Kurucuları;
Prof.Dr. Bedii Feyzioğlu, Prof.Dr. Fevzi Feyzioğlu, Prof.Dr. Tayfur Taylan, Prof.Dr.Mesut Savcı, Prof.Dr. Beysan Keydar,
Gemi İnşa Teknisyeni Feyyaz Toker,
Gemi İnşa Teknisyeni Recep Kalenderli idi.
Asıl tasarım sahipleri ise; İktisat Profesörü Bedii Feyzioğlu ve Hukuk Profesörü Dr. Fevzi Feyzioğlu ve onları teşvik eden Prof.Dr.Mesut Savcı’dır.
Türkiye Gemi İnşa Sanayii tarihi konusunda yazdığım eserin adı “Endaze” idi. Bana bu imkanı veren Ord.Prof.Ata Nutku Bey’nun hatıratını içeren dosyalar olmuştur. Kendisini tanımak bahiyarlığını yaşamışımdır. Vefatından sonra oğlu bu dosyaları Deniz Harp Okulu Kütüphanesi’ne armağan etmiş. Ben bu dosyaların tamamını taradım ve kopyalamak suretiyle kaydettim. Bu çalışmam bana bir başka ufuk açtı; Türk Gemi İnşa Sanayii’nin öncüleri olan gemi inşa mühendislerini yetiştiren akademisyen hocalarımız kimlerdi. Bu konuda yaptığım yorucu, ama onurlu çalışmama “Endaze” adını vermişimdir.
Türk Gemi İnşa Sanayii çok onurlu ve güçlü gelişmeler gösterdi. Gisbir bünyesinde temsil edilen bu sanayi kuruluşlarının tarihçeleri ve onlara hayat veren değerli kurucuları, mühendisleri ve çalışanları hakkında bir arşiv bulunmaması ciddi bir eksikliktir. Umarım Gisbir böyle bir arşiv çalışması başlatacaktır.
Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Başaran Bayrak’a da ayrıca bir mesaj göndermiş ve şöyle anlatmıştım;
“Başaran Bayrak Bey,
Hayırlı günler dileklerimle size bir konuda öneride bulunmak ve ayrıca teşekkür etmek istiyorum: Geçen günlerde Recep Düzgit, “Hami Kaynak’ın yaşam öyküsünü içeren bir metin” gönderdi.
Bu metinde Hami Kaynak Bey kendini, aileyi mazisinden alarak anlatıyor. Asıl olan tersaneler değil, sizlersiniz.
Bu bakımdan Hami Kaynak metni bir örnektir.
Siz, yakın senelerde çok kalıcı bir esere öncülük ettiniz; “Tersane Hikayeleri.”
Siz çok kenarlarda bırakılmış, bu çok değerli insanlarımızı ve tersaneleri bu eserde kayda aldırdınız. Size teşekkür ederim.
Siz bu eserde sessiz sedasız, hatta bence göz ardı kalmış, fedakar ve yaratıcı gemi inşa tersanecilerimizi ve kurdukları tersaneleri anlatıyorsunuz.
Ben esas olan, asıl olan tersaneler değil, Sizlersiniz diyorum.
Bildiğiniz üzere; ben uzun yıllardır belgeler üzerinde çalışırım, arşivleri tararım. Senelerce Türk Deniz Ticaret Dünyası’na yaşam veren o
muhterem insanlara, onların çocuklarına, akrabalarına ulaşmak için nice emekler sarf ettim ve bazen çok zorluklar yaşadım!
Derim ki; Öncülük yapınız ve baskısı da sizlere layık olacak şekilde “Türk Gemi İnşa Ve Onarım Tersaneleri Ve Tersanecileri Tarihi” başlığıyla bir eserin yayınlanması yönünde öncü olunuz..
Bu çalışmam; benim dünyamda hep üzüntüyle hatırladığım, çok başarılı, çok onurlu Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi’ni Y.Müh.Mehmet Taylan’ın anlatımı ile kaydetmek. Kendisine çok teşekkür ediyorum.
Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi’ne hayat verenler
Tuzla Tersaneler Bölgesinde var olan gemi inşa tersaneleri arasında, mazisi İstanbul Hukuk ve İktisat Üniversitesi, Mülkiye Mektebi- SBF’nin çok değerli hocalarıyla başlayan Çelik Tekne Tersanesi, ne yazıktır ki senelerdir mazi olmuştur.Ben hep üzüntüyle anarım..
Böylesine ciddi, yaratıcı, başarılı gemi inşaatlarıyla hayranlık yaratmış olan Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi bir efsanedir. Bu nedenle; Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi’ni anlatmalıydım.
elik Tekne Gemi İnşa ve Galatasaray Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Türk Belçika Ticaret Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ali Zihni Feyzioğlu,devrin Başbakanı Mesut Yılmaz, ve Turcas şirketi başkanı Erdal Aksoy. (Çelik Tekne Tersanesi’nde inşa edilen TURCAS I tankerinin denize indirilme töreninde.)
Bu doğrultuda Ali Zihni Feyzioğlu’na yazdım. Bana Mehmet Taylan’ın gerekli bilgi ve belgelerini göndereceğini bildirdi.
Bu umut dolu cevabı, Türk deniz ticareti dünyasının tarihine engin saygıyla bağlı olan, birçok eserler meydana getiren, ve yol arkadaşı Feramuz Aşkın ile “İlkfer Denizcilik Müzesi” adını verdikleri ilk denizcilik müzesini kurmuş olam Müh. İlker Meşe’ye duyurdum.
Bana gönderdiği cevapta şöyle yazmıştı; “Mehmet Taylan, tersanecilik dediğinizde aklınıza gelen çok değerli insanlardan bir tanesidir.
Dediğiniz gibi, Çelik Tekne tarih oldu ve bunun tarihini yazarsanız çok değerli bir arşiv olur. 1980 sonlarında Tuzla tersaneler bölgesine ilk geldiğimde Kök Tersanesi, Tuzla Tersanesi, Gemak, Çiçek /Deniz Endüstrisi, Anadolu ve Çelik Tekne vardı. Uzun yıllar hepsi ile dostluklarım olmuştur.
Celal Çiçek, Yılmaz Karahan , Engin Balmumcu, İsmet Üner ve de Mehmet Taylan ilk aklıma gelenler. Güzel insanlar,güzel işler yaptılar, her zaman hatırlanmaları içinde muhakkak yazmamamız gerekiyor.
Günümüzdeki tersanelerimizin değerli kurucuları veya yöneticileri, veya bizler bunları kayıt altına alacağız ki,Türk Gemi İnşa sanayinin nasıl geliştiğini anlatabilelim.
Bu nedenle emekleriniz çok değerli. Biz, her zaman yayın için hazırız. Tekrar sonsuz teşekkürler.”
