Denizcinin anasayfası

Heybetnüma İzmit Körfezi’nde yatıyor

Heybetnüma, eski Türkçe’de heybetli demektir. Kayıtlarda Deniz Harp Okulu’nun okul gemilerinin Ertuğrul Firkateyni ile başladığı görülür. Bu gemi 1888 ile 1890 arasında okula hizmet vermiştir. İkinci sırada Mehmet Selim Firkateyni’ne rastlanır. Firkateyn 1891 ile 1897 yılları arasında okulda hizmette kalmıştır. Üçüncü sırada ise bu yazının konusu Heybetnüma Korveti gelir. Heybetnüma 1897 ile 1908 yılları arasında Harbiyelileri bağrına basmıştır (1).

Heybetnüma’da görev yapan bazı subaylarımız

Birçok Osmanlı deniz subayının özgeçmişinde Heybetnüma’ya rastlanır. Okuldan mezun olunur ve  Heybetnüma’da mühendislik görevi tamamlanır. Bunlardan biri Hamidiye kahramanı Rauf Bey’dir. 1899’da Güverte Mühendis Teğ­men rütbesiyle mezun olan Orbay, Heybetnüma Okul Gemisi’ndeki eğitim ve öğretimden sonra Selimiye Firkatey­ni’ne ve arkasından Garp Vapuru Seyir Subayı yardımcılığına atanmıştır (2).

Diğer ünlü bir denizci ise Çanakkale Kahramanı, Nusret Mayın Gemisi Komutanı Binbaşı Nazmi Akpınar’dır. 18 Şubat 1896’da Teğmen rütbesiyle okuldan mezun olan Akpınar, önce İzmir vapuru ve 13 Haziran 1896’dan itibaren de Heybetnüma’da mühendislik eğitimini tamamlamıştır (2a). Deniz Kuvvetleri’nin ilk komutanı Oramiral Mehmet Ali Ülgen 1900 yılında girdiği Bahriye Mektebi’nden 1905 yılında mezun olarak Heybetnüma’da mühendislik eğitimi görmüştür (3).

Heybetnüma

28 Ocak 1903 tarihinde “Mektebi Fünûnu Bahriye-i Şâhâne”den Mülâzım-ı sânî (Teğmen) rütbesiyle sınıf birincisi olarak mezun olan Ahmet Rasim (Barkınay) Bey, Selimiye firkateyni ve Heybetnüma korvetinde geçen iki yıllık görevlerinden sonra 7 Şubat 1905’de Mülâzım-ı evvel (Üsteğmen) rütbesine yükselir. İngilizceden bazı denizcilik kitaplarını da dilimize çevirdiği bilinen subayın, 1906 yılında Heybetnüma korvetinde, Sivastopol akvaryumu müdürü Zernov ile birlikte Karadeniz’de Midye (Kıyıköy)’den Kızılırmak ağzına kadar olan kıyı açıklarında deniz hayvanları hakkında araştırmalarda bulunmuştur  (5).

Deniz Albayı Saim Besbelli, “İstibdat Devrinin (1878-1908) Osmanlı Donanması” adlı makalesinde, Deniz Harp Okulu’ndan da söz eder. Besbelli,“ Okul, II. Selim zamanında yapılmış kışla (1987’de yatakhane ve teneffüshane) ile II. Mahmut zamanının eseri olan taht binasından (1987’de dershane) ibaret bulunmakta ve bunun sağındaki büyük meydanda da Sultan Aziz zamanında yapılmış olan (Ticaret-i Bahriye Kaptan Mektebi) ahşap bir köşk içinde bulunmaktaydı” der (5a). Besbelli, bu açıklamalardan sonra mezuniyet sonrası gidilen Heybetnüma’dan söz eder.  “Mühendis (Teğmen) rütbesiyle denize çıkanların ömrü Heybetnüma adındaki eski bir korvet olan bu gemi, subaylığa henüz ayak basmış olan gençlerin zaten bozuk olan morallerini büsbütün tahrip etmekten başka bir şeye yaramazdı. Onun içindir ki, mesleğine âşık olanlar, faal bir görev almak için yüksek şahsiyetlere başvurarak aldıkları tavsiyelerle o zamanın İdare-i Mahsusa vapurlarına tayinlerini sağlarlar, bu suretle hiç olmazsa seyir ve gemicilik işlerinde gelişmek, denizleri ve kıyılarımızı tanımak fırsatını elde ederlerdi (6).

Asitaneli Esad Efendi’nin oğlu olarak dünyaya gelen Emin Bey 1897 yılında İzmir’den Erenköyü’nde oturan dayısı Cemal Bey’in yanına gelir. Bahriye Mektebi’nden başarı ile mezun olduktan sonra 15 Kasım 1902 tarihinde mülâzım-ı sânî olur. İlk görev yaptığı gemi Selimiye’dir.  Selimiye ve Heybetnüma gemilerinde vazifeye çıkmamış olsa da maaş almıştır (7).

Cemaleddin Saraçoğlu ise gemi hakkında ilginç bilgiler vermektedir; “Bahriye Mektebi’nin başında ferik rütbesinde bir nâzır, miralay (albay) bir müdür, bir miralay ders nazırı ve yüzlerce ümera ve zabitan bulunan bu 600 talebeli koca «Bahriye Mektebi» her yıl Bahriye’ye yüzer yüzer zabit yetiştirirdi. Lâkin bu zabitlerin tayin edilecekleri mevki ve gemi yoktu. Mühendis adı altında çıkan gençler, mektep gemisi adı verilmiş Heybetnümâ sefinesine verilirler, bu gemide güya ameliyat görürlerdi. Hâlbuki Heybetnüma tersane önünde ebediyen bağlanmış, kazanı yanmaz, bacaları tütmez ve makinesi işlemez eski bir korvet müsveddesi idi. Geleceğin genç deniz subaylarının iki yıl süren mühendislik hayatı işte bu köhne, amelimanda gemide geçmek lâzımdı. Heybetnümâ mektep sefine-i şâhânesi, çalışıp seçkin bir deniz subayı olmak isteyen hevesli, ateşli mühendislerin hiç bir şey öğrenmemesini, hiç bir tecrübe görmemesini temin için sanki bir engeldi.

