakça paylaşımdan yanayız”

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Sahada ve masada Libya’da Doğu Akdeniz’de çok güçlüyüz’ deyip de tamamını biz istiyoruz yaklaşımı içinde değiliz. Ermenistan topraklarında gözümüz yok. Şimdi bu normalleşme Ermenistan halkının da yararına olacaktır. Dolayısıyla biz hakça paylaşımdan yanayız.” dedi.

Çavuşoğlu, Uluslararası Üniversiteler Konseyi ve Akdeniz Üniversitesi tarafından Atatürk Konferans Salonu’nda düzenlenen “Doğu Akdeniz Çalıştayı”nda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin tüm çağrılarının, Doğu Akdeniz’deki tüm zenginliklerin herkes tarafından hakça paylaşılması, bölgenin bir barış, istikrar ve refah bölgesi olmasını sağlamak için olduğunu söyledi.

Türkiye’nin çağrılarına rağmen tek taraflı çalışmaların devam ettiğine dikkati çeken Çavuşoğlu, “2011’de önce KKTC ile anlaşma imzaladık, sonra kendi faaliyetlerimizi devam ettirdik. KKTC’nin bize ruhsat verdiği alanlarda ve yine 2018’de kendi gemilerimizle beraber sondaj çalışmalarına başlayınca kıyamet koptu. Şöyle bir hava estirdiler, ‘Türkiye bir gün gemilerini getirdi, sorun başladı’. Oysa öyle değil. Bu sorunun sebebi ne? Yunanistan’ın maksimalist yaklaşımları.” diye konuştu.

“Gelin bu işi beraber çözelim”

Yunanistan’ın kıta sahanlığı taleplerinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, şöyle konuştu:

“Yunanistan hemen burnumuzun dibinde Kaş’ın karşısında Meis Adası’na 2 kilometre uzaklıkta 10 kilometrekarelik bir adacıkta 40 bin kilometrekarelik kıta sahanlığı istiyor. Bu hangi uluslararası hukukta var. Bunu Yunanlılara söylediğimizde, ‘Bir yerden başlayalım da sonra orta noktada anlaşırız.’ diyor. Öyle maksimalist yaklaşımla adım attıktan sonra nerede buluşacaksınız? Cumhurbaşkanımızın dediği gibi Antalya Körfezi’ne Türkiye’yi hapsetmeye çalışan haritalar ve çalışmaların faydası olmadığını görmek lazım. Bu süreçte yine de tüm kendi hakkımızı KKTC’nin haklarını bir taraftan korurken, güçlüyken bile biraz önce bahsettiğim tüm sorunlarda da aynı şeyi söyleyebiliriz. Kıbrıs’ta da Azerbaycan meselesinde de diğer konularda yine Libya’da dengeleri değiştirmemize rağmen diyoruz ki gelin bu işi beraber çözelim. Bir zenginlik varsa paylaşalım. Sorunları diplomasiyle siyasi yöntemlerle çözelim.”

Bu sebeple Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın AB’ye ortak konferans düzenleme teklifinde bulunduğunu anlatan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

“Sadece Doğu Akdeniz ülkeleri değil, sadece tüm Akdeniz etrafındaki kıyıdaş ülkeler değil, bu bölgede şirketi olan ülkelerin de katılımını biz teklif ettik. Şimdi AB ile bu süreci çalışıyoruz. Sonuçta biz her yoldan gitmesini biliyoruz, sahada ve masada gücümüz var. Sahada ve masada Libya’da, Doğu Akdeniz’de çok güçlüyüz deyip de tamamını biz istiyoruz yaklaşımı içinde değiliz. Ermenistan topraklarında gözümüz yok. Şimdi bu normalleşme Ermenistan halkının da yararına olacaktır. Dolayısıyla biz hakça paylaşımdan yanayız. Normal olarak da hukuki bakımından da güçlüyüz ve bu gücümüzü önümüzdeki süreçte herkesin yaranına olumlu şekilde kullanmaya devam edeceğiz.”

 

 


Bunları da beğenebilirsin