Gemi İnşa Yük. Müh. Mehmet Taylan’ın anlattığı Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi
Mehmet Taylan şöyle anlatıyordu; “Prof.Dr. Bedii Feyzioğlu ve Prof.Dr. Fevzi Feyzioğlu kardeşler uzunca bir dönem öğretim üyeliği ve serbest avukatlık yaptıktan sonra iyi bildikleri iş olan Eğitim ve Öğretim’e yöneliyor ve İstiklal Cad. Mısır Apt’nında “Özel Okulculuğa’’ başlıyorlar. Bu arada kendilerine Bedii Bey’in kayınbiraderi olan Prof.Dr. Tayfur Tarhan eski milletvekili ve bakanlardan Ali Rana Tarhan’ın oğlu idi. İTÜ gemi inşa profesörlerinden Mesut Savcı, ve diğer başka Profesörlerin katılması ile birlikte Okul faaliyete geçiyor. Daha sonraları Mühendislik bölümlerinin de açılması ile Mısır Apartmanı’na sığamayan okul Kuştepe’deki yeni kampüsüne taşınıyor. Ancak, Ecevit hükümetinin Özel Okulları Kamulaştırma kararından sonra okullar devletleştiriliyor ve oradan kaynaklanan sermaye ile Galatasaray Holding kuruluyor ve yeni işkollarına yöneliyor. Böylece Holding, Sütlüce’deki bir tersaneye ortak olarak, Türkiye’de yeni yeni canlanan ve ciddi teşvikler sağlanan “Yeni gemi inşa işine” girmiş oluyorlar. Bu arada LPG depolama ve dağıtım işi de o tarihlerde gelecek vaat eden bir iş olarak görülüyor ve Ocakgaz hisseleri satın alınıp bu yeni işe de girilmiş oluyor.
Haliç, Sütlüce’de bir gemi inşa tersanesi
Ardından tersanede, Holding bünyesinde kurulan Derya Denizcilik adına 2300’er dwt’luk ve Türkiye’nin ilk kosterlerinden olan “Derya I” ve “Hülya I” (Bedii ve Fevzi Beylerin kızlarının adları) gemilerinin projeleri, Prof.Dr. Mesut Savcı ve İTÜ gemi inşa teknisyeni Rıza İncecik
önderliğinde hazırlanarak ABS Klaslı olarak inşaatlarına başlanıyor.
Bu dönemde, Rıza İncecik ve Prof.Dr. Mesut Savcı’nın İTÜ’den olmaları sayesinde, tersane, İTÜ Gemi İnşa öğrencilerinin staj yaptıkları adeta bir okul olmuştur. Ben de bu dönemde stajımı orada yaptım, daha sonra da İTÜ’de yüksek lisansımı yaparken yarım zamanlı olarak çalıştım .
Tersanede inşa edilen ilk gemi olan “Derya I” gemisinin İstinye Tersanesi’nde yapılan meyil tecrübesinde de Rıza İncecik’in yardımcısı olarak görev aldım ve mühendis olarak ta ilk imzamı ‘’Meyil tecrübesi raporlarına’’ attım.
Bu gemilerin inşaatı devam ederken bir adet eş gemi için “Oğuzkan I” siparişi alınıyor. Daha sonra D.B. Deniz Nakliyat’tan 4 adet 2700 dwt’luk koster siparişi toplam 30 milyon TL.bedelle alınıyor.
Gemilerin çelik tekneleri inşa ediliyor. Ancak dolar kurundaki ani artış ve Deniz Nakliyatı’n ithal malzemeler için akreditif açmadaki gecikmeleri, tersane ile Deniz Nakliyat arasında anlaşmazlığa neden oluyor ve gemiler tamamlanamadan teslim edilmek durumunda
kalınıyor. Yıllar süren davalar sonunda Tersane davaları kazandı. Ancak alınan tazminat, enflasyonlar nedeniyle hiçbir zaman zararları karşılamamıştır.
Bu arada tersanede, Galatasaray Holding adına 5300 dwt.’ luk “Yeşim F” ismi verilen geminin yapımına başlanıyor. Gemi kızağa sığmadığı için 2 parça olarak inşa ediliyor ve 2 parça halinde Tuzla’daki yeni tersaneye çekiliyor ve orada tamamlanıyor.
Çelik Tekne Sütlüce tersanesinin kısa hikayesi bu.
Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi’nin kurucularının yaşam öyküleri
İlk satırlarda belirttiğim üzere; Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi’nin kurucuları; Prof.Dr. Bedii Feyzioğlu, Prof.Dr. Fevzi Feyzioğlu, Prof.Dr. Tayfur Taylan,Prof.Dr.Mesut Savcı, Prof.Dr. Beysan Keydar, Gemi İnşa Teknisyeni Feyyaz Toker, Gemi İnşa Teknisyeni Recep Kalenderli olarak belirtilse de, öncü kurucular; Prof.Dr. Bedii Feyzioğlu, Prof.Dr. Fevzi Feyzioğlu’dur.
Bu bölümde kurucuları özgeçmişleriyle vermiş olalım;
Prof.Dr. Bedî (Bedii) Necmeddin Feyzioğlu
Prof.Dr. Bedî Necmeddin Feyzioğlu’nun yaşam ve meslek öyküsü Prof.Dr. S.Yenal Öncel tarafından Dergipark’taki bir makalede yeralmıştır;
Prof.Dr. Bedî N. Feyzioğlu 19 Ağustos 1920 tarihinde Kayseri’de doğmuştur. İlk öğrenimini Kadıköy’de Saint Joseph
Lisesi’nde ve 6 ve 7.ci sınıfları Galatasaray Lisesi’nde, diğer ikişer yılını ise Kayseri Lisesi’nde okumuş ve 1977-78 mezuniyet döneminde Fen Şubesi’nde “Pek İyi” derecesiyle mezun olmuştur. Ayni sene Ankara Siyasal Bilgiler Okulu’na katılmış ve 1941- 1942 yılında mâli şubeden “Pek İyi” derecesiyle mezun olmuştur. 1943 yılında İktisat Fakültesi Doktora kurların izleyerek tamamlamış ve 1945 gün döneminde
Ankara Hukuk Fakültesi Ankara Hukuk Fakültesi Muadelet (Eşitlik) sınavına girmiştir.
1942 yılı temmuz ayında Maliye Bakanlığı’na stajyer olarak katılmış, Mart 1943’de Maliye Teftiş Heyetine dahil olmuştur. Nisan 1946’da Maliye Tetkik Heyeti’ne ve Kasım 1946’da Ankara Fakültesi Maliye Asistanlığı’na atanmıştır.
1949 yılı Temmuz ayında İ.Ü. İktisat Fakültesi’nde Doktora tezini “Pek iyi” derece ile savunup 1950 yılı Mart ayında sözlü sınvanı geçerek “İktisat Doktoru” unvanını kazanmıştır.
1949 Haziran ayında Ankara Hukuk Fakültesi tarafından İngiltere’ye gönderilen Bedî N. Feyzioğlu bir taraftan London School of Economics’de Maliye ve İktisat Seminerine katılırken, diğer taraftan İngiltere Maliye Bakanlığı’nda incelemelerde bulunmuştur.1952 yılında Doçençlik sınavının çeşitli aşamalarından geçerek Üniversite Doçenti olmuştur. Doçentlik tez konusu “Bütçe Hesapları ve A Posteriori Bütçe Denetlemeleri”dir.
1952-53 yılları arasında Askerlik hizmetini yapan Bedî N. Feyzioğlu,1953 yılında İ.Ü. İktisat Fakültesi Maliye ve Mali Kanunlar Kürsüsü’nde açık bulunan Doçentlik kadrosuna atandı. O tarihten itibaren İ.Ü. İktisat ve Hukuk Fakülteleri başta olmak üzere çeşitli yüksek okul ve fakültelerde Bütçe, Maliye, Vergi Hukuk dersleri verdi ve doktora kur ve seminerlerini yönetti. Bu sürede kuruluş ve başlangıç dönemi olan yıllarda Maliye Enstitüsü’nün faaliyetlerini geliştirmesi konusunda çok yönlü çalışmalar gerçekleştirdi.
1959-60 yılında Profesör oldu ve Ocak 1961’de Üniversite Temsilcisi olarak Temsilciler Meclisi Üyesi seçildi. Bu dönemde hazırlanan Anayasa çalışmalarına katıldı ve mali konular ile özellikle bütçe hakkı konusundaki maddelerde çok önemli katkılar sağladı.
