Denizcinin anasayfası

Türk donanmasının ‘hayır’ dediği olamaz

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, geleceğin denizcilerine Mavi Vatan, Türk boğazları ve Kıbrıs'ı anlattı.

Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu (KUDENFOR) Direktörü, emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Osmanlı İmparatorluğu’nun içteki siyasi çekişmeler nedeniye donanmayı karaya bağlamasının devletin sonuun getirdiğini söyledi.

İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunları Derneği (DEFAMED) tarafından okulun Müh. Suay Umut Konferans Salonu’nda düzenlenen “Mavi Vatan” adlı söyleşiye katılan Gürdeniz, “Osmanlı ilk yenilgisini İnebahtı’da aldı. Sonra da gerileme kademeli olarak devam etti. Niye yenildik? Düşmanın geleceği bile belliydi. Çünkü donanma limana kapatılmıştı. Limanda deniz savaşı olmaz. Deniz savaşı açıkta olur. Katip Çelebi’nin kitabında bahsettiği gibi deniz savaşını kıyının göründüğü yerde yapılırsa mürettebatınızın kaçma ihtimali yükselir. Açıktaki savaşta ise mürettebat can havliyle savaşır” dedi.

70 yıllık donanma 700 yıllık donanmayı yaktı

Çeşme Baskını’nda Osmanlı gemilerini yakan Rus donanmasının o tarihte kurulalı 70 yıl olduğuna, Osmanlı donanmasının ise 700 yılı devirdiğine dikkat çeken Gürdeniz, “Petro’ya biz deli diyoruz ama aslında büyük adam. 70 yaşınaki donanmasının deniz harp okulu, hastanesi, müzesi hatta gemi bandosu vardı. Osmanlı donanmasında ise gemide yangın çıkar diye mürettebattan kendi yemeğini getirmesi isteniyordu” diye konuştu.

Tekrar yaşamamak için ders almalıyız

Ancak tarihin gerçeklerinden ders alarak onu tekrar yaşamaktan kurtulabileceğimizi dile getiren Gürdeniz şunları söyledi :

“En büyük kaybı Karadeniz’de verdik. Azak ve Kerç boğazını kaybettik. Kerç Boğazı Osmanlı’nın birinci savunma hattıydı. O döneme kadar yabancı savaş gemilerinin bulunması bile yasaktı. Ruslar 1774’te Kerç’i aldı. İstanbul’da yüzde 80 poyraz eser. Pupasına poyrazı alan gemi 30 saatte boğaza girer. Çeşme’de kaybetmenin sonuçlarından biri de boğaz güvenliğini kaybetmemiz oldu”

Hazır olmazsanız yenilirsiniz

“Sinop’da Ruslar bağıra bağıra geldi. Dünya deniz tarihinde ilk defa gülle yerine patlayıcı kullanıldı. Zırhı veya tahtayı delip içeride patlıyor. Hem parça tesiri hem de yangın çıkarıyor. 12 bin Türk denizci öldü. Harbe hazır olmazsanız yenilirsiniz”

Sanayi devriminin önemi

“2. Abdülhamit’i seven bir kesim var. Saygı duyuyoruz. Devlet adamlığına da saygı duyuyoruz ama donanmayı mahvetti. Kendisine yönelik hareketlerin merkezinde donanmayı görüyordu. Maliyetli olan donanma Rusları engelleyemediği için kızgındı. Ruslar Yeşilköy’e geldi. İngilizler bizi kurtardı ama karşılığında Kıbrıs ve Mısır gitti. O dönemde dünya ikinci sanayi devrimine yoğunlaşmıştı. Açık denizde en önmeli bilgi zaman bilgisidir. Her şeyi kaybedin ama filikada iseniz saatinizi kaybetmeyin. Boylam için önemlidir. İngilizler yalpadan etkilenmeyen saati buldular. Böylece dünyaya açıldılar”

Atatürk’ün kurduğu Bahriye Bakanlığı

“Atatürk donanmanın ne kadar gerekliği olduğunu bizzat savaşlarda yaşayarak görmüş. Bir karacı general ama çok okumuş ve görmüş denizin önemli olduğunu. Bahriye Bakanlığını kurduruyor. Fevzi Çakmak ve İsmet bunu istemiyor. Yavuz zırhlısının havuzlanması lazım ama istemiyorlar. Atatürk, her şeye rağmen Topçu Yüzbaşı İhsan Eryavuz’a, ‘sen çok namuslusun. senin bakan olmanı istiyorum’ diyor. Sonra meşhur ‘Yavuz havuz davası’ başlıyor.  Evet bir yolsuzluk var ama kimin, nasıl yaptığının araştırılmasın yerine bakanlık kapatılıyor. Yüzbaşı Eryavuz’un Gölcük Tersanesi’nin bile temellerini atıyor ama iki yıl da hapis yatıyor. İlkokula giden çocuğunu bile okuldan atıyorlar”

