Denizcinin anasayfası

Denizcilik STK’larının atası : ‘Osmanlı Kapudan ve Makinistler Derneği’

İlk sivil denizcilik cemiyeti “Osmanlı Kapudan ve Makinistler Cem’iyyeti adıyla 1911’de kurulmuştu.

Bu makalemde “Osmanlı Kapudan ve Makinistler Cem’iyyeti – İstanbul Osmanlı Kaptanlar ve Makinistler Derneği” hakkında kısa bilgiler vermeye çalışacağım.

Göreceksiniz ki, “Osmanlı Kapudan ve Makinistler Cem’iyyeti – Osmanlı Kaptanlar ve Makinistler Derneği” DEFAV’ın ilk nüvesini meydana getirmektedir!

Derneğin kurucusu ve ilk başkanı ( Reis) Bahriyeden emekli Süleyman Nutki (Nutku) beydi. Oğlu Ord. Prof.Ata Nutku idi.

Süleyman Nutku 1913 yılında Ticaret Bahriyesinin ilk danışma kitabı diyeceğimiz Ticaret-i Bahriyye Salnamesi’ni yayınlamıştır. Bu Salname’nin ilk sayfasında “Osmanlı Kapudân ve Makinistler ve Müntesibîn-i Bahriyye Cem’iyyeti Reisi,(Osmanlı Kaptanları ve Makinistleri ve Bahriye Cemiyeti Mensupları Başkanı) mütekâidîn-i bahriyyeden (Bahriyeden emekli) Süleyman Nutkî Bey tarafından cem’ ve telfîk olunmuştur. Birinci defa olarak Matbaa-i Bahriyye’de tab’ olunmuştur. Sene 1329 (1913)Nisan.” açıklaması yer alır.

Süleyman Nutku’nun amacı devlet memuru olmadıkları için itibar edilmeyen ticaret bahriyesi kaptanları ve makinistleri (Makine zabitleri)nin haklarını korumak, toplum içersinde saygı temin etmek, muhtaç olanlara yardımda bulunmak, mesleki eserler neşretmek idi.

Ticaret-i Bahriyye Salnamesi Osmanlıca ve eski yazıyla basılmıştır. Bu Salname Kasım Sözer tarafından Yüksek Lisans Tezi konusu olarak eski yazıdan Osmanlıca olarak yeni yazıya nakledilmiştir. Bu haliyle Osmanlıca dilinden günümüz Türkçesine çevrilmesi gerekmektedir.

Salname konusunda DEFAV Yönetim Kurulu Başkanı, sevgili kardeşimiz İlker Meşe ile hayli yazışmalar yaptık ve böyle bir salnamenin varlığından heyecan duyduk. Şansımız yaver gitti ve bir sahafta Salname’nin asıl olan bir nüshasını bulduk.

İlk Ticaret Bahriyesi Salnamesi 1913 yılında neşredildi. Ticaret-i Bahriyye Salnamesi adıyla bu salnameyi hazırlayan Süleyman Nutku Bey idi.

Kasım Sözer’in Yüksek Lisans Tezi olarak eski yazıdan Osmanlıca aslını koruyarak yeni yazıya naklettiği son derece ağır Osmanlıca’nın hakim olduğu Salname’yi daha da sabredemediğim için günümüz diline çevirmekteyim.

Bu eser bizlere DEFAV’ın da atası diyeceğimiz sosyal yardımlaşma başta olmak üzere, her türlü haklarını savunmayı amaçlayan ilk derneğin 22 Aralık 1911’de kurulduğu göstermektedir.

Süleyman Nutku günümüz Türkçesine göre sadeleştirdiğim Mukaddime (Önsöz)’ünde şöyle der; “Osmanlı Kaptanları ve Makinistleri Salnâmesi memleketimizde bir sanatın erbabı olan meslek mensuplarını himâye ve teşvik eden ilk eserdir.