İstanbul’da ailesi olmayan ve yaşı itibariyle her türlü günahın kabulüne müsait bulunan gençlere bu gemi gösterilirdi. Lâkin Heybetnümâ’da yatacak yer, yiyecek bir şey yoktu! Hafif yağmurlu bir havada bu gemide yatan genç mühendisler yataklarını sırtlarına alıp kuru kalmış bir yer ararlardı ve iki üç ayda bir çıkan maaş ile açlıktan ölmek tehlikesine maruz bulunduklarından 400 kuruşluk elbise senetlerini 10 kuruşa ve gelecek ayların tahsisatını yüzde altmış, yetmiş noksanına sarraflara veya bölük eminlerine kırdırmak zorunda kalırlardı.

Şayet üzerinde kayıtlı bulunan zabitler ve mühendisler günün birinde topyekûn gelmiş olsalar, Heybetnüma’nın olduğu yerde batacağı muhakkaktı! Gemide o kadar çok mürettebat subay ve mühendis vardı. Talim namına da senede bir kaç gün kılıç ve top talimleri yapılırdı. Lâkin bu sözde talimler, herkesin birbirini aldatmaya çalışmasından başka bir şey değildi. Çünkü elli yıllık paslı demir kılıçlarla ve modası geçip müzelik olmuş palangalı Krupp toplar ile yapılan bu talim, genç ve ateşli mühendislerin zevk ve şevklerini kırmaktan başka neye yarardı? Bu yüzden İstanbul’da başıboş gezmekten, bekâr odalarında yatıp kalkmaktan Heybetnümâ mektep gemisinde aç çıplak sürünmekten bıkan mühendisler yüksek makamlara başvurarak, hatıra gelemez yerlerden tavsiyenameler getirerek pervanesi işleyen bir gemiye kayırılmak isterlerdi. O devirde bu şarta haiz olan gemiler ise yalnız İdare-i Mahsusa adına çalışan teknelerden ibaretti. Seyrisefain, Bahriye Nezareti tarafından idare olunur ve en büyük mevkileri de Bahriye ümera ve zabitlerine verilirdi. Gemilerin kaptanları sivil ve zabit olmak üzere muhtelit (karma) idi. Büyük gemilerde birer seyir zabiti de bulunurdu. Körfez hatlarında çalıştırılan vapurlar oldukça muntazam seferler yaparlardı. Lâkin Trabzon, Beyrut, Trablus gibi uzun seferler bir türlü tanzim edilmez, asker sevkiyatı ve hac seferleri uzak seferler programının tatbikine daima engel olurdu. Bununla beraber İdare-i Mahsusa, bahriye mesleğinin hiç olmazsa seyrüsefain,  gemicilik, limancılık gibi ameli cihetlerini nispeten ataletten kurtaran biricik vasıta idi. Bu itibarla iltimaslı genç deniz subayları yalnız bu gemilerde rasat yaparlar, kerteriz alırlar, demir atar ve kaldırırlar, pusla tashih ederler, sahilleri görürler, limana inmek ve limandan kalkmak işlerini öğrenirlerdi. Bazen İdare-i Mahsusa gemilerinden büyükleri zaman zaman yardımcı kruvazöre tahvil olunur, yani başına bir Maksim topu konulup direğine de bir flândra çekilirdi. O zaman geminin mürettebatı deniz erleri ile değiştirilir, bu suretle efrat da denizlerde gezmek fırsatını kazanırdı” (8).

Heybetnüma ( 8a) ( Erdem Cever Arşivi)

Geminin Detayları

Osmanlı Donanması Kitabı’nda Heybetnüma’ya ayrılan bölümde gemi ile ilgili bilgilere ulaşmak mümkün. Geminin tipi korvet (9), yapımcısı Tersane-i Amire İstanbul, deplasmanı 1958, boyu 98,9 metre, eni 9,7 metre ve su çekimi 4,7 metredir. Teknesi kompozit ve bakır (10) kaplamadır. Makinesi tahriki buharlı olup, bir şaft bulunmaktadır. Ana makinesi: 1 VTE, 2786 ihp (Tersane-i Amire İstanbul), kazanı: 6 cyl (Tersane-i Amire İstanbul), seyir tecrübesi hızı: 12 kts’dir. Yakıtı 280 ton kömür, mürettebatı 190 kişidir. Silah donanımı ( tasarım) 3 x 170 mm BL L/25 (K), 6x 120 mm BL L/25 (K), 6x 47 mm QF ( K), 2 TT 450 mm ( SK) ( 1895) 1 x 150mm L/25 QF ( K), 6x 120 mm L/25 (K),6 x 47 mm QF (K) (1898) 2×150 mm BL L/25 (K) (200), 2 x 120 mm BL L/25 (K) (150), 4x 47mm QF ( K). Gemi 1879’da sipariş edilmiş, 1881’de kızağa konulmuş, 30.1.1890’da denize indirilmiş, makinesi 1892’de topları ise 1894’te takılmış, seyir tecrübesi 1895’te yapılmış, Nisan 1895’te donanmada hizmete girmişti. Heybeliada’da istasyoner okul gemisiydi. 31.7.1909’da sökülmesi önerildi ve özel olarak satıldı. 1911’de İstanbul’dan İzmit’e hurda bakır yüküyle giderken Yalova (?)  yakınında battı (11).

Deniz Harp Okulu kayıtlarına göre Heybetnüma korveti, 1960 tonluk, 13 mil süratinde, İstanbul Tersane-i Amire’de 1890’da inşa edilmiş ve aynı yıl donanmaya katılmış, 1897 ile 1908 yılları arasında okul gemisi olarak hizmet vermiş ve 1909’da hizmetten ayrılmıştır (12).