“Donanma yoksa Montrö de yok”

“Boğazlarda bizden askeri egemenliği almalarının nedeni donanmamızın olmayışıydı ve bize ‘nasıl savunacaksınız?’ diye soruyorlardı. Atatürk, 1936’ya kadar ciddi bir donanma oluşturdu. Venizelos 1930″da Türkiye’ye geldi. Niye o tarih? Çünkü Yavuz zırhlısı ne zaman ki tamirden çıkıp Ege’de gezmeye başladı Venizelos geldi. Güçlü donanmanız varsa Yunanistan size uyar. Montrö ile 13 yıllık ayrılığın arından sevgilimize tekrar kavuştuk. Atatürk, ‘İlk beş yıldı kendimizi tanıtırız. Sonraki beş yılda devrimi yaparız. Sonraki beş yılda da İngiliz kralını ayağımıza getiririz’ diyor ve dediğini de yapıyor. Devlet adamlığı böyle olur”

“Devlet denizci olmak zorunda”

“Devlet denizci olmadan biz denizci olamayız. Denizci olarak doğulmaz, sonradan öğrenilir. Mavi Vatan, Türk Boğazları ve Kıbrıs birbirinden ayrılamaz. Mavi Vatan deniz yetki alanlarımız. Kıbrıs Türkiye’nin güneyden kuşatılmasını engelleyen kalemizdir. Deniz jeopolitiği siyaset üstü olmalı. Bu, 100 yıl sonrasının işidir. Ege adalarını alabiliyor muyuz? Kıbrıs’ın tamamını alabiliyor muyuz? Yarını düşünmezseniz bugün rahat uyuyamazsınız. Demir ve kan jeopolitiğin temelidir.”

“Türkiye ‘hayır’ derse olmaz”

Geçen günlerde Libya ile yaptığımız anlaşmadan tutun, Yavuz ve Fatih’in sondaj çalışmalarına kadar hepsi donanma sayesindedir. Türkiye’nin hayır dediği olamaz. Yedi ayrı ittifak var karşımızda. Türk donanması Karadeniz’de Blackseafor, Karadeniz Uyum Harekatı, Sahil Güvenlik İşbirliği Forumunu; Akdeniz’de ise Akdeniz Kalkanı harekatını yaptı. O zamanlar bugünleri düşürerek yapmıştık.400 yıl aradan sonra Hint Okyanusu’na indi gemilerimiz. Deniz haydutluğu görünüdeki neden olsa da esas amacımız Kızıldeniz’de Türk bayrağının dalgalanmasıydı. Türk donanması MİLGEM’i yaptı. 200 ülkeden ancak 20’si dizaynı dahil bunu yapabiliyor. Atmaca füzesini yaptık. Gemimiz milli ama silahlarımız yabancıydı. ABD malı harpoon kullanıyorduk. ABD ile savaştığınızda müdahale ederler ve bu füzeleri kullanamazsınız ama Atmaca ile 250 kilometrede kendi gücümüzü kullanıyoruz. Bu bir devrimdir. Şimdi Akya adlı denizaltı torpidosu yapılıyor. Cumhuriyet donanmasını destekleyeceğiz”

“Mavi Vatan’da ikinci Sevr’e büyük darbe”

“Libya ile yapılan Mutabakat Muhtırası, ilk kez Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile 2011 yılında yapılan anlaşma dışında Doğu Akdeniz sahildarlarından birisiyle Türkiye’nin akdettiği bir anlaşmadır. Bu anlaşmanın en büyük özelliği; Doğu Akdeniz’de, Yunanistan ile Mısır’ın veya Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında yapılabilecek bir sınırlandırma anlaşmasının arasına kama gibi girmesidir. Tümamiral Cihat Yaycı’nın 2009 yılında ilk kez gündeme getirdiği Türkiye – Libya kıyıdaşlığı paralelinde şekillenen bu anlaşma, Mavi Vatan’ın gerek korunması gerek dünya kamuoyuna hukuki temelde takdimi konusunda en önemli kilometre taşlarından biridir. Anlaşma, bu süreçte Türkiye’nin tezlerini güçlendirecek bir konum yaratmıştır. En azından, Yunanistan’ın ve Güney Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’deki maksimalist iddialarını törpüleyen etkiye neden olmuştur. MEB ilanımız için Hukuki ve meşru bir zemin ve aynı zamanda müktesep hak sağlamıştır. Tek kelime ile hukuki sürpriz bir manevra etkisi yaratmıştır. Türkiye, başından itibaren Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatanımız’dan 150 bin kilometre kare bir alan gasp edilmesine ve benim pek çok yazımda/konuşmamda ikinci Sevr olarak adlandırdığım sürece, bu manevra ile çok büyük bir darbe vurmuştur”


Bunları da beğenebilirsin