18 Ağustos 1987’de emekliye ayrıldı ve o tarihten itibaren de sözleşmeli olarak öğretim üyeliği devam etmekle beraber, fakültede ve ayrıca Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yüksek Lisans ve Doktora dersleri verdi.
Avukat Bedii Necmettin Feyzioğlu 02.11.2013 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi 06 Kasım 2013 Çarşamba günü , saat 11.00’de İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi’nde (Eczacılık Fakültesi yanı) yapılan törenin ardından, Şakirin Camii’nde kılınan ikindi namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.
Prof. Dr. Feyzi Necmeddin Feyzioğlu
Kayseri Yükseköğrenim ve Yardım Vakfı ile Erciyes Üniversitesi’nin kurulmasında etkin hizmetleri bulunmuştur. 1981 yılında Kayseri üyesi olarak Danışma Meclisine girmiştir.
Anayasa Komisyonunda görev almıştır. 16 Ocak 1983 tarihinde Ankara Esenboğa havaalanında meydana gelen uçak kazasında vefat etmiştir.. Eşi Hayat Karabekir Feyzioğlu 7 Kasım 1927 yılında Kazım Karabekir ve İclal hanımın ikiz kızlarından biri olarak İstanbul Kanlıca’ da dünyaya geldi. Lise eğitimini İstanbul’da Erenköy Kız Lisesinde tamamladı, eğitimine Ankara’da İsmet Paşa Kız Enstitüsünde devam etti.1949 yılında evlendiği eşi Prof. Dr. Feyzi Feyzioğlu’nu 1983 yılında Ankara Esenboğa’da meydana gelen uçak kazasında kaybetti.
2000 yılında kardeşi Timsal Karabekir ve merhum ikizinin kızı Gülden Gazioğlu ile beraber Kazım Karabekir Vakfını kurdu.2005 yılında Kazım Karabekir Paşanın Erenköy’deki evinin müze haline getirilmesi, 2006 yılında kitaplarının Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık tarafından yayımlanması, 2008 yılında İstanbul Galatasaray Sermed Çifter salonunda Karabekir Sergisinin açılması çalışmalarında bulundu, Kâzım Karabekir Paşa’nın anıldığı çeşitli konferans ve panellerde yer aldı.
Hayat Karabekir Feyzioğlu 2018 Haziran ayı bayramın birinci günü hayatını kaybetti ve Üsküdar Şakirin Camii’nde cenaze törenini takiben Karacahmet Mezarlığı’nda eşinin yanında sonsuzluğa uğurlandı.
Prof. Dr. Tayfur Tarhan
Prof. Abdülhak Tayfur Tahran 21 Aralı 1911’de İstanbul’da doğdu. Mekteb-i Sultani ve Mülkiye Mektebi muallimi Mehmet Zihni Efendinin torunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Gümrük ve tekel Bakanı Galatasaray Lisesi mezunu Ali Rana Tarhan’ın oğludur. Galatasaray Lisesi’nde 7. sınıfa kadar okuduktan sonra, lise eğitimini Brüksel’de tamamladı. Bir müddet Anvers Yüksek Ticaret Mektebi’ne devam ettikten sonra, 1936’da İsviçre’de Lozan Üniversitesi Yüksek Ticaret Mektebi’nden mezun oldu.
Yurda dönüşünde bir süre Ziraat Bankası’nda çalıştı daha sonra İş Bankası’na geçerek merkez şubesinde görev aldı. 1943 yılında Sümerbank’ta çalışmaya başlayan Tayfur Tahran, bu kuruluşta Genel Saymanlık Müdürlüğü ve Genel Sekreterlik görevleri yaptı.
1957 yılında Ankara Akşam Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu’nun Muhasebe doçentliğine ek görev olarak tayin edildi. 1958 yılında aynı okulda profesörlüğe terfi etti. 1959 yılında Okulun Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi olmasından sonra profesörlüğüne bu kuruluşta devam etti.
1963 yılında istifa ederek İstanbul’da açılan Özel Galatasaray Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu’nun Müdürlüğünü ve Muhasebe profesörlüğünü yaptı. Bu dönemde yazmış olduğu “Muhasebe Umumi Bilgileri” adlı kitabı Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin 10 numaralı yayını olarak basıldı.
Profesör Tahran, 1969 yılında Galatasaray Mühendislik Özel Yüksek Okulu’na müdür ve işletme iktisadı
profesörü olarak tayin edildi. Bu dönemde Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneğine Başkan seçildi. 1971’den 1987’ye kadar,
Galatasaray Holding Eğitim ve Sanayi A.Ş.’nin ve bu Holding’e bağlı şirketlerin İdare Meclis Üyesi olarak görev yaptı. Prof. A. Tayfur Tarhan 1994 yılında İstanbul’da vefat etti.
Babası Ali Rana Tarhan (1883, İstanbul – 25 Mart 1956), Türk siyasetçidir. Galatasaray Lisesi mezunudur. Almanya’da ve Belçika’da PTT Meslek İhtisası yaptı. Fransızca, Almanca, İngilizce biliyordu. PTT Umum Müdürlüğü, İstanbul Belediye Meclis Azalığı, III. Dönem Samsun, IV., V., VI. ve VII. Dönem İstanbul Milletvekilliği ile Gümrük ve İnhisarlar Vekilliği yaptı. Evli ve iki çocuk babasıdır. 73 yaşında 25 Mart 1956 tarihinde vefat etti ve 26 Mart günü Beylerbeyi’ndeki Küplüce Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedildi. Eşi Hadiye Hanım, oğlu Ali RanaTarhan (1882-1956) ve gelini ŞevkiyeTarhan idi.
Prof. Dr. Mesut Savcı
Prof. Dr. Mesut Savcı’nın kendi kalemiyla ve kendi anlatımıyla çizdiği resimlerdeki anıları salt kendi özgeçmişi değil, aslında tüm Türk gemi inşa sanayiinin yaşamsal resmidir. Bunedenle, her cümlesi dünden bugüne ve yarınlara uzanacak renklerle yüklüdür ve aynı zamanda Türk gemi inşa sanayinin üniversitelerdeki tarihini olduğu kadar tüm Türk gemi inşa sanayini kapsayacak değerde ki anılardan oluşmaktadır. Vefatından yaklaşık iki ay sonra Ataköy’de Bedriye Savcı Hanım’ın misafiri oldum.
Hüzünle gururun sarmalandığı uzun bir ömrün şurasından burasından öyküleri kâh göz yaşarıyla, kâh uzaklara dalarak anlatan Bedriye Hanım’ı dinledim; Bu sayfalarda çok özet olarak anlattığım yaşam öyküsü, çok daha ayrıntılı olarak “Endaze” başlıklı eserimde yer almaktadır.
Mesut Savcı 6 Aralık 1923’de İstanbul’da dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde yaptıktan sonra 1942 yılında Yüksek Mühendis Mektebinin Makine-Elektrik Bölümü’nde öğrenime başladı. Anılarında şöyle der;
“Galatasaray Lisesi’nde aldığım öğrenimimden dolayı Yüksek Mühendis Mektebi’nin birinci sınıfı bana çok kolay geldi. Halbuki diğer liselerden gelen arkadaşlarım zorlanmışlardı. Daha sonra Yüksek Mühendis Mektebi, Teknik Üniversite oldu. Makine- Elektrik Bölümü, Makine Fakültesi halini aldı. İTÜ’de o zaman dört fakülte vardı: Makine, Elektrik, Mimarlık ve İnşaat Fakülteleri. Makine mühendisliği bana çok kalıplaşmış gibi göründü. Makine Fakültesi’ne bağlı Gemi İnşaatı şubesi açıldı ve 6 kişi bu şubeye geçtik. Kemal Kafalı, Teoman
Özalp, Lütfü Hızlan, Haşmet Tan, Semih Ergin ve ben bu bölümde öğrenimimize devam ettik. Bu bölümü tercih etmem yakınlarım
tarafından hayretle karşılandı. Türkiye’de gemi yapılmadığını ve çalışma imkanlarımızın zor olduğu söylenerek hevesimiz kırılmaya çalışıldı.