Mesaha Gemisi Heybetnüma

Heybetnüma mesaha gemisi olarak da görev yapmıştır. 1900 yılında İsmet Kaptan komutasındaki Heybetnüma korveti ile Aliağa ve İzmir limanlarının hidrografik haritaları ve İzmir’in 1:500 ölçekli kent planı yapılmıştır (13).

Arşivler ve İstanbul Deniz Müzesi’nde Heybetnüma

Deniz Müzesi kayıtlarında Heybetnüma ile ilgili beş belgeye rastlanır: İlk belgede geminin talim gemisi haline getirildiği belirtilmektedir (14). İkinci belge, Bahriye mektebi talebesinin arma donanımı üzerinde bilgi sahibi olması için yapılan Heybetnüma Korveti modeline ilişkindir (15). Üçüncü belge, Heybetnüma korvetinin talim gemisi olarak Girit’e gönderilmesi ile ilgilidir (16). Dördüncü belge, denize indirilen Heybetnüma ile diğer dört geminin denize indirilişi merasimine davet edilenler için alınan yiyecek ve içeceklerle ilgilidir (17). Son belge, İzmir’de Hamidiye Vapur Şirketi’nin tamirini yaptığı Siham ve Şimşir, Hücum, Pervin stimbotları ile Heybetnüma korvetinin bakiye kalan tamir masraflarının İzmir Limanından verilmesi hakkındaki arizasıdır (yazısı) (18).  Ayrıca İstanbul Deniz Müzesi’nde Heybetnüma korvetine ait bir suluboya ve bir karakalem tablo ve bir de gemi modeli bulunmaktadır.

Türkiye Devlet Arşivleri’nde yapılan araştırmada “Baltık Denizi ile Kuzey Denizi arasındaki kanal açılışında bulunmak üzere Heybetnüma korvetinin gönderilmesi hakkında Bahriye Nezareti istizanı ( yetki isteme, izin alma belgesi)” görülür (19) . Heybetnüma’nın törene iştiraki ile ilgili birçok yazışma bulunmaktadır. Ancak 22.8.1895 tarihli belgeye göre “Kuzey Denizi’ni Baltık Denizi’ne bağlayan Kiel kanalı resmi açılış törenine bazı Avrupa devletleriyle birlikte Osmanlı Hükümeti’nin de Fuad adlı savaş gemisiyle iştirak edeceği” görülür (20), (21), (22).

1948 Yılından Bir Batık İhalesi İlanı

Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir ilanda İzmit Körfezi’ndeki iki batıktan söz edilmektedir. Bunlardan biri Heybetnüma’dır. İlan metni aşağıdaki gibidir;

İzmit Körfezi Darıca ve Tavşancıl açıklarında batık olarak deniz içinde bulunan Ağatopolos ve Heybetnüma vapur enkazlarının çıkarılması işi aşağıdaki şartlar dâhilinde satışları yapılacaktır. Heybetnüma vapurunda 750 ton kadar pirinç ve bakırın ayrıca bulunduğu tahmin edilmektedir.

A-Batık bulunan mıntıkada biri P.T.T. ve diğeri askeriyeye ait iki adet deniz kablosu mevcuttur. Batıkları çıkarırken denizaltı kablolarına zarar vermemek,

B-Yasak bölge içine girmemek,

C-Denizaltı gemilerinin dalış talimlerine mani olmamak şartı ile aşağıda yazılı hususlara en müsait teklifi yapana ihale edilecektir.

1-Müteahhit tarafından verilecek hazine hissesi nispeti,

2-Verilecek teminat miktarı,

3-Çıkarma müddeti,

4-Fazla izahat almak isteyenlerin Defterdarlık Milli Emlak Müdürlüğü’ne müracaatları,

Taliplerin, yukarıdaki şartlar dâhilinde yapacakları teklifleri 30.11.1948 Salı gününe kadar yazı ile Defterdarlığa müracaatları ilân olunur. Postada vâki gecikmeler nazarı itibara alınmaz (23).

Heybetnüma batığı hakkında yazılanlar

İlk olarak, batıkla ilgili Mustafa Emre Çınar’ın bir yazısı vardır. Yazıya göre. “Gemi 1890 yılından 1901 yılına kadar Bahriye Okulu’ndan mezun olan subaylar için okul gemisi olarak 1901 yılında ise İzmir ve Aliağa kıyılarının haritasının çıkarılmasında kullanılmıştır. Gemi bundan sonraki 8 yıl boyunca askeri hizmet verdikten sonra 1909’da hizmet dışı bırakıldı. Topları ve diğer silahları söküldükten sonra satıldı ve bir yük gemisine dönüştürüldü. 1911’de hurdaya ayrılmış Osmanlı donanması ahşap gemilerinden elde edilen bakır hurdalar açık arttırma ile satıldı. Satılan hurdalar arasında bulunan bakır çivilerin her birinin ağırlığı 5-6 kg ve uzunluğu ise 65-100 cm. kadardı. Bir İtalyan vatandaşı Yahudi tüccar bu hurdaları aldı ve hurdalar Heybetnüma’ya yüklendi. Gemi ve yük sigortalattırıldı. Daha sonra geminin İtalya’ya kadar çekilmesi için bir römorkör kiralandı. Fakat konvoy İzmit Körfezi Dilburnu açıklarına geldiğinde, hurda yükü başka bir gemiye aktarıldı ve Heybetnüma sigorta parasını almak için kasten batırıldı. Enkaz şimdi 65(?) m derinlikte tek parça halinde yatıyor. Geminin kıç tarafı kısmen kuma gömülüdür (24). Çınar, bu yazının sonunda kaynak belirtmemiştir. Ancak söz konusu web sitesinin genel kaynakları arasında en göze çarpanları, günümüzde aktif olmayan iki web sitesidir. Bunlar www.turkiye-wrecks.com ve www.scubatr.com/forum/ dur. Çınar muhtemelen forumlarda geçen yazışmalardan faydalanmıştır.

