Aslında bu yolculuk YDO Mezunlar Derneği’nin de başlangıcı olur. Gemide Yüksek Denizcilik Okulu mezunları ağırlıktadır. Üçüncü sefer yapılırken, 7 Eylül 1947’de Kuzey Atlantik geçişi sırasında dernek kurma fikri gündeme gelir. Gemide 23 zabitan bulunmaktadır.
Gemi Süvarisi Nezihi Arda (1927 ), 2. Kapt. Naci Tansev, 3. Kapt. Namık Asena, 4.Kapt. Kemal Gürdal zabitan salonunda diğer zabitlerin yaptığı toplantıya katılır. Kpt Naci Tansev(1934), Kpt. Namık Asena(1942), Kpt .Necdet Or(1926), Kpt.Seyfi Gezer(1926), Zeki Derinsu(1924), Bedri Denizel(1935), Zeki İçsel(1932), Kpt.Vahit Okandan(1934), Suat Esendal(1934), Kpt.Hasan Tekin(1941), Turgut Kocaengin(1944), Kapt. Necati Sansa(1943), Kpt.Kemal Gürdal(1947), Selahattin Yenice, Kapt.Nuri Yılmaz(1943), Kpt.Muhsin Abay(1943), Nuri Eren(1942), Yusuf Yelkenkaya(1931), Şekip Eryaman(1941), Ali Güner(1941) ve Sabri Cerensu(1935) dernek kurulduğunda hemen üye olabileceklerini söylerler. Kendi aralarında topladıkları 146 lira 50 kuruşla bir fon oluşturulur ve derneğin temelini atılır.
İşsiz kalmak da var Refik
1947’de YDO’dan mezun olan Refik Akdoğan ağabeyimiz aynı yıl Bakır gemisine atanır. Refik Ağabey’in ilk gemisi budur. Refik Akdoğan “Bir Kaptanın 60 yılı” kitabında hem Bakır gemisini hem de Cemiyet’in nasıl kurulduğunu şöyle anlatır:
“Ben Bakır gemisine Güverte zabiti olarak sınıf arkadaşım Mustafa Sivri ile atandığımda dünyalar benim olmuştu. Gemi kaptanı Nezihi Kaptan’dı. İkinci kaptan ve üçüncü kaptan gemideki görevlerimizi anlatınca, Mustafa ile gece ve gündüz çalışmaya başladık. Ben vardiyamı üçüncü kaptanla, Mustafa da ikinci kaptanla tutuyordu. Ama bu Amerika’dan gemiler gelmeye başlayınca ortadan kalktı. 1946-1947 senesinde Bakır gibi gemilerin seyir aletlerinin ilkelliğine bakıldığında Amerika seferleri büyük başarı olarak görülmelidir. Gene toplumumuz için çok önemli olay olan Yüksek Denizcilik Okulu Mezunlar Cemiyeti’nin kurulması için Amerika yolunda mezunlarımız, Bakır gemisi yol alırken tüzüğümüzü hazırlamışlar ve gerekli olan parayı yolda toplamışlardır. Tüm bu çalışmaların başında olan Kaptan Namık Asena geminin 3.Kaptanıydı.Bir gün beni kenara çekerek, “Refik seninle bir konuyu konuşmak istiyorum ”deyince, Buyur abi” dedim. Namık abi biraz düşündükten sonra, “Biz bazı arkadaşlar, yani Yüksek Denizcilik Okulu mezunları bir cemiyet kurmak istiyoruz. İstiyoruz da lazım olan yedinci kişiyi bulamadık. Yani şu anda tüzüğümüz hazır ama altı kişiyiz. Yedi kişi olmamız lazım. Sen olur musun?” diye sordu.
Hemen cevapladım: “Emrin olur abi. Derhal beni yedici olarak yazın.”Düşünceli görünüyordu: “Bak” dedi Namık Ağabey, “Bu cemiyet işleri biraz netametli işlerdir. Evvelki yıl Türk Ticaret Kaptan ve Makinistleri Cemiyeti üyeleri idare tarafından tehdit edilerek ya cemiyet kapanır ya da işinize son verilir denildiğinde cemiyet mecburi olarak kapanmıştır. Aynı tehlike bizim için de vardır. Yani işini kaybetmek zorunda kalabilirsin. İş aslanın ağzında, istersen bize katılmayabilirsin.”