Bu bölümde, derslere ilk başladığımız zaman bize ilk ders veren Ord. Prof. Ata Nutku hocamız gemi inşaatı mesleğini o kadar candan ve içten anlattı ki, bizi bu mesleğe bağladı ve mesleğimizi bize sevdirdi. Derslerimiz dışında da hepimizle tek tek ilgilendi. Yaz tatillerinde, stajlarımızda bizi yanına alarak kendisinin o zaman görev yaptığı Taşkızak Tersanesi’nde bize iş verdi. Hatta bazı arkadaşlarımız altı haftalık staj döneminden sonra yaz tatili boyunca da tersanede çalıştı. Ata Nutku hoca bize mesleğimizin uygulama yönünü de öğretti. Gemi
İnşaatı Bölümü’nün kurulması kararından sonra, Almanya’da Berlin’de Prof. Horn’un baş asistanlığını yapmış olan Gemi İnşaatı Yüksek Mühendisi Harun İlmen’e müracaat edilerek bu şubeyi kurması istenmiş. Harun İlmen büyük bir kitaplık, dershane ve laboratuar gibi taleplerde, bulunmuş ayrıca kendisine ne ünvan ve aylık verileceğini sormuş.
O günlerde yasalara göre kendisinin öğretim görevlisi yapılacağını ve mühendisliğin başlangıç maaşı 35 lira maaş (şimdiki karşılığı 35. derece olup maaş karşılığı 178 liradır) verileceği söylenmiş ve istediklerinin de hemen yapılamayacağı anlatılmış. Bunun üzerine Harun İlmen bu görevi reddetmiş. Buna zamanın Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün canı sıkılmış. Bir gün Gölcük tersanesini gezerken mühendislerle yaptığı bir konuşmada “Ben Gemi İnşaatı Şubesini Harun’suz da açarım” demiş. Bu sırada hocalarımızdan Muhittin Etingü ve Ata Nutku bu konuşmayı dinliyorlarmış. Muhittin Etingü, Ata Nutku’ya dönerek bu işe biz talip olalım demiş. Muhittin Etingü ve Ata Nutku Gemi İnşaatı şubesini kuruyorlar Yakınlarını araya koyarak Gemi İnşaatı şubesinin kurucu hocalığına talip olmuşlar. O zaman yarbay rütbesinde olan bu iki subay Taşkızak Tersanesi’ne tayin edilerek Gemi İnşaatı şubesinde öğretim görevlisi olarak işe başlamışlar. Bunlarla birlikte deniz subayı olan Faruk Erler ve Saffet Kıyasi öğretim kadrosuna alınmışlar.
Ayrıca Denizcilik Bankası’ndan Yüksek Mühendis Rahmi Güran da öğretim görevlisi olarak şubeye atanmış. Biz derslere başladığımızda
yukarıda adı geçen öğretim üyeleri görev yapıyordu. Ben üniversiteden 1948 yılı Haziran döneminde mezun oldum. 1 Ekim 1948 de askerliğe başvurdum. Yeni çıkan bir kanuna göre gemi inşaatı mühendisleri askerde deniz yedek subaylığına ayrılıyordu. Fakat deniz yedek subay okulu yoktu. O güne kadar yalnız Deniz Ticaret Okulu mezunları deniz subayı olabiliyorlar ve öğrencilik devresini okul gemisinde geçiriyorlardı. Bir ay sonra ben bir mühendis arkadaşla birlikte okul gemisine gönderildim. Bu arkadaş Denizcilik Bankası’nda çalışan ve İngiltere’de eğitim görmüş olan Ertuğrul Nişel’di. 15 gün okul gemisinde kaldık. Herhalde bizden yararlanmak isterlermiş ki beni ve Ertuğrul Nişel’i Gölcük Tersanesi’ne gönderdiler.
O sırada Gölcük Tersanesi Teknik Daire Başkanı, hocam Y. Müh. Albay Faruk Erler’di. Kendisi geldiğimi haber almış. Beni çağırtarak dizayn bürosunda görev verdi. Böylece ilk defa mühendis olarak göreve başladım. Heybeliada’da ilk deniz yedek subaylığı için büyük bir diploma ve yemin töreni yapıldı. Taşkızak Tersanesi’ndeki yaşam Görev yerlerimiz için kura çekilmeyip tayin yapılacaktıBen Taşkızak’a tayin edildim. Benimle beraber iki makine mühendisi yedek subay da Taşkızak’a verilmişti. Bana gemi dizayn bürosunda iş verdiler. Burada öğrenciliğimde stajda tanıdığım çok değerli bir insan olan Rıza İncecik formen olarak çalışıyordu.
Gümrük Muhafaza Deniz Komutanlığı atölyesi Taşkızak Tersanesi’nin bitişiğinde Gümrük Muhafaza Deniz Komutanlığı ve ona bağlı bir atölye vardı. 30 Ekim 1949 da terhis oldum ve 1 Kasım 1949’da inşaiye uzmanı olarak Gümrük Muhafaza Deniz Komutanlığı’nda göreve
başladım. Bir gün hocam Ata Nutku atölyeye gelerek beni aradı ve kendine has üslubu ile “Senin üniversiteye gelerek benim yanımda çalışmanı istiyorum” diyerek bana asistanlık teklifinde bulundu. Ben böyle bir teklifle karşılaşınca biraz şaşırdım. Aylığı düşünmeden hocamın teklifini kabul ettim. 26 Mayıs 1950 günü Makine Fakültesi Gemi İnşaatı II kürsüsünde asistanlık görevine atandım. O sıralarda hocam Ata Nutku yeni profesör olmuştu.
Bu sıralarda Hamburg deney havuzu müdürü olan Prof. Kempf ders vermek üzere bölümümüze geldi. Kendisinden çok yararlandık. Benim tezimle de ilgilendi. Bu metodu çok sayıda gemiye uygulayarak sonuçları karşılaştırmamı tavsiye etti. Prof. Kempf memleketine döndükten sonra Ata Beye mektup yazarak bana Bremer Haven’de Seebeck Tersanesi’nde çalışma imkanını sağladığını ve istersem hemen gelebileceğimi bildirdi. Bu teklif bana cazip göründü. Bundan bir yıl evvel Bedriye Hanım ile evlenmiştim. Mutlu bir evliliğim vardı ve iki aylık hamile idi. Kendisine danıştım. Maddi durumumuz birlikte gitmemize yeterli değildi.
Orada ne gibi bir durumla karşılaşacağım belli değildi. Aylığım Türkiye’de kalacak ve tersaneden aldığım ücretle geçimimi sağlayacaktım. Eşim öğretmendi ve izin alması zordu. Eşim beni bu hususta teşvik etti, hatta yol parası ve diğer giderleri sağlamak için bileziklerini sattı. Böylece Almanya’ya gitmeye karar verdim.
