Denizcinin anasayfası

Kanal İstanbul Türkiye’ye ne getirecek!

Türkiye Denizcilik Federasyonu’nun (TÜRDEF) çağrısıyla denizci STK'lar "Kanal İstanbul Projesi" istişaresi için bir araya geldi.

Sadece Denizcilik Dergisi’nde

TÜRDEF üyesi STK’ların başkanları ve delegelerinin de katılım sağladığı teknik toplantıda Prof. Dr. Özcan Arslan, Dr. Özkan Poyraz, Müh. Erdal Yazıcı, Müh. Yaşar Canca, Kapt. Tuncay Çehreli ve Kapt. Av. Çağlar Coşkunsu “Kanal İstanbul” hakkındaki görüşlerini anlattılar. Toplantıda Türk Kılavuz Kaptanlar Derneği (TKKD) Yönetim Kurulu Başkanı Kapt. Muhammer Arslantürk de hazır bulundu.

Toplantının açılış konuşmasını yapan TÜRDEF Yönetim Kurulu Başkanı Müh. Erkan Dereli, Kanal İstanbul’un 2011’de ülkenin gündemine girdiğini ama son süreçte tüm yazılı ve görsel medyayı işgal eden, bilenin bilmeyenin, taraflı-tarafsız herkesin konuştuğu mesele haline dönüştüğünü söyledi.

İstişare toplantısıyla ilgili açıklamaların yakın zamanda kamuoyu ile paylaşılacağını bildiren Dereli şunları söyledi :

“Kanal İstanbul mu İstanbul Kanalı mı?”

“Tabi bu Kanal İstanbul mu, İstanbul Kanalı mı onu da konuşmak lazım. Dünyada bilmiyorum böyle kanal kelimesi öncü olan var mı? Bildiğimiz Panama Kanalı, Süveyş Kanalı, Korint Kanalı vesaire ama Türkiye’de Kanal İstanbul böyle bir çarpık Türkçe oldu maalesef. İnşallah önümüzdeki süreçte o da düzelir.

Bugün biz bu istişare sohbet toplantısında İstanbul kanal projesini ekolojik, jeolojik, yeraltı yer üstü toprak hareketleri, yeraltı yerüstü su hareketleri, deniz suyu tatlı su karışımı, Karadeniz’den Marmara’ya; Marmara’dan Karadeniz’e su geçişleri, deprem riskleri, iklim değişiklikleri, çevresel etkiler ve bunun gibi uzmanlık gerektiren ihtisas konularında bilim adamlarının, akademisyenlerin zaten gerekli çalışmaları, raporları yaptıklarını ve Google’da Kanal İstanbul’la ilgili basılan kitaplar deyince 8-10 tane kitap çıkıyor. Onlarca kitap yazılmış bu konuda. Belki de dünyada bir ilk olsa gerek. Akademisyen olsun olmasın gazeteci veya çevreci herkes kitap yazmış bu konuda. Yapılması planlanan kanalın, bu projenin sayın ulaştırma bakanının ifade ettiği gibi rantabilitesi bizi ilgilendirmiyor bu toplantıda. O çevreye yapılacak olan konutlar, binalar, başka yatırımlar, arazi sektörü onlar bizim konumuzun dışında. O konuyla ilgilenenler de kendileri kurumları adına gerekli çalışmaları veya yatırımları yaparlar.

Uluslararası bakış açısı

Biz burada, her şeyden önce denizcilik mesleği mensupları olarak olayı uluslararası denizcilik, uluslararası hukuk ilke ve esasları, evrensel kuralları çerçevesinde olayları değerlendirmek ve de İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi, Türk Boğazları Montrö Sözleşmesi olarak anılan sözleşmenin geleceğiyle ilgili, ‘eğer bu kanal yapılırsa ne olur?’, ‘Kanal yapılırsa Montrö’ye taraf olan ülkeler var. Bunları nasıl etkiler.’ Bunları özellikle değerlendirmek ve son zamanlarda, yani bu uzun zamandan beri tartışılıyor ama birkaç odak noktasına geldi bu kanalın yapılması fikri.

Konu gelire odaklandı

Bir, boğazın güvenliği. İstanbul Boğazı’nda gemi geçişlerinin büyük risk arz ettiği, büyük kazaların olduğu, olacağı bu riski en önemlisi can ve mal emniyetinin sağlanması. İkincisi boğazlardan geçmeyip kanaldan geçen gemilerden ücret alınması ve oradan yıllık olarak 2 milyar, 3 milyar, 4 milyar, 5 milyar dolar, adeta açık arttırmaya girdi diye düşünüyorum ben bunu. Maalesef böyle bir atmosfere sürüklendi Kanal İstanbul Projesi’nin tartışması. Hem televizyonlarda hem yazılı medyada ne yazık ki böyle bir aşamaya geldi. Biz Montrö Sözleşmesi’nin geleceğini, Kanal İstanbul, İstanbul Boğazı ve ÇED Raporu’nda, bin 550 sayfalık ÇED raporunda, bir kaç satırla da olsa Saros tarafında bir kanalın yapılması, adeta Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi, İstanbul Boğazı, Türk Boğazları Montrö Sözleşmesi dışında Saros Körfezi’nin kanalı Marmara Denizi, İstanbul Kanalı gibi yeni hat, zone yapmışlar adına ne diyeceksek koridor yapılması gündeme taşınıyor.