Dalgıç Tosun Sezen Tanıklığı

İkinci olarak dalgıç Tosun Sezen gemi hakkında şu bilgileri vermektedir. “Kurtarma Dalgıç Okulu eski komutanı Albay Vedat Dora ve emekli deniz subayı arkadaşlarının kurduğu bir sualtı işleri şirketi vardı. Dora bizi İzmit Körfezi’ndeki bir batık gemiye dalmamız için çağırdı. Geminin ambarlarında bakır ve sarı olduğu duyumunu almışlar ve onu çıkarmak istiyorlardı. İzmit Körfezi Eskihisar Balıkçı kahvesinden bir balıkçı kayığı ile ayrıldık. Hatta bu kahve bahçesinde geceledik. Batık geminin üstüne gelmemiz yaklaşık yarım saati buldu. Burada derinlik 60 m civarındaydı ve dip çok çamurdu. Gerekli hazırlıkları yaparak 6 dalgıç ile Heybetnüma’ya daldık. Geminin görünüşü yük gemisini andırıyordu. Makinesi yoktu. Sanırım battığında bir römorkör gemiyi çekmiş olmalıydı. Geminin ambarına indik. İçinde bir şey olmadığını gördük. Ali Dayı adlı tirhandilimizde küçük bir kompresörümüz vardı, onu çalıştırdık. Ali Dayı’da acil durumlar için tek kişilik bir basınç odası vardı. Airlift denilen kum emen cihazı devreye aldık. Cihaz yardımıyla ambardan çamurları tahliye ettik ve sonunda sintineye kadar dayandık. Sonuçta ambarda bir şey olmadığı ortaya çıktı (26). Düşünceme göre; gemiye yüklenen değerli bakır yükü, gemi boşaltma limanına gitmeden önce muhtemelen seyir halinde boşaltılmış. Eskiden bu tip yelkenli korvetlerde liftin bulunmazdı. Onların yerine çarmıhları germek için “karpuz” denilen daire şeklinde ahşap aparatlar bulunurdu. Dipte bunlara rastlamıştık (27). Vedat Dora’nın şirketi İngiltere’den “Denak” adını verdikleri bir ağ gemisi aldı. Bu gemi stimli bir gemidir. Donanmamızda da bu geminin eşi vardı. Bu gemiyle ray yüklü bir batığı ( Agatocle) çıkardılar ( 28).

Üçüncü olarak, 1937 Eskihisar doğumlu, halen Eskihisar’da yaşayan Zehri Erbilgiç adlı balıkçı, bazı dalgıçları ve Albay Vedat Dora’yı batığa götürdüğünü hatırlamaktadır. Erbilgiç, bu tanıklık için şunları söylemektedir: “1960’lı yıllarda Amirali (muhtemelen Albay Vedat Dora’yı kast ediyor-UH) batığa götürdüm. Bu sırada dalgıçlar da bizimle geldi. Onlar kendi teknelerini getirdiler, ben de sandalımla onlara batığın yerini gösterdim. Günlerce uğraşmadan sonra batık gemiden ancak bir adet bakır plaka çıkardılar. Başka bir şey bulunamadı. Söylediklerine göre geminin içini boşaltmışlar, yükü gemi batmadan gemiden çıkarmışlar. Ancak gemiye battı süsü verilmiş. Batığa dalanlar batıkta çok iri deniz böcekleri olduğunu ve kendilerine batıkta yol yaptıklarını söylemişlerdi.” ( 30)

Zehri Erbilgiç

 

Dalgıç Osman Yaşar Kulaç’ın Anlattıkları

Dördüncü anlatım, Trabzon’da yaşayan ve 1951 doğumlu dalgıç Osman Yaşar Kulaç’a ait. Kulaç, Rahmetli dalgıç Tırhan Oktay ile yaptığı görüşmeler nedeniyle Heybetnüma hakkında şunları söylüyor: “Heybetnüma’ya dalan son dalgıçlardan Tırhan Oktay’ı geçen günlerde kaybettik. Allah rahmet eylesin. Deniz Harp Okulu’nun girişinde bu geminin filikası bulunmaktadır.(Gerek Tuzla Deniz Harp Okulu gerekse de Heybeliada’daki Deniz Lisesi’nde yapılan araştırmalarda bu husus teyit edilmedi-UH)  Geminin teknesi ahşaptır, ancak suyla temas eden yerleri bakır levha ile kaplanmıştır. Duyduklarımıza göre gemi hurdaya ayrılmış. Gemiyi İtalyan’dan İstanbul’a göç eden bir Yahudi hurdadan satın almış. Alan kişi gemiye, satın aldığı Bahriye gemi hurdalarından da yüklemiş. Geminin varış yeri ise bir İtalyan limanıymış. Gemiyi alan kişi hem gemiyi hem de yükü sigortalatmış. Seyahat için bozuk bir hava seçen yeni gemi sahibi, gemiyi ve yükünü sigortalamayı ihmal etmemiş. Gemi bir römorkör yedeğinde seferine başlamış. Dilburnu civarına gelindiğinde, römorkör yedekleme halatlarını kesmiş ve gemi kötü havaya dayanamayarak batmış. Geminin armatörü daha önceden yükü boşaltmış böylece sigortadan da para almış. 1960’lı yıllarda Deniz Albay Vedat Dora, emekli deniz subaylarının da iştiraki ile bir batık çıkarma şirketi kurdular. İngiltere’den batık çıkarmak için bir römorkör aldılar. Bu römorkörü modern cihazlarla donattılar. Alman AGA marka dalış tüpleri kullandıklarını biliyorum. Bu batık için çalıştıklarını biliyoruz” (31). Kulaç’ın söyledikleri Çınar’ın söyledikleri ile aynıdır.