Ankara Vapuru ile İtalya’ya 26 Eylül 1952’de Ankara vapuru ile İtalya’ya oradan da trenle Hamburg’a gittim. Sınıf arkadaşım Teoman Özalp, Prof. Kempf ‘in müdürü olduğu Hamburg Deney Havuzu’nda çalışıyordu. Hamburg’a geleceğimi daha evvel ona bildirmiştim.
Hamburg’ta gelir gelmez Teoman’a gittim. Bana bir pansiyonda yer ayırtmıştı. Ertesi günü birlikte Hamburg Deney Havuzu’na Prof. Kempf’e gittik. Tesadüfen çalışacağım tersane müdürü de bir iş için oraya gelmişti. Benim hemen ertesi günü işe başlamamı söyledi. İki gün Hamburg’ta kaldıktan sonra Bremerhaven’de Seebeck tersanesine gittim. O sıralarda Almanca bilmiyordum. Fransızca ve İngilizce konuşabiliyordum. Tersane müdürü ile yarı İngilizce yarı Fransızca konuşarak anlaştık.
Tercüman bana acele olarak bir karı-koca yanında oda buldu. Almanya o sıralar Müttefiklerin işgali altında idi. Müttefikler Tersanelerdeki havuzları bombalarla tahrip etmişler ve tesisleri parçalamışlardı. Seebeck tersanesi de bunlardan biri idi. Tersanede işe başladım, beni konstrüksiyon büroya verdiler. Burada Loyd planları ve işçilik resimlerini hazırlıyordum. Tersane tahrip edildiği için yeniden yapılanıyordu. Çalışma yerleri harabe halinde idi. Yemekhanesi yoktu. Öğle yemeğimizi çalışma masamızda yiyorduk. Almanya’nın gemi inşaatı 40 m boydaki gemilerle sınırlanmıştı. Bu tersanede balıkçı gemileri, koster ve küçük yolcu gemileri inşa ediliyordu. Bununla beraber bu yasağın ileride kalkacağını düşünerek hazırlık yapıyorlar daha büyük yolcu ve yük gemilerinin projeleri hazırlıyorlardı. Nitekim, ben döndükten sonra Denizcilik Bankası bu tersaneye yolcu ve yük gemileri yaptırdı. Tersanede işe başladıktan sonra beraber çalıştığım mühendisler bana çok yardımcı oluyordu.
Haziran 1953 de eşim üç aylık kızımla Bremenhaven’a geldi. Eşim Bedriye üç aylık kızım Ayperi’yi uçaktan aldım ve bir geceyi Hamburg’ta geçirerek ertesi günü Bremenhaven’e gittik. Eşim geldiğinden bütün Alman arkadaşlarım çok yakınlık gösterdiler.
Daha sonra dizayn bürosunda çalışmaya başladım. Hakikaten konstrüksiyon büroda edindiğim bilgi gerek ilerde Alman Loydu’nda çalışırken gerekse meslek hayatımda bana çok yararlı oldu.
18 Aralık 1953 de yurda dönerek asistanlık görevime başladım. Bu arada Almanya da edindiğim bilgilerden yararlanarak balıkçı gemilerinin dizaynı üzerinde bir doçentlik tezi hazırladım. Üniversite doçentliğine Mart 1954 de müracaat ettim. Kasım 1954 de doçentlik
sınavına girerek üniversite doçentliğine yükseltildim. O sıralarda Gemi İnşaatı’nda Profesör olarak yalnız Ord. Prof. Ata Nutku vardı. Aralık 1954 de Gemi İnşaatı kürsüsü doçentlik kadrosuna tayin edildim. Gemi mukavemeti dersi vermekle görevlendirildim. Fakat bu konuda çok yeterli değildim. Daha ziyade gemi dizaynı ve konstrüksiyonu konularında çalışmıştım. Bu nedenle yurt dışında bu konu ile ilgili çalışmalar yapmak istiyordum. Bu arada doçent arkadaşlarım tarafından profesörler kuruluna doçent üye olarak seçildim. O zamanki yasaya göre profesörler kuruluna iki doçent üye seçiliyordu. Evvelce gemi bölümünde misafir profesör olarak çalışmış bulunan Prof. Schnadel, Germanischer Lloyd’un (Alman Loydu’nun) başına getirilmişti. Kendisi ile temas ederek Alman Loydu’nda
görevlendirilmem imkanı sağladı. Bu şekilde Ağustos 1956’da eşim ve 3 yaşındaki kızımla Hamburg’a giderek Alman Loydu’nda çalışmaya başladım.
27 Mayıs 1960 yılında Türkiye’de 27 Mayıs askeri darbesi oldu
Bu arada sayın hocam Ord. Prof. Ata Nutku’dan beni Türkiye’ye çağıran bir mektup aldım. Kendisinin akıcı ifadesi ile artık vatanın benden hizmet beklediğini Türkiye’ye dönmemin zamanı geldiğini belirtiyor ve benim üniversitedeki görevime dönmemi istiyordu. Eşim de Türkiye’ye dönmeyi arzuluyordu. Ben de Hocama müspet cevap verdim. Hocam üniversitedeki kadromun beni beklediğini yazdı. Ben de dönüş hazırlığına başladım.”
Tayinim yapılırken Milli Birlik Komitesi yeni bir üniversiteler kanunu çıkardı. Bu kanun üniversite öğretim üyelerine bazı haklar vermekle beraber 147 öğretim üyesinin görevine son veriyordu. Bunların içinde çok değerli öğretim üyeleri vardı. Liste karmakarışıktı.
Üniversitemiz bu arkadaşlarımıza arka çıkarak kendilerine İstanbul Teknik Üniversitesi’ne bağlı Maçka Teknik Okulu’nda görev verildi. Bazı öğretim üyeleri yurt dışında görev aldılar. Ben ve Tarık Sabuncu profesörlüğe 14 Ocak 1963 de yükseltildik. Öğretim üyeliğim sırasında esas konum olan Gemi Mukavemeti derslerini vermekle beraber, yurtdışına gitmek üzere ayrılan arkadaşların yerine Gemi İnşaatı, Tersane Organizasyonu ve Teknik Resim derslerini verdim.
İ.T.Ü. ye bağlı Maçka Teknik Okul’unda ek görevle Makine Bölümü Teknik Resim öğretmenliğine atandım. O zaman Teknik Üniversite Yüksek Mühendis yetiştiriyordu. Bunun için de Yıldız Teknik okulu (şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi) gibi mühendis yetiştiren İ.T.Ü. ye bağlı bir okul açıldı. Bu okulun kendi öğretmeni çok azdı. Daha ziyade Teknik Üniversite öğretim üyeleri ve asistanlarına ek görev verilerek kadroları tamamlanıyordu.
1963 Yılında bu okulun makine bölümü başkanlığı seçimi yapılacaktı. Bölüm başkanları bölümdeki öğretim üyeleri aralarından birini iki sene için bölüm başkanı seçiyordu.
Öğretmenler genelde Makina Fakültesi öğretim üyeleri idi. Bazı arkadaşlar beni seçeceklerini söylediler. Makina Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Turhan Arıtan’la benim aday olmadığım haberini gönderdim. Buna rağmen beni seçtiklerini toplantı akşamı Turhan Arıtan bana telefonla bildirdi. Benim istemediğimi ve seçmemelerini onlara söylemiştim.
Bunedenle ertesi günü okul müdürü Prof. Lami Eser’e istifa edeceğimi söyledim. Kendisi beni ikna etti ve böylece bölüm başkanlığı görevine başladım. 1972 yılına kadar aralıksız bu göreve devam ettim.