“-Boş ver abi” dedim. “Sizlerin bunca yıl hizmetiniz, kıdeminiz var. Hepiniz ev, bark, çoluk çocuk sahibisiniz. Ben daha yeni mezun oldum. Derneğin kuruluşu ile ilgili yapılacak iş var mı siz bana onu söyleyin.” Sarıldı kucakladı beni. “Yapılacak çok iş var Refik, şu yönetmeliği yeniden yazacağız. Bak yine söylüyorum, işini kaybedebilirsin” derken endişeli görünüyordu. “Neler daktilo edilecekti? Verin sabaha kadar bitireyim” dedim.
Ne şanslı adammışım ki Namık Ağabey’in çalıştığı gemiye atanarak derneğimizin kurucu üyesi olarak büyük bir şerefe nail oldum. Düşünebiliyor musunuz ki sayın okurlarım, Namık ağabey ve diğer kurucular işlerini ve ailelerini tehlikeye atarak, işlerinden atılmayı, işsiz kalmayı göze alarak derneğimizi kurmuşlardı. Bence onlar birer kahramandı.
1948 yılı Ağustos ayında beni Cemiyet’in kurulması işlemlerini yapayım diye, bir sefer Bakır’dan bıraktılar. Liman Başkanı Reşit Uğur ağabeye gittim. Dernek merkezi için adres istiyorlar dedi. İşte meşhur Karavelioğlu Denizcilik hadisesi budur. Bize bir oda verdiler. Ben de oranın adresini vilayete bildirdim. Bu şekilde Yüksek Denizcilik Okulu Mezunları Derneği kuruldu.
İlk kurucu başkan olarak (1942 Gv.)Kpt. Namık Asena görev alır. Kurulduğu yılarda İstanbul Yağ Kapanı olarak bilinen günümüzde Perşembe Pazarı’nda, Karavelioğlu Denizcilik’e ait binanın küçük bir odası adres gösterilerek dernek faaliyetlerine başlar. Yönetim Kuruluna Kpt. Reşit Uğur(1930), Kapt.Emrullah Erkan(1929) , Müh.Halit Aptioğlu ,Müh.Memduh Ataç(1942),Müh.M.Ali Gökyılmaz (1944), Müh.Ahmet Keşkek(1945) , Kpt.Refik Akdoğan(1948) seçilir.
Refik ağabey anlatmaya devam ediyor;
“-1949 yılında kurulan Cemiyet, her ne kadar bir sendika değilse de üyelerden gelen feryatlara kulaklarını tıkayamadığından sendikalarla birlikte yaptığı yoğun çalışmalar sonunda üyelerinin insanca bir yaşama kavuşması amacıyla 1953 yılında Deniz İş Kanunu’nun çıkarılmasını sağladı. Bu sayede 10 saatten sonra yapılan çalışmalara mesai ödenmeye başlandı, yemekler kalori hesabı yapılarak düzeltildi. Cemiyet bu güne kadar hep vazifesini yaptı. 1967 Yılında merhum Kpt. Cemil Arıksan’ın büyük gayretleriyle satın alınan dernek merkezimiz halen bu adreste çalışmalarını sürdürmektedir.”
Bakır’ın en zor senesi
Bakır Şilebi 1952 yılında Kuzey Denizi’nde yakalandığı fırtına sonucu dümen zincirinin kopmasıyla sürüklenir, suların yüksek olduğu bir dönemde Hollanda Schiermonnikoog Adası kıyılarında karaya oturur.
Kendi imkanlarıyla kurtulamayan gemiyi kurtarması için o dönem Hollanda’da bulunan Celal Erol’a görev verilir. Gemi Kurtarma İşletmesi danışmanı İngiliz kaptan Reed de İstanbul’dan Hollanda’ya gelerek kurtarma çalışmalarında yer alır. Gemiyi yüzdürmek amacı ile gemiye yanaşan kamyonlarla yükü boşaltılır ve sular yükseldiğinde gemi yüzdürülür.
