Denizcinin anasayfası

Daha hızlı dönmeye hazır mıyız?

Covid-19 salgını sürecinde, hayatın yavaşladığı yazılıyor, söyleniyor. Peki, durum gerçekten böyle mi? Yoksa farkında olmadan pandemi süreci bizi daha önceki çalışma hayatımızdan daha hızlı bir düzene mi götürüyor?

Bu soruyu doğru değerlendirmek için biraz eskiye gidelim. Cep telefonunun olmadığı, beyaz yakalı kesime ulaşmak için mesai saatlerinin beklendiği döneme…

O zamanlar, birçok çalışan için mesai ve fazla mesai çok kesin sınırlar içinde yaşanmaktaydı. Sabah ofise gelmekle başlayan ve ofisten çıktığı anda biten bir süreçti. Hayatımıza cep telefonunun girmesi ile birlikte şirketler çalışanlarına cep telefonu vermeye başladılar. Artık acil durumlarda kilit personele ulaşılabiliyor ve sorun nispeten daha hızlı çözülebiliyordu.

Esas kırılma noktası ise, akıllı telefonların hayatımıza girmesi ve maillerimize her an ulaşabiliyor olmamız ile birlikte yaşandı. Mesai saatleri gitgide önemini yitirmeye başlamıştı. Özellikle, zamanın karşılığı para olan sektörler için dünya artık daha hızlı dönüyordu. Teleks ve faks ile çalışılan günleri düşününce, şu an çözüme çok daha hızlı ulaşabilir hale gelmiştik. Bizim de parçası olduğumuz denizcilik sektöründe, eskiden, hafta sonu veya tatil gününde, gemiye sörveyor atamak bile zorken, şimdi tekbir e-mailimizle bu tür atamaları sorunsuz ve hızlı bir şekilde yapabiliyoruz. Hatta, acil durumlarda sigortacılardan hafta sonu poliçe almak dahi mümkün olabiliyor. Denizcilik sektörü hıza ayak uyduran dinamik sektörlerden biri olduğu için dijitalleşmeye de ihtiyaçları doğrultusunda hızla adapte olabilmekte ve bu anlamda nimetlerinden yararlanmaktadır.

Şimdi gelelim Covid-19 pandemisinin hayatımıza etkisine. Birçok ofisin bu süreçte kapatılması ile birlikte, evden çalışma düzenine geçilmeye başlandı. Bunun bir sonucu olarak, toplantılar, seminerler, haftalık görüşmeler, hatta şirketlerin (tüzükleri müsaade ettiği sürece) genel kurulları dahi dijital ortamlarda yapılıyor. Hepimiz bilgisayarlarımıza, telefonlarımıza görüntülü toplantı yapmamıza olanak sağlayan programlar indirdik. Toplantı ayarlamak için saatlerce trafikte yol gitmeye hatta şehir dışı seyahatler yapmamıza gerek kalmadı. Hepimiz daha ulaşılabiliriz artık…

Biraz da sigortacılık açısından değerlendirelim süreci.

Yerel sigorta şirketleri uzaktan çalışma koşullarına çok kısa sürede uyum sağladılar. Islak imzalı doküman gerekmediği sürece, poliçe yapılma ve teminat verilme sürecinde aksama olmadığını söyleyebiliriz.

Yurtdışındaki P&I ve H&M sigorta şirketlerinin birçoğu dijital çalışma prensibini yıllar önce benimsemişlerdi. Ancak, sigortacılığın merkezi olarak düşünebileceğimiz Lloyd’s geleneksel yapısını korumaya Lloyd’s brokerlerı aracılığı ile eski usul yüz yüze çalışma şeklini korumaya devam ediyordu. Alınan tedbirler gereği, ofisler kapatılınca, onlarda uzaktan çalışmaya ve dijital ortamda var olmaya başladılar. Yüzyıllardır korudukları gelenek Covid-19 salgını ile birlikte değişmek zorunda kalmış oldu.

Uzaktan çalışmaya adapte olmanın bir sonucu olarak, içlerinde büyük sigorta şirketlerinin de bulunduğu bazı yabancı şirketler son birkaç senedir çalışanlarının haftanın birkaç günü evden çalışmasını istiyor. Şirkette çalışılan günlerde ise, çalışanların kendilerine özel bir masası bulunmuyor. Modern kütüphanelerde olduğu gibi, çalışma masalarının üzerinde bulunan bilgisayarlara kişiye özel verilen kullanıcı adı ve şifrelerini girip kendi mail ve bilgilerine ulaşabiliyorlar. Böylece şirketler hem ofis giderlerinden tasarruf etmiş, hem de küçük ofis alanlarına sığma imkânı bulmuş oluyorlar. Çalışanlar ise, evden çalıştıkları günlerde, yolda harcadıkları zamanı evlerine veya işlerine ayırabiliyor.

Yukarıda anlattığımız çalışma modeli ilk bakışta hem işveren hem de işçi açısından avantajlı gibi görünse de uzaktan çalışma şartlarının gelişmesi, bir sonraki aşamada daha az çalışan ile aynı işin yapılması sonucunu doğuracağından, işsizliğin artmasına sebep olabilecektir. Sanayi de otomasyonun gelişmesi ile artan işsizlik, beyaz yakalılar için de uzaktan çalışmanın gelişmesi ile birlikte yaşanabilecektir.

Bazı şirketlerin hali hazırda uygulamaya çalıştıkları uzaktan çalışma modeli, Covid-19 salgını ile büyük bir artış göstermiş ve dünya genelinde birçok şirket bu çalışma şeklini uygulamaya başlamıştır. Böyle bir değişikliğe gitmek istemeyen şirketlerin dahi, salgın nedeni ile buna mecbur kalması, salgın sonrasında kurulması beklenen yeni dünya düzeninde daha az işçi, daha küçük ofis alanları ile iş hayatına devam etme kararı almalarına neden olabilir. Zaman içerinde yaşanması beklenen böyle bir gelişmeye salgının ivme kazandırması, belki de salgının en büyük zararlarından biri olarak kayıtlara geçebilecektir.

Gelecek kaygılarımızı bırakıp, içerisinde bulunduğumuz ana dönersek, ulaşılabilir olmanın ve sürekli aynı düzende çalışıyor ve yaşıyor olmamızın sonucu, hafta sonu, hafta içi veya mesai saati öncesi, mesai saati sonrası kavramları önemini yitirmeye başladığını söyleyebiliriz. Evden dışarı çıkamayan bireyler için günler ve saatler artık çok önemli değil. Hayat evden devam ederken taleplerde yaşanan düşüş nedeniyle, bizi bekleyen yoğunluğun şu an tam farkında olamayabiliriz. Ancak, mobilizasyonun başlaması ve yasakların kalkması ile birlikte her zamankinden daha dinamik, hızlı ve zor bir dünya bizi bekliyor olacak. Peki, biz buna hazır olacak mıyız?


Bunları da beğenebilirsin