Denizcinin anasayfası

Kanal İstanbul ÇED raporuna ilk itiraz

TMMOB ve GEMİMO, Kanal İstanbul ÇED raporuna itiraz edeceklerini açıkladı.

TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz ile GEMİMO Yönetim Kurulu Başkanı Feramuz Aşkın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan Kanal İstanbul ÇED raporu ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde kapatılan 5 genel müdürlük ile ilgili değerlendirmede bulundu.

Kanal İstanbul Projesi için hazırlanan ÇED raporu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanırken, Ulaştırma Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Karayolları Düzenleme, Demiryolu Düzenleme, Deniz ve İçsular Düzenleme, Tehlikeli Mal ve Kombine Taşımacılık Düzenleme ve Deniz Ticareti Genel Müdürlükleri olmak üzere 5 genel müdürlük de kapatıldı.

Aşkın: “Bilimsel gerçeklikten uzak hızlıca hazırlanmış bir rapor”

Kanal İstanbul Projesi ÇED raporunun onaylanması ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren 5 genel müdürlüğün Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kapatılmasıyla ile ilgili 7Deniz Dergisi’ne konuşan GEMİMO Yönetim Kurulu Başkanı Feramuz Aşkın, Kanal İstanbul ÇED raporuna teknik donelere dayalı olarak başından beri TMMOB içerisindeki 9-10 oda ile itiraz ettiklerini belirterek iki seneye yakın bir çalışma süresi içerisinde kendi değerlendirmelerini yaptıklarını söyledi.

Temel dayanaktan yoksun rapor

“Bu ÇED raporunun onaylanmamasını beklemek gibi bir durum söz konusu değildi” diyen Aşkın, onaylanan ÇED raporunun iptali için GEMİMO ve TMMOB olarak gerekli süreci başlatacaklarını ifade ederek, “Davamızı açıp hukuki süreci başlatacağız. Bu ÇED raporunun temel dayanaklarının yerinde olmadığı, bilimsel gerçeklikten uzak olduğu belli oluyor. Ayrıca çabucak hazırlanmış bir ÇED raporu olduğu da belli. Bugün Mersin’de yapılan termik santralin ÇED raporu bile 3 bin 500 sayfa iken İstanbul’u ikiye bölecek olan Kanal İstanbul’un ÇED raporu bin 500 sayfalık ısmarlama hazırlanmış bir rapor görünümünde. Bu nedenle mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Genel müdürlüklerin kapatılması büyük kayıp

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren 5 genel müdürlüğün kapatılmasıyla ilgili de değerlendirmede bulunan Aşkın, “Türkiye Cumhuriyeti devleti denizciliğin önemini kavrayamadı. Denizciliğin ne kadar önemli bir sektör olduğunun farkına varamadık ki, koca denizciliği bir genel müdürlük seviyesine indirdik” dedi. Genel müdürlüklerin kapatılarak sadece bir genel müdürlüğe indirilmesinin Türkiye Cumhuriyetinin denizciliğe bakış açısını gösterdiğini kaydeden Aşkın, “Bu büyük bir kayıp. Bundan çok büyük kayıplar yaşayacağız. Çünkü bekleyen sorunlar var. Ve yapılması beklenen konulari için yeterli seviyede bürokratımız yok veya ayrılmıyor. Denizcilik bir genel müdürlük bazında incelenebilecek ya da yönetilebilecek bir meslek değil” ifadelerini kullandı.

‘Yanlıştan dönülmesini umut ediyoruz’

Bu durumla ilgili görüş belirtmek dışında yapabilecekleri bir şey olmadığının altını çizen Aşkın, “İlerleyen dönemlerde bu yanlışın farkına varıp döneceklerini umut ediyoruz. Kapatılan müdürlükler farklı bir birim olarak devam etse bile o sorunların ortadan kalkacağını yada sektörün gelişmesine yönelik projelerin üretileceği bir yer olacağını sanmıyorum.Denizcilik sektörünün öneminin bir an önce farkına varılması o konuda çalışmalar yapılmasını temenni ediyorum. O da çok uzak bir ihtimal” şeklinde konuştu.