Oktay Sönmez anlatıyor;
Bir sene sonra Kapt .Oktay SÖNMEZ bu gemi ile staja çıkar. S/S BAKIR gemisinde 1953 yılında staj yapan,Kapt.Oktay SÖNMEZ’in anıları ile sizleri başbaşa bırakalım: “Kasım 1953,dondurucu bir poyraz anoforlar yapıyor caddelerde, kara bulutların İstanbul’un üzerine abandığı kasvetli bir cumartesi akşamı. Neyimiz varsa aceleyle bavullarımıza tıkıştırıp okuldan ayrıldığımız o günü her şeyi ile hatırlıyorum. Hemen gemiye katılmamız istenmişti okul yönetiminden. Gemi havuza alınmıştı. Üçer beşer kişilik gruplar halinde koca bavullarımızı sürükleyerek Haliç Tersanesi’nin yolunu tutmuştuk.
O gece sabaha karşı köprüler açılınca İstanbul’dan ayrıldık. Kaptan Yusuf Baba’ydı (Kızıltopraklı Yusuf Yelkenkaya). Bu staj yılımızın başlangıcıydı. Bakır’da tam 101 gün yaşayacaktık.
Yıl 1945.. İkinci Dünya Savaşı sona ermiş, Türkiye Müttefiklerinin yanında. Ünlü Marshall planı uyarınca Türk Deniz Ticaret Filosuna gemiler bağışlıyor Amerikan hükümeti.
İşte bu gemileri donatacak ve teslim alacak denizcileri götürmek üzere birkaç yolcu alarak Gülcemal’den sonra Amerika’ya giden ikinci Türk gemisi olarak yola çıkıyor Bakır. Tarih 23 Nisan 1946. Kaptan Nezihi Arda. Gemi batıya doğru rotasında ilerliye dursun, bir gün Azor açıklarında kaptandan alınan izinle geminin salonunda bir toplantı yapılarak “Yüksek Denizcilik Okulu Mezunları Cemiyeti” tüzüğü hazırlanıyor ve Sam Amca’nın verdiği gemileri almak için New York’a giden bir avuç kıymetli atılımcı kaptan ve mühendis bu cemiyeti Bakır’ın o maun kaplı salonunda kuruyor.
Mart 1954 ‘te stajımız bitmişti. Biz yirmi iki arkadaş o yılın baharı yaklaşırken İstanbul’a döndüğümüzde Çamlıca sırtlarını papatyalar yerine karlar kaplamıştı. Bütün boğazda aysberg yavruları gibi buz adacıkları yüzüyordu. Kış boyunca Cezayir, Anvers, Rotterdam, Hamburg, Bremen, Hull ve Londra’daydık. Anvers’te kazan boruları değişmiş, tamir görmüş ve sefer uzamıştı. Boğaz’a yığılan bu adacıklar o müthiş kışın, donmuş Tuna’dan kopan akıntıyla İstanbul’a kadar sürüklenen buzlarıydı.
Sonra 1 Temmuz 1954’te törenler, nutuklarla mezun olup yedi denize dağıldık. Bakır’ı da gemilerin değişmez kaderi buldu. Bakır şilebi 1955 yılında D.B Deniz Nakliyat T.A.Ş devredildi. 26 Mayıs 1963’te, İstanbul’da bir gemi bozmacısının onu alıp paramparça ederek hurda eritme fırınlarına gönderdiğini duyduk.”
Hiç birini unutmayacağız
Gemiler önce doğar, sonra yaşarlar ve kaderine razı olarak ortadan kalkarlar ama bazı gemiler, gerek isim, gerekse yaşadıkları ile her zaman hatırlanır. Bakır Gemisi de bunlardan biridir.
Bu sayıda, yaklaşan STK seçimlerimiz için sizlerle Bakır Gemisi’nin hikayesini paylaşmak istedim. Önümüzdeki sayı, Türkiye Cumhuriyeti’nin aldığı diğer iki gemi olan Krom ve Demir’in hikayelerini de paylaşacağız.
Zannediyorum bu gemilerin isimlerini, kaderlerini ve bizimle paylaştıkları anıları büyük bir keyifle okuyacaksınız.
Allah selamet versin.