Boğaz güvenliği ve bekleme süresi

Konumuz bilim adamlarının ilgi alanlarına giren ihtisas konularının, ekoloji, deprem, iklim değişikliği, yeraltı ve üstü jeolojik konular, bunun dışında biz arazi, konut vesaire o çevredeki rantabiliteyi asla konuşmadan denizcilik mesleğimizle ilgili değerlendirmeyi, bir de bu konular gündeme gelince güncel olarak tartışılmaya başlanan, bu konuda Tuncay (Çehreli) Kaptan’ın da yapmış olduğu bir altın/frank konusuyla ilgili bir çalışma var. Dolayısıyla Kanal İstanbul’un yapılma nedenleri iki noktaya oturtulmaya çalışıldı. Birincisi gemi kazalarının önlenmesi İstanbul Boğazı’nda. Beklemenin önüne geçilmesi, beklemek istemeyenlerin de İstanbul Kanalı’ndan geçerek ücret ödemesinin söz konusu olduğu gündeme getiriliyor. Biz oysa Montrö’de hakkımız olan ama 1983 yılında yapılan bir başka hesaplamayla da şu anda uygulamada olmayan bir maddenin değerlendirildiği söz konusu olabilir şeklinde görüşler söz konusu.

Yapılabilirliğinde tereddüt var

Biz kanal İstanbul’un yapılma gerekçeleri üzerinden, mesleki yönden ve de uluslararası hukuk evrensel kuralları, esasları çerçevesinde bir çalışma yapacağımızı, bunun kayda alındığını, mutlaka bunun uzman eller tarafından bir kitapçık haline dönüştürüleceğini, dolayısıyla da Cumhurbaşkanı’na, Çevre Bakanlığı’na, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na, ilgili yerlere, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanımıza da bu raporumuzu takdim edeceğimizi ifade ettim. Ben Erkan Dereli olarak bireysel hakkımı kullandım ve her an dava açabilirim. Burada o kadar önemli konulara değindik ki. Bırakın ekonomik rantını, ekolojisini, jeofizikçileri, politik olayları, onu bunu bir kenara bırakın bu kanalın yapılabilirliği üzerinde dahi inanılmaz tereddütler var. 20 metre mi, 18.95 mi, 26 metre mi, genişliği vesairesi kanalın, gerekli mi gereksiz mi, ekonomik getirisi olur mu olmaz mı, zorunlu kılar mıyız, kılmaz mıyız? O ya da bu. Askeri gemiler mi geçer ya da düşük tonajlı gemiler mi geçer. Anlaşılıyor ki o kanaldan belirli tonajda olan gemilerin geçme olasılığı çok düşük.

Ülkeye ne getirecek?

Türk boğazları deniz trafik düzenleme yönetmeliği çıktı. Uygulama talimatı çıktı. Burada eksikler varsa eleman, personel, araç gereç. Bunların tamamı yapılır. VTS operatörü eksikse şimdi eğitimleri veriliyor. Bir zamanlar 60’la, 70’le başlandı şimdi 300’lere geldi. Yeni alınanlarla belki 350, 400 olacak. Kılavuz kaptanlar sayısı arttırılabilir. VTS’lerin içinde kılavuz kaptan ehliyeti olan arkadaşlarımız var. Hemen onlar devreye girebilir. Şunu anlatmaya çalışıyorum. Bu Türk Boğazları Deniz Trafik Düzeni Yönetmeliği ve Uygulama talimatı çerçevesinde, Montrö Sözleşmesi çerçevesinde ne yapılması gerekiyorsa bizi engelleyen bir güç var mı? Yok. Her türlü. 30 az olacaksa 50 tane römorkör yaptırılır. 85, 90 tersanemiz var. Modelleri belli. Adını koyarız. Servis botları, palamar botları. Ben bu kadar araç gereç yatırımı yaptım. Bu kadar kaptan, personel yatırımı yaptım. Benim bu masraflarım gerekçesiyle ben geçişi Montrö Sözleşmesi bağlamında şu kadar altın/frank olarak talep ediyorum. Bunu açarım. Dünya kamuoyuna açarım.

Karadeniz’e sahildar ülkeler

Geçmiş yıllardan gelen tecrübem nedeniyle Karadeniz’e sahildar olan ülkelerin boğazlardan geçiş yapan gemilerin sayısında yüzde 40 civarıydı. Boğazlardan geçen gemilerin yüzde 40’ı Karadeniz’e sahildar olan ülkelerindi. Küçük boyutlu gemiler, nehir gemileri. Onları engelleyen bir şey yok. Onlar vızır vızır gelip gidiyor. Bizim burada kılavuzluk hizmeti verebileceğimiz, römorkör, eskort hizmeti verebileceğimiz güvenlikse bunu nasıl alabileceği trafik yönetmeliğinde de var. Eksik mi, tamamlarız. Bugün 10 günde bir yönetmelik çıkartılıyor. 15 günde bir yönetmelik değiştiriliyor. Kararnameyle Cumhurbaşkanı imzasını atıyor, olay bitiyor. Şimdi ben gerçekten bu kanalın yapılabilirliği üzerinde bırakın bütçesini, getireceği yükü, 10 yıl, 15 yıl, 20 yıl inşaat sürecinden bahsediyoruz. Yani bu kadar yıllarca sürecek bir yatırım diyelim. Ama bu yatırım neden, niçin yapılıyor. Ülkeye ne getirecek, halka ne yansıyacak bunların hepsi bana göre üzerinde çok tartışılacak olan konular. Ama bireysel olarak ben dilekçemi verdim. Zaten külliyen karşıyım denizcilik meslek adamı olarak da inandığım hiçbir şey yok. Bunu çok açıklıkla ifade ettim. Bütün katkı veren arkadaşlarımıza gerçekten teşekkür ediyorum.


Bunları da beğenebilirsin