1969 yılında bu okul Mühendislik-Mimarlık Fakültesi haline getirildi. Devamlılık için okul müdürü bölüm başkanlarının bu fakültenin kurucu öğretim üyeleri olmalarına senato karar verdi. Böylece fakültenin kuruluş çalışmalarına başladık ve okul müdürü, dekan ve ben de senato üyesi seçildim. Daha evvelde Makine Fakültesi Senato üyesi idim.
Gemi model havuzu da enstitüye bağlı idi. Enstitünün kurucusu hocamız Ord. Prof. Ata Nutku idi. Enstitü Müdürleri iki senede bir seçildiğinden Ata Bey hocamız iki sene süreyle Amerika’ya gittiğinden ve bu arada da enstitü müdürlüğünün müddeti dolduğundan beni Makine Fakültesi Profesörler kurulu enstitü müdürlüğüne beni seçti. Enstitü yönetimi, müdür ve iki gemi inşaat profesöründen meydana geliyordu. Enstitü yönetim kurulunun diğer iki üyesi Prof. Dr.Tarık Sabuncu ve Prof. Dr.Kemal Kafalı idi. Ocak 1975 ‘e kadar enstitü müdürlüğü görevine devam ettim. 1970 yılında Gemi İnşaatı Fakültesi kurulunca Gemi Enstitüsü’de bu fakülteye bağlandı.
Özel Okullar devri
1960’lı yılların ikinci yarısında üniversite giriş sınavları sonucu Üniversiteye giremeyen çok sayıda öğrenci bulunuyordu. Dışarıda kalan öğrencileri almak üzere özel yüksek okullar açılmağa başladı, bunlar mevcut yüksek okulların (Yıldız Teknik Okulu, Yüksek Ticaret
Okulları gibi) seviyesinde tedrisat yapmak üzere kuruluyordu. Ben de Prof. Melih Koçer’in tavsiyesi üzerine Galatasaray Mühendislik Yüksek Okulu’nda görev aldım.
Bu okul ilk önce Galatasaray’da Mısırlı Hanı’nda Ticaret ve Kimya Mühendisliği dalında öğretime başlamıştı. Okulun kurucuları İstanbul Üniversitesi Ticaret, İktisat, Hukuk ve Kimya profesörlerinden meydana geliyordu. Okulun büyük hissedarı İktisat profesörü Bedii
Feyzioğlu ve kardeşi Hukuk Profesörü Feyzi Feyzioğlu idi. Fakat bazı öğretim üyeleri tarafından özel okullara karşı bir hareket başladı. Bu okulların Anayasa’ya aykırı olduğunu ve öğretimlerin yeterli olmadığı iddia ediliyordu. Anayasa mahkemesi, “Üniversiteler devlet eliyle kurulur” şeklindeki Anayasa maddesine dayanarak bu okulların kapatılmasına karar verdi. Ben de böylece bu okullardan ayrıldım.
Çelik Tekne Sütlüce Tersanesi
Galatasaray Özel Okulu’nun sahipleri ellerine geçen parayı bir işe yatırmak istiyorlardı. Ben de okul kapanmadan önce okul sahiplerinin kurduğu Galatasaray Holding ve Tekniköz adlı şirketlere küçük ortak olmuştum. Bu nedenle Prof. Bedii Feyzioğlu ve Prof. Feyzi Feyzioğlu ile sık sık görüşüyordum. Kendilerine tersane kurmalarını ve gemi yapmalarını önerdim ve kredi koşullarının iyi olduğundan bahsettim. Böylece tersane kurmaya karar verdik. Rıza İncecik’in yardımı ile Haliç’te tersaneleri olan iki çok deneyimli gemi inşaatı ustası bulduk. Bunların kaynak maki neleri ve bazı basit tezgahları vardı. Bu ustalar Feyyaz Toker ve Recep Kalenderli idi. Bunlar kiraladıkları bir tersanede çalışıyorlardı ve buradan çıkarılmak üzere idiler. Tersane için Sütlüce’de uygun bir yer kiralandı. Ustalar tezgahları karşılığı % 20 ile ortak alınarak Çelik Tekne Anonim Şirketi kuruldu. Bana da küçük bir hisse verdiler. Diğer büyük ortaklar Feyzioğlu ailesi ve onların kurdukları Galatasaray Holding ve diğer şirketlerden oluşuyordu.
Teşviki alınmış ve kredi almağa ve yapıma hazırdı. Ben de projeyi uygun buldum. Tersane yapım için hazırlandı. 3 tonluk bir kreyn satın alındı. Gemi için ayrıca Derya Şirketi kurularak geminin omurgası atıldı. Gerekli kredi alınarak yapımı tamamlandı. Bu gemiden sonra diğer bir kosterin inşaatı yapıldı. Bun dan sonra da bir armatöre de bir koster yapıldı. Bu işlerde başarılı olan tersane, 5,000 tonluk bir yük gemisinin yapımına başladı. Kızaklar ve tersane yeri müsait olmadığından geminin iki parça olarak yapımı kararlaştırıldı. Baş taraf ayrı, kıç ve gövde birlikte inşa edilecekti. Geminin yapımı bir hayli ilerledikten sonra yeni bir iş çıktı.
Denizcilik Bankası Deniz Nakliyatı Türkiye’de yaptıracakları kosterler için koster projesi satın aldılar. Bu koster projelerini niye Türkiye’de yaptırmadınız diye sorulduğunda, bu gemilerin çift tonajlı olduklarını bunu Türkiye’de sağlayamayacaklarını belirttiler. Bu projelere göre
gemiler Camialtı Tersanesi’nde inşa edildi. Bizim liman idaresi bu gemilere çift tonaj vermedi ve proje için öngörülen, neden yerine gelmedi. Bundan sonra yapılacak dört geminin özel tersanelerde yapılması kararlaştırıldı. Çelik Tekne bu gemilerin ihalesine
girerek yapımını üstlendi. Bu kosterlerin boyutları daha evvel yapılan kosterlerden farklı olmasına rağmen genel olarak benzeri isteniyordu.
Bu sırada Deniz Nakliyat kosterlerin konteyner taşımasını da istedi.
Buna göre ambar ağızlarının genişletilmesinden ve diğer konteyner taşınmasının gereklerinden dolayı bütün resimler yeniden yapıldı ve gemilerin yapımına başlandı. Üç geminin tekne kısmı tamamlanıp denize indirildikten sonra Türkiye’de büyük bir devalüasyon oldu. Bundan dolayı müteahhitlerin zararlarına karşı ek ödemelerin yapılması için hükümet kararname çıkardı. Çelik Tekne de zararlarının karşılanması için ek ödenek istedi. Deniz Nakliyatı, Çelik Tekne’nin müteahhitler gibi olmadığını beyan ederek ek ödenek verilmesini reddetti.
Halbuki Çelik Tekne’nin ihalede tespit edilen bedelle bu gemileri bitirmesi mümkün değildi. Çünkü henüz gemiler donatılmamış ve makineleri konulmamıştı.
Çelik Tekne haklarını almak için şartnameye göre hakeme başvurdu. Hakemin havale ettiği bilirkişi heyeti Çelik Tekne’nin lehinde rapor verdi ve tersanenin alması gereken bedeli belirtti. Hakem heyeti de bu raporu kabul etti. Bu işler yapılırken Çelik Tekne’nin gemilerin yapımına devam etmeyip hakem kararının sonucunu bekleyebilirdi. Buna rağmen teknelerin yapımına devam etti. Gerek teknenin yapımında, gerekse daha sonra Deniz Nakliyat’ta çalışan mühendis arkadaşlarımız bize çok yardımcı oldu.