Beşinci olarak, eski ticaret unvanıyla “Metear Dalgıç Balıkadam Kolektif Şirketi’nin” ortaklarından dalgıç Aret Hovagimyan batık gemi hakkında şunları söylemektedir: “1964 senesinde Vedat Dora, Emin Sucular ile Deniz Kuvvetlerinden ayrılan 25 kişi İngiltere’den bir ağ gemisi aldılar ve Denak şirketini kurdular. Amaçları Türkiye’deki batıkları çıkarmaktı. Bu fevkalade gemi stimle çalışırdı. İzmit Körfezi’ndeki batığı çıkarmak için şirketimizle anlaştılar. İşimiz, bu projede sualtı hizmetlerini gerçekleştirmekti. Onlar ise hurdaları bir deniz vasıtası ile dipten çıkaracak ve değerlendireceklerdi. Birinci Dünya Savaşı esnasında hurda bakır yüklü bir gemi batmış. Enteresandır, burada derinlik 48m idi. Biz su sathından 10 metre indikten sonra batık gemiyi gördük. Hatta dipte çalışırken Denak gemisinin karinasını görebiliyorduk. O zamanlar İzmit Körfezi’nde kristal gibi bir deniz suyu vardı. Batık direğinin çapı üzerinde bulunan deniz canlıları ile 1,5-2 metreye ulaşmıştı. Gemi üzerinde oyuklar peyda olmuştu, orada deniz böceklerini gördük. Ambarların üstü deniz canlısı kaplıydı. Ambarları bulmak için çok çabaladık ve sonunda onları bulduk. Ambarların içinde dekovil rayı, tren rayı, birtakım hurdalar vardı. Başka bir şey bulamadık. Vedat Dora iyon ölçer bir alet temin etti. Numuneler alındı ancak bakır namına bir şey bulunamadı. Bir tek bakır kalyon çivisi bulundu. Bunun uzunluğu 80 cm idi. Hatta bakır olduğu için uzaktan parlamıştı. Geminin iki kazanı alındı ve iş noktalandı. Bu batı gemi Denak’ın iflasına neden oldu. Bu geminin mevkii Dilburnu’nun doğusuna doğrudur. Vedat Dora 1964’ten sonra bu işleri bıraktı. Hasip Öge Denak şirketinin sörveyörlüğünü yapıyordu. Çalışmalar esnasında maalesef vurgun yedi. Otobüsle Çubuklu’ya götürüldü ve hemen basınç odasına alındı. O zamanlar üzüm zamanı idi, hatta onunla basınç odasında üzüm yemiştik. Hasip yapılan tıbbi müdahalelere cevap vermedi. Oradan çıktığında belden aşağısı tutmadı. Sonradan vefat etti”(32). Burada Aret Hovagimyan’ın anlattığı batık Agatocle gemisidir.

Altıncı olarak, Rahmetli dalgıç Tırhan Oktay’ın Agatocle ve Heybetnüma için anlattıkları bulunmaktadır: “Ray (Agatocle) ve bakır (Heybetnüma) batıklarının esrarını dalgıçlar kahvesinde öğrendim. Batıkları, battıkları yerleri, derinlikleri, ne amaçla geldikleri, ne taşıdıkları, nasıl batırıldıkları, eksik kalan yerleri de 1964 Ağustos’unda bu batıklarda profesyonel olarak çalışırken tamamladım. 1963’te ray batığına (Agatocle) balık avlamak için daldım, bir yıl sonra da bu gemide profesyonel scuba dalıcısı olarak çalışacağımı tahmin bile edemezdim. Ray Batığını araştırmaya başladım. İzmit Körfezi hakkında da bilgi edindim. Dalışa en uygun mevsim, rüzgârlar, akıntılar, kirlilik durumu dâhil, her yıl İzmit Körfezi’nde dev boyutlarda canavarlar (köpekbalıkları) hakkında bile araştırmalar yaptım. Haritada batığın (ray) koordinatlarını noktalanmış yerini buldum. Batıkta daha önceleri formalı dalgıçlar çalıştırılmış, taşıdığı yükün bir kısmı, makine dairesi, konderserleri kesilip alınmıştı. Daha sonra ray batığına 3 dalış yaptım. İlk dalışım 1963 senesinde oldu sonra Metear şirketi ile anlaşınca Denak şirketi adına 2 dalış daha yaptım. Dibe indiğimde, batık 1913-1914 (Aslında geminin mayına çarpması 1923 yılıdır-UH) yıllarından beri öylece duruyordu. Baş üstünde biraz durup gemiyi seyrettik, kaşar peyniri tekerini hayal edin, ortasından kalın bir parçayı kesip alın işte öylesine ustalıkla makine dairesini geminin oturduğu zemine kadar dinamitle kesip almışlar, hepsi o kadar gerisi olduğu gibi duruyordu. Bakır batığına yani Heybetnüma’ya tam 32 gün gemiden (Denak 1) den hiç ayrılmadan, tatlı su ile yıkanmadan, sayısını hatırlayamayacağım kadar dalış yaptım. O batığın her bölmesini ezbere biliyordum. Her iki batık da Marmara’nın o bereketli günlerinin özeti gibiydi” (33).

Dilburnu doğusunda Agatocle’nin battığı yer (47m derinlikte)
Agatocle’nin Çanı

Yedinci olarak, dalgıç Ersin Süeren’in anlattıkları bulunmaktadır: “Rahmetli Vedat Dora Agatocle’nin sualtı hizmetleri için benimle görüştü. Bu işin bizim için uygun olmadığını düşünerek kibarca bu işi kabul etmedik. Zaten bu batıkla uğraştıktan sonra şirket iflas etti (35).  

Dalgıç Ersin Süeren’in 1960’lı yıllarda Maliye’den aldığı batıkların yerini gösteren listede yukarıda sözü edilen iki geminin adı ve yerleri bulunmaktadır.  Bu belgeye göre “Hersek’te İtalyan gemisi (Agatocle olmalı-UH) ve Darıca ile Dilburnu arasında Heybetnüma” kaydı bulunmaktadır. 

