Denizcinin anasayfası

“Denizci olmayan bir milletin, dünyada söz sahibi olması mümkün değildir”

“Denizci olmayan bir milletin, dünyada söz sahibi olması mümkün değildir” diyen Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof.Dr. Sencer İMER, devletin sadece gözetleyici değil, yatırımcı olarak da devreye girmesi gerektiğini kaydetti.

KÜDENFOR Direktörü Emekli Tümamiral Cem GÜRDENİZ ise deniz jeopolitiği ve Türkiye’nin jeopolitik sorunlarının siyaset üstü değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, ’Mavi Vatan’ kavramının oluşturulması gerektiğine işaret etti.

Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Topluluğu tarafından “Türkiye’nin Su ve Deniz Politikaları” konulu konferans düzenlendi.

Ufuk Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Tevfik TEZCANER’in katıldığı konferansın konuşmacıları ise Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof.Dr. Sencer İMER, KÜDENFOR Direktörü Emekli Tümamiral Cem GÜRDENİZ’di.

Panelin açılışında konuşan Ufuk Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Tevfik TEZCANER, öğrenci topluluklarının yaptıkları çalışmaları önemsediğini belirterek,

Ufuk Üniversitesi’nin gelişimine katkı sağlayan tüm öğretim üyeleri ve öğrencilere teşekkür etti.

“Denizci olmayan bir milletin, dünyada söz sahibi olması mümkün değildir” diyen Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof.Dr. Sencer İMER, dünyadaki tatlı su kaynaklarının sınırlı olduğuna dikkat çekti.

Kişi başına düşen su miktarı dolayısıyla Türkiye’nin su baskısı altında olduğunu aktaran Prof.Dr. İMER, “Şehirlerde atık suyun geri kazanılması ve yeraltı şebekelerinin yenilenmesi oldukça önemlidir.

Su hakkı diye bir kavram vardır ve insanların suya ulaşması gereklidir. O nedenle su hakkı anayasal olarak güvenceye alınmalıdır” dedi.

Prof.Dr. İmer: “21’inci asrın en büyük ihtiyacı gıda üretimi olacaktır”

Antarktika’da Türkiye’nin daha fazla varlık göstermesi gerektiğine işaret eden İMER, su ve deniz politikalarının önemine değindi ve şunları kaydetti:

“Su olmadan gıda olamaz. 21’inci asrın ve ondan sonraki dönemin en büyük ihtiyacı gıda üretimi olacaktır.

GAP Bölgesi bunun için çok önemlidir. Dolayısıyla kuvvet yığılmalarının bu bölgenin sınırında olması bir tesadüf değildir.

Yaratılmak istenen PKK devletinin tek bir amacı vardır.  Fırat ve Dicle nehirlerinin kontrolünü Türkiye’nin elinden alarak, ayrı bir yapı oluşturmak. Türkiye’de kullanılan suyun yüzde 77’si tarımda kullanılıyor ancak yanlış sulama neticesinde suyun üçte ikisinde kayıp oluşmaktadır.

Atatürk’ün yaptığı gibi, kalkınmayı Türkiye sathına yayacak bir politika geliştirmek gerekmektedir. Atatürk’ün su ve demiryolu politikası iç içedir.

O günün iptidai şartlarında 1923’ten 1938’e kadar geçen süre içerisinde 3 bin 200 km demiryolu yapmışlar.

Ondan sonraki süreçte yapılan ise bin 200 km’dir. Denizlerin taşımada kullanılması ise tamamen ihmal edilmiştir. Görüyoruz ki, kalkınma ve ulaştırma politikaları iç ideo-politik sorunların çözümü için şarttır.”

İkinci bir Aral Gölü felaketinin Fırat ve Dicle’de gerçekleşmesi halinde Suriye ve Irak’ın yaşanamaz hale geleceğini bildiren İMER, bu durumun bir savaş nedeni olabileceğine ve göç hareketlerinin yaşanabileceğine dikkat çekti. İMER, “Devlet sadece gözetleyici değil, yatırımcı olarak da devreye girmelidir” dedi.

Cem Gürdeniz: Denizci bir Türkiye, çok farklı bir Türkiye olacaktır

“Sistem, Türkiye’nin Anadolu Yarımadası’nda yaşayan aziz milletimizin denizci olmasını istemez” diye konuşan Emekli Tümamiral Cem GÜRDENİZ, üniversitelerimizde “deniz jeopolitiği, deniz stratejisi” derslerinin verilmesi gerektiğinin altını çizdi.

“Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olmasına karşın bir türlü denizci olamadık” ifadelerini kullanan GÜRDENİZ, şunları kaydetti:

“Deniz devleti olmamıza rağmen, denizci bir devlet kuramadık. Çünkü tarihsel mirasımızda bunu göremiyoruz. Osmanlı Devleti tercihini denizden değil, karadan yana yaptığı için ayakta kalamadı. O nedenle yüzümüzü denize dönmeliyiz” dedi.

Osmanlı Devleti’nden günümüze Türklerde denizciliğin gelişimi noktasında bilgiler veren KÜDENFOR Direktörü GÜRDENİZ, denizciliğe ulaşmış bir Türkiye’nin çok farklı bir Türkiye olacağını kaydetti.

“Günümüzde, Türkiye’nin uçak gemisine ve nükleer denizaltına ihtiyacı olup olmadığı tartışılıyor. Hepsine ihtiyacı var çünkü Türkiye bunu hak ediyor.”

“Türkiye için savunma, denizde başlar”

Türkiye gibi deniz devletleri için savunmanın, denizde başladığına dikkati çeken GÜRDENİZ,

“Eğer güçlü bir donanmamız olsaydı, 18 Mart 1915’te o armada Gelibolu Yarımadası’na elini kolunu sallayarak gelebilir miydi? Mustafa Kemal 57’inci Alay’a ‘Ben size ölmeyi emrediyorum’ demek zorunda kalır mıydı?” diye sordu.

Öğrencilerden, Vietnam Savaşı’nı ve Kurtuluş Savaşı’nı dikkatlice incelemelerini isteyen GÜRDENİZ,

“Çok büyük güçler karşısında inanmış, bir şekilde lojistik cephane akışını sağlamış zayıf ulusların, büyük zaferler kazanacağını göreceksiniz.

Yangın veya felaket durumlarında ne yapılacağının anlatıldığı kitaplar vardır. Türkiye’nin reçetesi ise Mustafa Kemal Atatürk’tür” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin bir yarımada devleti olduğunu hatırlatan GÜRDENİZ, deniz kuvveti ve savunma sanayinin gerekliliğini vurgulayarak, “Denizde akıl, bilim ve fen sahibi değilseniz yenilirsiniz” dedi.

Deniz jeopolitiği ve Türkiye’nin jeopolitik sorunlarının siyaset üstü değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Cem GÜRDENİZ, Türk donanmasının ciddi bir jeopolitik aktör olduğunu savunarak şunları şöyle konuştu:

“’Mavi Vatan’ kavramını iyi oluşturmamız lazım. Atalarımız bu kavramı iyi oluşturamadığı için bedelini hepimiz ödüyoruz.

Kuzey Kıbrıs’taki varlığımız, jeopolitik varlığımızı korumada oldukça önemlidir. Kuzey Kıbrıs’taki askeri varlığımızın geri çekilmesi ve güvenlik anlaşmalarının kaldırılması jeopolitik intihar olur. Eğer Kuzey Kıbrıs’ı kaybedersek ‘Doğu Akdeniz’i ve ‘Mavi Vatan’ı kaybederiz.”


Bunları da beğenebilirsin