Bütün sorunlar hukukçulardan çıkıyordu. Deniz Nakliyatı hakem kararını kabul etmeyerek yüksek mahkemeye başvurdu. Bunun sonucu da Deniz Nakliyat aleyhine çıkınca Çelik Tekne ile anlaşmaya vardı. O zamana kadar yapılan işlerin bedelini ödeyerek geri kalan işleri kendisinin yaptıracağını belirtti ve gemilerin mevcut durumda iadesini talep etti. Halbuki bu çok yanlıştı;
Gemilerin tekneleri tamamlanmış denize indirilmiş ve kısmen teçhiz edilmişti. Bu durumda gemilerin tamamlanmasının Çelik Tekne’ye bırakılması daha doğru olurdu. Gemiler Çelik Tekne rıhtımında birbirlerine ve sahile bağlı olarak bulunuyordu. Bir gün oldukça şiddetli bir fırtına sırasında gemiler sahile bağlı halatlarını kopararak birbirine bağlı durumda köprünün altından geçerek Camialtı Tersanesi’nin yakınına sürüklenmişti. Köprüden geçerken gemilerde hiçbir hasar olmamıştı.
Gemilerin götürülmesi planlanan yer Camialtı tersanesi idi. Gemiler, Deniz Nakliyatı’nın teslim almasını beklemeden kendi kendine istenilen yere gitmişti. Gemiler uzun müddet Camialtı tersanesinin önünde yattı. Daha sonra bu gemilerin ne olduğunu öğrenemedim.
Bütün özel tersaneleri bir araya toplamak üzere Tuzla’da bir yer ayarlandı. Böylece Haliç’ten tersaneler kaldırılacaktı. Buna rağmen devlet tersaneleri Haliç’te kaldı. Çelik Tekne ayrılan parsellerin büyüklerinden birine talip oldu ve buraya taşındı. Evvelce başlamış olduğu 5,000 dwt’luk yük gemisi iki parça olarak çekmek suretiyle Tuzla’ya getirildi. Parçalar tersane önünde denizde birleştirildi. Tersanede büro binası, atölyeler, kızaklar inşa edilmeye başlanarak tersane için kreyn gibi gerekli cihazlar yerleştiriliyordu. Bu arada gemi inşaatı krize girdi. Bundan evvel Çelik Tekne iki kosterin daha inşaatına başlamıştı. Birini tamamlamış, diğeri de kızakta idi. Ancak Türkiye’nin içine girdiği ekonomik krizden Çelik Tekne de etkilendi. Çelik Teknenin ve kardeş şirketlerin gemileri satıldı.
YÖK kanunu çıktıktan sonra üniversite dışında çalışmalar ağır koşullara bağlandığından Çelik Tekne tersanesindeki fiili görevimi bıraktım, küçük ortak olarak kaldım.
Prof.Dr. Beysan Keyder
Prof.Dr. Beysan Keyder’in değerli akademisyen oğlu Prof.Dr. Çağla Keyder şöyle diyordu; “Beysan Keyder benim babam; 2011 yılında vefat etti. 1920’de Bursa’da doğmuş. Babası Selanik doğumlu Fazıl Keyder, annesi Rabia hanım. Fazıl bey ziraatçı ve ziraat okullarında, Halkalı ve Bursa’da hocalık ve yöneticilik yapmış, devletin tayiniyle Uşak Şeker fabrikasında ve Adana Pamuk Enstitüsünde çalışmış. Halkalı Ziraat Yüksek Okulu’ndan emekli olup İstanbul’a yerleşmiş.
Babam Beysan Keyder Bursa Lisesi’nden sonra 1941’de Ankara’da Mülkiye Okulu’dan mezun olmuş; II.Dünya Harbi döneminde uzunca bir askerlik yaptıktan sonra İstanbul’a dönüp Hesap Uzmanı sınavını kazanmış. 1946’da Bursa’da tanıştığı Ankara
Ziraat Fakültesi mezunu İsmet Çarkacı ile evlenmiştir ve İstanbul’a yerleşmişlerdir. Benim doğum tarihim 1947, kardeşim Sarhan’ın 1953.
Babam Beysan Keyder 1956’ya kadar Hesap Uzmanı olarak çalışıyor; o tarihte yeni kurulmuş olan Sınai Kalkınma Bankası’na Mali Analist olarak geçiyor, daha sonra aynı bankada İştirakler ve Esham-Tahvilat Müdürü olarak görev yapıyor. Banka’dan emekli olduktan sonra çeşitli şirketlerde müşavir olarak ve kısa dönemler için de genel müdür olarak istihdam ediliyor.
Haliç- Sütlüce’den Tuzla Tersaneler Bölgesi’ne Çelik Tekne Gemi İnşa Tuzla Tersanesi
Türk Gemi İnşa Sanayii’nde hiç istenmeyen ve beklenmeyen bir akıbet
Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi birçok gemi tiplerinin inşaatında öncülük yapmıştır. Etkin olduğu yıllarda birçok yatırımcı ve armatörlük firması adına kimyasal tankerler, genel yük gemileri inşa eden Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi 1999 yılı sonlarında Turcas
Petrocülük AŞ’den kimyasal tanker inşa siparişi aldı. Bu konuda açıklama yapan Turcas Petrocülük AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy şöyle diyordu; “Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi’nde 2 adet kimyevi tanker inşa ettiriyoruz. Bu tankerleri çok yakında teslim
alacağız. Conoco ile Gurcistan`in Acarya özerk bölgesinde, LPG üretimi ve dış pazarlara ihracatı konusunda çok kapsamlı bir sözleşmeye imza attık ve Conoca Ajd. Gas Co.Inc adını verdiğimiz bir ortak şirket kurduk. Aksoy, 250 milyon dolarlık bu yatırımla, Rusya`daki rafinerilerden gelen LPG`nin Batum bölgesinde depolanması, işlenmesi ve Batum Limanı’na ulaşan boru hatları ile LPG terminallerinden LPG Carrierler ile Türkiye`ye ve Avrupa ülkelerine ihraç edilmesini sağlayacağız.”
Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi Turcas adına inşa ettiği 2 tankeri de çok kısa zamanda teslim etti. Turcas II Ekim 2000’e denize indirilmişti. Bu amaçla 21 Eylül 2000 günü Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Ali Zihni Feyzioğlu`nun ev sahipliği yaptığı törene, TURCAS Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy ve Dokuzuncu Cumhurbaşkani Süleyman Demirel, bakanlar, kamu, özel sektör ve meslek kuruluşlarının temsilcileriyle birlikte 700`ü aşkın Türkpetrol bayisi katıldı.
16 Eylül 2009 Çarşamba güne ait bir haberi nakledeceğim;
Çelik Tekne Tersanesi’nde Ares Gemi İşletmeciliği adına inşa edilen 5,500 dwt’lik kimyasal tankere 2003 yılı kasım ayında hayatını kaybeden Türk gemi inşa sanayinin önde gelen isimlerinden ve Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi İcra Kurulu Üyesi Y. Müh. Rıfat Behar’ın adı verildi.
Ares Gemi İşletmeciliği A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Avcı isim verme töreninde yaptığı konuşmada Rıfat Behar için şöyle demiştir; “Denizcilik camiasında herkes tarafından sevilen ve sayılan biri oldu. Mesleğinin zirvesindeyken erken bir yaşta aramızdan ayrıldı.