S.S. Agatocle Gemi Detayları

İtalyan bayraklı, yelkenli ve buharlı yük gemisi, 1888’de inşa edilmiş, 2245 gros tonluk,  boyu 84.45 m, eni 11,4 m, su çekimi 5,67m’dir. Sac olan geminin 1 adet 3 genişlemeli buhar makinesi vardı. 2 kazanı, 4 oluklu kazan borulu, tek şaftlı, tek uskurlu, uskuna donanımlıdır. Makinesinin gücü 202 nhp, hızı 10,5 kts, kızak no.su 352, Imo/ Resmi no:6 ve Çağrı işareti: NBMT’dir. Geminin yapımcısı Richardson Dock& Co. Ltd. Thornaby ( Stockton-on-Tees), makinesi Richardson T.& Sons, West Hartlepool ( Sunderland), son sahibi Soc. De. Nav. A. Vap. Agatocle (İtalyan bayraklı SS Agatocle, 1913-1923), Önceki sahibi; Morel R.E. & Co. Morel & Brother- Morel Ltd Cardiff ( İngiliz bayraklı S.S. Dynas Powis (1906-1913) ve ilk sahibi: Christie John R.& Co. Cardiff ( İngiliz bayraklı S.S. Saphire ( 1888- 1906), İMO no./ resmi numarası:94393’tür. Bu kayıtların alındığı yer Lloyd Register of Shipping’dir.  Gemi 19 Ekim 1923’te İzmit Körfezi Kara ( Dilburnu olacak-UH) Burnu yakınında mayına çarptı ve battı (36).

Agatocle’nin mayına çarparak battığının en önemli kaynağı Türk Donanması’nda Mayın Harbi adlı kitaptır (38).  Kitapta İzmit Körfezi mayın mânialarına değinildiği bölümde şöyle bir ifade vardır: “Mayın hatlarına rağmen kılavuz almadan Körfez’e giriş yapmakta olan demir yüklü bir İtalyan şilebi 19 Ekim 1923 tarihinde mayına çarparak batmış ve gemide bulunan 6’sı Türk toplam 8 kişi hayatını kaybetmiştir”. Bu ifadenin alıntı yapıldığı kitap İstiklal Harbi’nde Bahriyemiz’dir (39). Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Türklerin İtalyanlardan askeri ve diğer malzeme satın aldığı birçok kaynakta belirtilmiştir. Gemi bayrağının İtalyan olmasının yanında, mürettebatının büyük çoğunlukla Türklerden oluşması ilginçtir. Burada insanın aklına pek çok soru geliyor.

Heybetnüma, 1896-1897 Osmanlı-Yunan harbi sırasında Girit’te

Sonuç

Yapılan araştırmada ilk vurgulanacak husus Agatocle ve Heybetnüma gemilerinin hikâyelerinin birbirine karıştırıldığıdır. Heybetnüma 1911’de Agatocle ise 1923 yılında batmıştır. Bugün gemilerin batışından yaklaşık yüzyıl sonra, gemiler hakkında bu tür hikâyelerin olması gayet doğaldır.

İkinci olarak, 1948 yılında Maliye Bakanlığı her iki geminin denizden çıkarılması için bir ihale düzenlemiştir. İhale metninde batıklar için “İzmit Körfezi Darıca ve Tavşancıl açıkları” ibaresi ve gemi adları olarak “Ağatopolos ve Heybetnüma” adları kullanılmıştır. Agatocle adının Yunanca yazılması ilginçtir. Ayrıca ilanda “Heybetnüma’da 750 ton kadar pirinç ve bakırın bulunduğunun tahmin edildiği” belirtilmektedir.

Üçüncü husus, Heybetnüma batığının yeriyle ilgilidir: Güleryüz ve Langensiepen’e göre Heybetnüma 1911’de İstanbul’dan İzmit’e hurda bakır yüküyle giderken Yalova (?)  yakınında battı. İzmit Körfezi batısında o yıllarda Yalova ve Darıca gibi iki yerleşimin olduğu göz önüne alındığında, batığın yerinin Dilburnu’nun batısında olduğu anlaşılmaktadır. Burada Yalova geniş anlamda kullanılmış olabilir. 1948 yılındaki Cumhuriyet gazetesinde yer alan Maliye Bakanlığı’nın ilan metnine göre, batıkların yeri İzmit Körfezi Darıca ve Tavşancıl açıklarıdır. İlanın metni incelendiğinde, önceki anlatılanlardan Tavşancıl açığında Agatocle’nin olduğu sabit olduğundan, geriye kalan Darıca açıkları ilana göre Heybetnüma’nın battığı yerdir. Darıca’nın burada geniş anlamda kullanıldığını düşünüyoruz. Ayrıca ilan metninde önemli bilgiler de mevcuttur. Metinde  “Batık bulunan mıntıkada biri P.T.T. ve diğeri askeriyeye ait iki adet deniz kablosu mevcuttur. Batıkları çıkarırken denizaltı kablolarına zarar vermemek, yasak bölge içine girmemek” ifadesi yer almaktır. Bu ifadeden her iki batığın da Dilburnu civarında olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca dalgıç Ersin Süeren’in 1960’lı yıllarda Maliye Bakanlığı’ndan aldığı batık listelerinin birinde, Agatocle’nin Hersek’te olduğu (Dilburnu’nun doğusu kast ediliyor-UH), Heybetnüma’nın ise Darıca ve Dilburnu arasında olduğu belirtildiğinden Heybetnüma’nın Dilburnu’nun batısında olduğu düşünülmektedir.

Heybetnüma’nın batış mevkiinin; Dilburnu’ndan 275° ve 1.437 milde olduğu ve koordinatının 40° 44ʹ.626 N/ 029° 28ʹ.912E olduğu sanılmaktadır. Bu mevkide derinlik 50 metreden biraz fazla olup haritalarda batık sembolü vardır. Wrecksite.eu’da bu mevki 40° 44ʹ.617N / 029°28ʹ.878 E’dir. Kerteriz ve mesafe haritadaki ile yaklaşık olarak aynı olup, sırasıyla 275° ve 1,5 deniz milidir. Wrecksite.eu’da da bu mevkide meçhul bir batık sembolü bulunmaktadır.