Kalkınmadan vazgeçilmesinin denizciliğe yansıması

Türkiye’de kamunun yapması gereken hizmetlerin yıllardır kamusal hizmet boyutundan çıkartılıp adım adım ticarileştirildiğini belirten TMMOB Genel Başkanı Emin Koramaz ise, “Denizcilikle, sanayi ve tarımla ilgili tüm olaylarla ülkemiz kendi geleceğine yön verme yetkisini elden çıkarmış gibi görünüyor. Bu noktada kamunun yönlendiriciliği, ülke kaynaklarının halk ve toplum yararına götürülmesi, ülkenin kendi kendine yetebilen ve geleceğini planlayabilen vasıflarının ortadan kaldırılması, kalkınma planlamasından vazgeçilmesinin denizcilik alanına yansıması olarak değerlendiriyorum. Ülkemiz, 1980’li yıllardan itibaren yeniden yapılandırma sürecine sokuldu. Bu yeni yönelim de kamunun elindeki tüm varlıklara, kamunun ekonomi üzerindeki yönlendiriciliğinin yavaş yavaş ortadan kaldırılması, özelleştirme, serbestleştirmeler yoluyla bu alanın özellikle yabancı sermaye ağırlıklı olmak üzere sermaye kesimlerine aktarılması üzerine bir yönelim var” dedi.

“Ticari meta anlayışı egemen”

Kanal İstanbul Projesi’ne de ülkede yürütülen genel ekonomik politikalar çerçevesinde yaklaşmak gerektiğini aktaran Koramaz, “Ülkemizde yıllardır üretimden, yatırımdan kopuk, ülkenin geleceğini, ülke varlıklarının satışına devrine yönelik ve bu yönle ekonomiyi götürme anlayışı sürdürülüyor. Artık ülkenin elinde tarım ve tarıma dayalı iktisadi gelişmeler, sanayi kuruluşlarımız, bunların arazileri birer birer elden çıkarıldıktan sonra, süreç artık ülkenin arazilerini, kıyılarını, doğal zenginliklerini bir ticari meta gibi kullanmaya dönüştü. Kanal istanbul projesine baktığımızda bu anlayışın egemen olduğunu görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Kanal İstanbul siyasi nedenlerle yaşama geçirilmeye çalışılıyor

Koramaz, şöyle devam etti :

“Hiçbir bilimsel veriye dayanmadan, ülke yararları düşünülmeden, projesi varsa kimsenin bilmediği, toplumun tamamının neredeyse karşı çıktığı, bilim insanları, İstanbul halkı ve İstanbul dışındaki halkın karşı çıktığı, ekolojik anlamda bir sürü sıkıntı verebilecek olan, İstanbul’da zaten var olan depremi tetikleyebilecek olan, İstanbul’un zaten var olan altyapı sorunlarını daha da işin içinden çıkılamaz duruma getirecek olan, İstanbul’un güzelliğini, ormanlarını yok edecek olan, bırakın bizi bizden sonraki kuşakların da geleceğini etkileyecek olan bu proje siyasi nedenlerle yaşama geçirilmeye çalışılıyor. Bunun hangi kaynaklarla yapılacağı, yapılıp yapılmayacağı da belli değil.”

‘Hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz’

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanan Kanal İstanbul ile ilgili itirazlarını yaptıklarını ve yapmaya da devam edeceklerini dile getiren Koramaz, “Aslında ülkenin içinde bulunduğu yönetememe krizi, bu tür projeler sürekli gündemde tutularak var olan ekonomik krizle gölgelenmek isteniyor diye düşünüyorum. ÇED sürecinde çok detaylı bir rapor ile itirazlarımızı yaptık. Ama ÇED raporu onaylandı. Tabiki artık dava süreçleri başlayacak. Bu noktada hukuki mücadele vereceğiz. Söyledik söylüyoruz. Bu bir yıkım projesidir. Ülke ve kamu yararına bir proje değil. Ülkenin tüm demokratik unsurlarıyla, bilim çevreleriyle, ülkenin geleceğini düşünen kesimleriyle bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.


Bunları da beğenebilirsin