Hoş geldin R.C Behar… Bahtın açık, denizlerin sakin, Pruvan neta olsun,” Rıfat Behar’ın eşi Raşel Behar’ın isim annesi olduğu törene Denizcilik Müşteşarı Hasan Naiboğlu ve Gemi İnşa ve Tersaneler Genel Müdürü Yaşar Duran Aytaş da katılmıştı.
Üç sene önce Norveçli bir firma tarafından siparişi verilen altı gemilik paket dahilinde bulunan R.C Behar’ın mali kriz nedeniyle alınamayıp Ares Gemiciliğe devredildiğini belirten Çelik Tekne Tersanesi Genel Müdürü Y.Müh. Mehmet Taylan, halen devam eden projeleri arasında Fors Gemicilik için yapılan 4 adet 14 bin DWT’lik kimyasal tankerin ve ayrıca R.C. Behar’ın eşi iki tane kimyasal tankerin bulunduğunu, fakat bunları kriz nedeniyle alınmadığını ve kendilerinin işleteceklerini söyleyerek gelmekte olan küresel krizin
işaretlerini vermişti. Gemi İnşa Y.Müh. Rıfat Behar 1999 yılından itibaren İcra Kurulu Üyesi olarak görev yaptığı Çelik Tekne Tersanesi’nde 11’i ihracat 45 gemi inşaatında yer alan Rafael (Rifat) Behar 6 Kasım 2008’de vefat etti.
1936’da İstanbul’da doğdu, ağabeyi gibi İtalyan Lisesi’nin başarılı bir öğrencisi idi. 1968 yılında hayat arkadaşı Marta ile evlendi. Sonrasında son hızla iş hayatı kadar kendini toplumsal etkinliklere adadı.
Yat inşa etmeye karar vermiştik
Mehmet Taytlan şöyle anlatmıştır; “Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi gemi inşaatlarında öncü bir tersane olarak hayranlık yaratırken, bu arada bir de yat inşa çalışması başlattık. Bu amaçla GE-TA ile ortaklık kurduk ve çok iyi sonuçlar elde ettik. Kısa zamanda o yılların en büyük yatları inşa ettik. Nitekim inşa ettiğimiz 30 metreye kadar yatlar yurt dışından önemli alıcılar bulmaktaydı. Ancak 1991 yılında yaşanan Irak krizi siparişlerin durmasına neden oldu. Meydana gelen küresel krizin etkileri uzun oldu ve yat faaliyetlerinin tasfiyesi zorunda kaldık.
Bukez Türk armatörler için yapılan kuru yük gemileri, konteyner gemileri ve ilk kimyasal tanker inşası akımı başlamıştı. Fakat IMO 2 kimyasal tankerin inşaatı sırasında türlü zorluklarla karşılaşıldı. Kimyasal tanker yapımında en önemli konu tankların boyanmasıdır. O yıllarda Türkiye’de bu konuda hizmet veren ciddi bir firma bulunmuyordu. İki aylık iş sekiz ayda bitirdikse de çok önemli deneyimler elde ettik..
82.500 metrekare alanı ve 250 metrelik rıhtımıyla Tuzla’daki üçüncü büyük tersane olan Çelik Tekne Tersanesi daha büyük bir alanda çalışma imkânı yakalamıştı. Ancak altyapı yatırımlarının tamamlanamamış olması gemi inşa sürelerinin uzamasına yol açmakta, verimliliği ciddi ölçüde düşürmekte, maliyetleri de yukarı çekmekteydi.
Bu noksanlarımızı tamamlamak üzere, yeni yatırımlar yapıldı ve eksikler büyük ölçüde tamamlandı. Bu devrede yeni nesil inşa ve planlama sistemlerini bünyemize katarak gelişimi sürdürdük. Artık Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi Türkiye’nin en modern, adet ve dwt bakımından en fazla üretim yapan tersanelerinden biri haline gelmişti.
Avrupalı armatörler için anahtar teslim çeşitli konteyner gemileri, kimyasal tankerler, balıkçı gemileri inşa ediyorduk.
Çelik Tekne ulaştığı kalite, dinamizm ve verimlilik sayesinde özellikle de 5 bin – 30 bin dwt arası IMO 2 kimyasal tanker üretiminde Avrupa’da bir marka haline gelmişti.
Bu markalaşma Çelik Tekne’ye Türkiye’de yapılacak büyük kimyasal tanker siparişini de beraberinde getirdi Bir İtalyan armatör için yapılan bu kimyasal tanker 28 bin dwt’luktu. Çelik Tekne Tersanesi kuruluşundan itibaren Türk özel tersaneleri içinde önemli ilkleri de
gerçekleştirdi. Modeli deney havuzunda çekilerek yapılan ilk gemi, ilk kimyasal IMO 2 tanker, ilk çift klaslı kimyasal tanker, ilk Green Star notasyonlu çevre dostu IMO 2 kimyasal tanker, ilk kutup şartlarında (-30 derecede) çalışabilecek IMO 2 kimyasal tanker ve ilk 28 bin dwt’luk IMO 2 kimyasal tanker bunlar arasında idi. Tersanedeki çalışan sayısı 1200’lere, mühendis sayısı ise 60’lara ulaşmıştı.
2008 yılı, Dünyada ve Türkiye’de de ağır bir ekonomik bunalım başlamıştı
2006 yılına gelindiğinde, Çelik Tekne Tersanesi’nin peşinatlarını alıp sözleşmelerini imzaladığı kimyasal tanker sayısı, opsiyonlarla birlikte 25 adete, toplam tonaj ise 250 bin dwt’a ulaşmıştır. Ancak finansal kriz bir kez daha kapıyı çalar. 2008’deki küresel krizden etkilenen Tuzla Tersaneler bölgesindeki bir çok şirket de mali sıkıntıya düştü.
Bu şirketlerden Galatasaray Holding bünyesindeki Çelik Tekne Sanayi ve Ticaret A.Ş. de nasibini alır.. Tüm dünyayı kasıp kavuran kriz her şeyi alt üst etmiştir. Kredi olanakları ortadan kalkar, bankalar verdikleri kredileri geri çağırmak durumda kalır. Kısacası iş yapmak imkânsız hale gelmiştir. Kriz şartlarında Türkiye’de gemi inşanın tek umudu askeri projelerdir.
Birçok tersane gibi Çelik Tekne de bu projeler üzerine yoğunlaşır. Özel sektör tersaneleri tarafından yapılması planlanan helikopter gemisi için çalışmalara başlanır. Bu kapsamda, dünyanın sayılı askeri tersanelerinden birine sahip olan Alman bir firmayla ortaklığa gidilir. İhalenin alınması kuvvetle muhtemeldir. Türk Deniz Kuvvetleri filosundaki gemilerin büyük bir çoğunluğu Alman yapımıdır. Bu açıdan Çelik Tekne ve Alman ortağının projesine sıcak bakılmaktadır.
Fakat beklenmeyen bir gelişme ile karşılaşılır, Alman şirketin ticari kısmı Katarlılara satılınca yeni yönetim ortaklıktan vazgeçer. Bu gelişme, bankaların tutumu nedeniyle zaten zor durumda olan Çelik Tekne için işleri daha da zorlaştırmıştır. Artık yolun sonu
görünmektedir. Ekonomik koşullar, tersanenin devrini bir zorunluluk haline getirir. 2015 yılında tersane devredilir.
Çok onurlu ve çok başarılı bir gemi inşa tersanesi olan Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi belki devlet güvencesine alınır ve zorlukları aşmasına yardımcı olunabilirdi. Ekonomik bunalım ne yazıktır ki, Çelik Tekne Gemi İnşa Tersanesi’ni bırakmıyor ve bir devir kapanıyordu.