Agatocle’nin Wrecksite.eu’da belirtilen batış yerinde şüpheli bir batık sembolü bulunmaktadır. Bu mevkiinin koordinatı 40°45ʹ.019 N / 029° 31ʹ,60 E olup, Dilburnu fenerinden kerteriz ve mesafesi sırasıyla; 046° ve 0,744 deniz milidir. Tabii bu iki mevkideki batıkların bilfiil dalınarak görüntülenmeleri de gerekmektedir.

Dördüncü husus, derinliklerle ilgilidir. Daha önceki kısımda sunulan haritada Agatocle’nin yeri gösterilmişti. Burası Dilburnu’nun batısında yer almakta olup, derinliği 47-48 metredir. Batığa dalan dalgıçlardan Aret Hovagimyan batık derinliğinin 48 metre olduğunu belirtmiştir. Diğer yandan Heybetnüma’nın derinliği için; Mustafa Emre Çınar derlemeye göre 65 m, batığa dalan dalgıç Tosun Sezen ise 60 m olduğunu belirtmektedir. Tabii Tosun Sezen’in dediğini doğru kabul etmek gerekmektedir. Tosun Sezen’in bir saptaması önemlidir: “Eskiden bu tip yelkenli korvetlerde liftin bulunmazdı. Onların yerine çarmıhları germek için “karpuz” denilen daire şeklinde ahşap aparatlar bulunurdu. Dipte bunlara rastlamıştık” diyerek yelkenli bir geminin ipuçlarını vermektedir. Sezen ayrıca batığın çamura gömülü olduğunu belirterek bugün burada 50’li metrelerde derinlik olabileceğini belirtmiştir. Ayrıca aradan geçen 60 yılda bu mevkilerin daha sığlaşabileceğini kabul etmek gerekir. Dalgıç Tırhan Oktay, Agatocle’ye ray batığı ve Heybetnüma’ya da bakır batığı demekte ve 1963-1964’te bu iki batığa daldığını belirtmektedir. Ancak Heybetnüma’nın yerinden söz etmemekte ve Agatocle’de 1963’ten önceki yıllarda formalı dalgıçların çalıştığını belirtmektedir. Hatırlanacağı üzere 1948 yılında açılan batık ihalesini alanlar bu batıklar üzerinde çalışmış olabilirler. Zaten Tırhan Oktay bu durumun Agatocle’de gerçekleştiğini söylemektedir. Bu tez Heybetnüma için de geçerli olabilir. Ayrıca Tırhan Oktay’ın anlatımından Heybetnüma batığının Agatocle’nin olduğu yere yakın bir yer olduğu anlaşılabilir. Oktay, Heybetnüma batığı bu civardan başka bir yerde olsaydı bunu mutlaka vurgulardı diye düşünebiliriz.

Yerel tarih araştırmaları, kendisini belirli akademik kayıtlarla sınırlandırmamaları dolayısıyla “amatör” olarak nitelendirilen, yaşadığı topraklara (ve denizlere-UH) sevgi, bağlılık özveri, gönül verme gibi duyguların etkisiyle geçmişe dair tespitlerde bulunmayı amaçlayan veya “kültür erozyonu” yangınından mal kaçırarak, geçmiş ve aynı zamanda geleceğe olan sorumluluğunu yerine getirmek isteyenlerce güçlendirilmektedir (40). Dileğimiz hikâyelerini anlatmaya çalıştığımız Heybetnüma  Korveti ve S.S. Agatocle’nin İzmit Körfezi tarihinde yer almalarıdır.

Kaynaklar ve Notlar:

  1. http://www.dho.edu.tr/sayfalar/00_Anasayfa/numpages/page0004.html
  2. https://www.biyografya.com/biyografi/11315

2a. Karadeniz’de Bir Destan, Gazi Alemdar Gemisi, Dz. K.K., 2. Basım, İstanbul, s.82

  1. https://www.biyografya.com/biyografi/18506
  2. http://www.dho.edu.tr/sayfalar/00_Anasayfa/numpages/page0004.html
  3. http://www.gazeteregli.com/eregli-haber/gazete-eregli/?id=4970

5a. Gülen Nejat, Dünden Bugüne Bahriyemiz, s. 148

  1. Gülen Nejat, Dünden Bugüne Bahriyemiz, s. 148-149, alıntı: Donanma Dergisi, Sayı No:440
  2. https://www.haksozhaber.net/bir-bahriyelinin-defteri-23308h.htm, alıntı: Abdülhamit Donanmasında Bir Bahriyeli, Donanma Zabiti Emin Yüce’nin Anıları
  3. Cumhuriyet gazetesi, 27.08.1958, s. 2, Osmanlı Donanmasının Tarihinde Karanlık Sayfalar, 30Yılda Dünya İkinciliğinden Sonunculuğa

