Denizcinin anasayfası

Unvanlar, kadın denizciler, denizcilik eğitimi

1974 Sivas doğumluyum. ilk orta ve lise hayatımı Kadıköy Fikirtepe‘de tamamladım. 1993’de İTÜ Denizcilik Fakültesi’ne (YDO) girdim. 1998’de mezun oldum. Çeşitli tonajda ve tipte gemilerde zabitlik ve kaptanlık yaptım. 2016 yılından itibaren de özel bir limanda kılavuz kaptan olarak çalışmaktayım. Yaklaşık 12 yıldır Türk Uzak Yol Gemi Kaptanları Derneği’nin (TÜRKKAPDER) yönetim kurulu genel sekreteriyim.

Tanımlar doğru olmalı

Öncelikle ülkemizde doğru bilinen yanlışlar hakkında konuşmak istiyorum. Denizcilik fakültelerinden mezun olanlar kaptan değil vardiya zabiti olarak mezun olmaktadır. Gemilerde ikinci veya üçüncü zabit olarak çalışmaktadırlar. Daha sonra hizmet ve sınav ile yükselmektedirler. Bir gemi kaptanı olmaları için yaklaşık 7-8 sene geçmesi gerekmektedir ama günümüzde denizcilik fakültesinde okuyan veya mezun olanlar kendilerini kaptan olarak tanıtmaktadır.

TÜRKKAPDER’in yönetim kurulu genel sekreteri olarak ve bir uzak yol gemi kaptanı olarak bu durumdan hoşnut değilim ve mesleğe saygısızlık olarak düşünüyorum.

Bu yanlışı sokaktaki insanın yapması normal ama camia içerisindeki kişilerin, derneklerin ve basının yapmasını bir türlü anlayamıyorum. Gemilerde kaptan sadece ve sadece bir kişidir, diğerleri vardiya zabitidir. Denizde her görev kutsal ve özeldir. Kamarotundan kaptanına kadar her görev milli bir görevdir. Bu nedenle her bir göreve saygı gösterip o görevin etiketini taşımalıyız.

Yaklaşık beş yıldır kılavuz kaptan olarak çalışıyorum. Dünya denizciliği ilerlemekte ama kaliteli personel maalesef yetişmemektedir. Bunun nedeni her yere denizcilik fakültelerinin açılması ve her yıl binlerce mezun verilmesidir. Okullarda mesleki bilgi verecek hocalar maalesef bulunmamaktadır. O yüzden boş olarak mezun çok sayıda güverte zabiti bulunmaktadır. Denizcilik uluslararası bir meslektir. O nedenle devamlı kendimizi yenilememiz lazım. Geçen gün bir öğrenci kardeşimiz yabancı dil (İngilizce) gerekli mi diye bir soru sorunca eğitimimizin ve öğrencilerin kalitelerinin ne seviyede olduğunu daha iyi anladım.

Gemiler evimizdir

Gemiler bir aile ama aynı zamanda bir sanayi kuruluşudur ve hem çalıştığımız hem yaşadığımız bir yerdir. Şirketlerde ve ailelerde yazılı ve yazılı olmayan bazı kurallar vardır, gemilerde de böyledir. Bu kurallara, yapıya uyumayanlar bu mesleği icra edemez. Gemi yaşantısının kara yaşantısından tek dezavantajı sevdiklerinizden ayrı kalmanızdır. Onu da sosyal medya, telefon gibi çağın getirdikleri ile ortadan kaldırmaktayız.

Yaşam standartları yıllar geçtikçe düzelmektedir. Dünya limanlarımız gelişmekte, gemilerin gelişimine ayak uydurmaktadır. Pandemi süresince gördük ki denizcilik dünya için vazgeçilmez. Kara durdu, hava durdu ama denizcilik hiç durmadı. Gazimizin dediği gibi denizciliği milli ülkümüz haline getirmeliyiz ve dünyaya kafa tutmamız için denizcilerimizi ve denizciliğimizi geliştirmeliyiz.

Kadınlar gemilere düzen getiriyor

Yaklaşık 20 yıldır denizciliğimize kadınlar da dahil oluyorlar. Kılavuz kaptan olarak çıktığım gemilerde bulunan kadın kaptan ve zabitlerin mesleğe ne kadar yakıştıklarını, nasıl adapte olduklarını gördüm ve çok gururlandım. Bence sayılarının hızla artması gerekmektedir. Onların olduğu gemilerde düzen ve kaliteli yaşam daha yükselmiştir. Bu mesleğe çok yakıştıklarını belirtmek isterim. İyi ki varlar Ve hayatımızın her anında her yerde de var olmaya devam etmeliler.

Gemilere stajyer zorunlu olmalı

Birkaç kelime de staj konusuna değinmek isterim. Evet ülkemizde staj konusu bir sıkıntıya dönüştü. Yarının kaptanları baş mühendisleri ellerinde CV ile şirket kapılarında yatmaktadır. Bu durum benim içimi acıtmaktadır. Bunun bir an önce çözüme kavuşması gerekmektedir. Gemilere zorunlu stajyer alınması sağlanmalıdır. Yoksa denizcilik staj yerlerinin karada staj yaptırılarak mezun edilmesi bence hiç uygun değildir. Bunu bilerek onlara yardımcı olmalıyız. Dünya ile rekabet etmemiz gerekmektedir. Bunu sağlamak için eğitime ve staja önem vermeliyiz.

Ve yıpranma payımız

Birkaç kelime ile değinmeden geçemeyeceğim. Pandemide gece gündüz çalışan aylarca, yıllarca gemiden ayrılmadan görevlerini yapan denizcilerin 2008 yılında ellerinden alınan yıpranma hakları geri iade edilmelidir. Yıpranma payı denizcilere anasının ak sütü gibi haktır. Buradan tavsiyem denize ve denizciliği önem vermek kendimizi geliştirmektir. Bizler kendi kendimizle değil dünya ile rekabet etmeliyiz. Denizcilik derneklerine sahip çıkmalıyız. Hakkımızı savunabilmek için derneklerin yönetimlerinde olmalıyız. Emekli denizci değil emekçi denizcilerin kontrol ettiği bir gelenek sağlamalıyız.

Tüm denizcilerimize Allah selamet versin. Pruvaları neta olsun.


Bunları da beğenebilirsin