8a. Malumat Dergisi, 23 Ocak 1896

  1. Corvette( Fransızca), hafif zırha sahip, sahil devriye gemilerinden büyük, firkateynden küçük savaş gemilerinin adıdır. Görevleri genelde kritik durumlarda sahil güvenliği sağlamak, büyük filolara destek vermek veya küçük çatışmalara katılmaktır. Korvet tipindeki veya ona benzer gemilere “korvet” adını ilk kez 1650’de İngilizler, 1670’lerde ise Fransızlar vermeye başladı.
  2. 1802’de tersaneye dâhil edilen arazi içerisinde, 1834’te bakır saç levha imali için buhar gücüyle çalışan bir haddehane kuruldu. Levhalar, yosunlanmayı ve kurtlanmayı önlemek üzere gemi gövdesinin su altındaki kısmına kaplanıyordu. Bu teknikle ilk denemeleri 1763-65’te İngiliz Kraliyet donanması yaptı ve 1779’dan itibaren büyük gemilerin çoğunu sistematik olarak sac kaplamaya başladı. Su hacmi 300 ton olan orta büyüklükteki bir gemi için 2650 kg ağırlığında 990 levha ve 335 kg çivi gerekiyordu. 1790 civarında İngiltere’de yaklaşık 10.000 sterline mal olan 800 tonluk bir gemide, bakır levhalar ve bunların montajı için 800 sterlin dolayında masraf yapılması gerekiyordu, Wolfgang Müller- Wiener, Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Limanı, s. 85 ve 208
  3. Güleryüz ve Langensiepen, s. 108
  4. http://www.dho.edu.tr/sayfalar/00_Anasayfa/numpages/page0004.htm
  5. https://www.hkmo.org.tr/hakkimizda/meslegimiz/turk_haritacilik_tarihi.php
  6. İstanbul Deniz Müzesi, 5 Şubat 1895, dosya no. 863, sayfa 75-77
  7. İstanbul Deniz Müzesi, 2 Nisan 1896, dosya no. 1009, sayfa 14
  8. İstanbul Deniz Müzesi, 25 Mart 1896, dosya no. 1036, sayfa 16-44
  9. İstanbul Deniz Müzesi, 21 Teşrinisani (Kasım) 1889, dosya no. 1172, sayfa 42
  10. İstanbul Deniz Müzesi, 19 Nisan 1904, dosya no. 1943, sayfa 117
  11. BOA, Y. MTV, 117,45, H 07-10-1312
  12. BOA, HR. SYS.19.46
  13. Mütercimler, Fuad’ın İstanbul-Kiel seyahati hakkında ilginç bilgiler verir:

Yıl 1895. Kiel’de Kuzey Denizi’ni Baltık Denizi’ne bağlayacak olan “Kaiser Wilhelm Kanalı” açılacaktır. Açılış merasimine bütün yabancı devlet donanmaları da davetlidir. Osmanlı Donanması da temsil edilecek, ama elde bu kadar yola dayanacak uygun bir tekne yok. En sonunda Küçüksu Kasrı önünde yatan ve saray erkânının boğaz gezilerinde kullanılan yandan çarklı “Fuad” yatı uygun görülür. Yat Kasımpaşa’da kalafat edilip bir güzel boyanır ve donanmadan devşirilen mürettebatla donanıp Kiel’deki merasimden bir ay önce kurbanlar kesilerek ve dualar edilerek Dolmabahçe önünden yolcu edilir. Her uğradığı limanda günlerce kalıp tamir edile edile ite kaka sonunda Kiel’e gelinir. Gelinir ama merasim bittikten tam dört gün sonra! Tüm misafirler gitmiş, merasim dağılmış Türkleri kimse beklemiyor. Birden çıkıp gelen bu beklenmedik konuğu karşılamak için üs komutanı olan amiral alelacele bir bando bulur ama bu kez de Osmanlı milli marşını bilen yoktur. Ne yapacağız diye düşünülürken Alman bando şefinin aklına her halde Türk bayrağındaki aydan esinlenerek “aydede” isimli bir Alman türküsünü çalmak gelir ve öyle de yapılır. “Fuad” gemisi Kiel’de askeri rıhtıma yanaşırken milli marş niyetine bu “aydede” türküsü ile karşılanır”. ( Baron von Giesel- Ortadoğu’da 20 Yıl, s.51, Berlin, 1927’den aktaran Erol Mütercimler, İmparatorluğun Çöküşüne Denizden Bakış, s.104).

  1. Fuad: Avizo, Millwall Iron Works London yapımı, deplasmanı 1075 ton, 76,2 m boy, 9,1 m en, 3,6 m su çeken, buharlı ve yandan çarklı sac tekne , 1 compound 2 cyl, 200 ihp, Ravenhill, 2 kazanlı, 12 kts hızında, 150 ton kömür yakan, 130 mürettebatlı, silahları (1865) 4-11 pdr, (1880) 2-80 mm, 2-57 mm (1890) 2-75 mm QF (K), 2-25,4 mm (H). 1864’te sipariş verildi ve kızağa kondu. 27.4.1865’te denize indirildi ve seyir tecrübesi yapıldı, 1865’te hizmete alındı, 1908’de Selanik’te istasyoner gemiydi. 5.11.1912’de Selanik’te istasyoner hastane gemisiydi. 15.11.1912’de Yunan Hükümeti’nce el konuldu. 1912 Yunan Kraliyet Donanması’nda Fuad. 1919’da hizmet dışı kaldı ve 1921’de söküldü. Güleryüz ve Langensiepen, s. 153.
  2. Cumhuriyet gazetesi, 19 Kasım 1948, s. 5
  3. https://batiklar.tr.gg/Heybetn.ue.ma-Korveti.htm
  4. https://batiklar.tr.gg/Heybetn.ue.ma-Korveti.htm
  5. Tosun Sezen ile yapılan 9.5.2019 tarihli görüşme
  6. Tosun Sezen ile yapılan 15.6.2019 ve 3.5.2020 tarihli görüşmeler
  7. Tosun Sezen ile yapılan 15.6.2019 tarihli görüşme
  8. https://www.denizticaretgazetesi.org/yazarlar/omur-atila/ali-dayi-tirhandili-rahmi-m-koc-muzesinde/328
  9. 15.6.2019 tarihli görüşme

31.27.4.2020 tarihli görüşme

  1. 2.5.2020 tarihli görüşme
  2. https://www.sualtigazetesi.com/agatocle-ray-batigi-tirhan-oktayin-anilarindan-2/
  3. https://www.sualtigazetesi.com/agatocle-ray-batigi-tirhan-oktay%e2%80%99in-anilarindan-3/
  4. 7.5.2020 tarihli görüşme
  5. www.wrecksite.eu/wreck.aspx?134559
  6. https://www.sualtigazetesi.com/agatocle-ray-batigi-tirhan-oktayin-anilarindan/
  7. age, s.75
  8. age, s.143-145

39a. Güleryüz ve Langensiepen, s. 17

39b. https://www.sualtigazetesi.com/tosun-hocadan-yunus-parklarina-hayir/

  1. Günay Vehbi ve Hasan Arıcan, Bornova Araştırmaları, 1. Bornova Araştırmaları Sempozyumu, 5-6 Kasım 2014, s.233-234

 


Bunları da beğenebilirsin