Derneğin logosu- Cam simidinde “Osmanlı Kapudân ve Makinistler ve Müntesibîn-i Bahriyye Cem’iyyeti” yazılıdır. Ortada ise; Ottoman Mariners & Engineers Association kelimelerinin baş harfleri yer almaktadır.

Kazandıkları meslekleriyle kaptan ve makinist olarak mesleklerini sürdüren ve geçimlerini sağlayan bu deniz ticaret erbabının memleketin gelişmesiyle ne kadar alakadar oldukları ve ne derecede önemli bir görev ifa ettikleri bizde henüz takdir edilemediğinden, bu fedakâr ve kanaatkâr gemiciler hiçbir taraftan gelen gelen ilgiyle ve takdirle karşılaşmamaktadırlar.

Herkesin yataklarında titrediği fırtınalı bir gecede yağmur, rüzgar karşısında gemilerinde görevlerini sürdürmeye çalışan bu cesur ve sebatkâr gemicilerin kimselere hizmetlerinin ödülünü vermek değil, gördükleri işin ehemmiyetini ve memlekete olan faydasını bile anlamak henüz mümkün olamamış görülüyor.

Deniz ticareti sayesinde dünyamızın büyük yeniliklere, keşiflere mazhar olduğunu tarih ispat ederken, biz bu sınıf sanatkârlarımızı da ne yazıktır, tüm esnaflarımıza aşağılayıcı, küçümseyici sıradan bakıyor isek, ayni küçümseyerek görüyor ve ihtimal ki memur olamadıkları için yeteneksiz kişiler gibi küçümsemeye yelteniyoruz. Bizde sanatın bu kadar kıymeti vardır!

Bir yerden kendisini yahut malını naklettirmek için haftalarca bir vapur bekleyen tüccar, beklediği yolcusu, akrabası veya bir misafiri vapurla gideceği yere ulaştıktan sonra kendisine o hizmeti veren ve onları denizlerden aşırıp bir başka sahilde iskeleye ulaştıran vapurun kaptanından, makinistinden tüm mürettebatına kadar, bu fedakar gemicileri takdir etmek yerine, belki verdiği kıymetsiz bir ücret için hakarete bile kalkışır.

Bunun birçok misalleri görüldüğü gibi, bu biçare gemicilerin birçok teşebbüslerinde karşılaştıkları zorluklar ve sıkıntılar da bunu ispat eder. Bunların hepsine rağmen biz bu müesseseyi teşkil ile kendi hukukumuzu savunmaya, aynı zamanda bu mesleğin önemini topluma anlatmağa çalışıyoruz. Bunu anlamakla gemicilerin insanlığa yakışır şekilde ücretlerini almaları mümkün olabileceği gibi, memlekette deniz ticaretinin önemini idrak edilecek ve bu suretle senelerden, asırlardan beri diğer Batı Avrupa ülkelerindeki ticaret bahriyelerinde görülen nice başarılar ve gelişmeler karşısında mahkûm olduğumuz zavallılık ortadan kaldırılmış olacaktır.

Şayet böyle bir cemiyet daha evvel kurulmuş olsa idi, şüphesiz sorumlu kişiler ve makamlar da ticaret bahriyelilerinin kıymetini ve bizim gibi denizci bir milletin saadet ve servetine, gemicilerin ne kadar büyük katkısı ve etkisi olduğunu anlatırdı da şimdi ma’ruz olduğumuz bu noksan, Osmanlı gemicilerinin himmet ve fedâkarlıklarıyla giderilmiş bulunuyordu.

Hükûmetin resmî onayına uygunluk hâsıl etmiş olan cemiyet, memleketin giriftâr olduğu şu işsizlik felâketi anında bile varlığını muhafazaya gayret eylemişdir. Memleketimizin İtalya ve Balkan Harpleri ile meşgûl olduğu şu iki kanlı sene zarfında yalnız kaptan ve makinistlerimizin değil, bütün bahriye mensuplarımızın düştükleri geçim derdine rağmen, bu kurumu yaşatmak için gösterdikleri fedakarlık, hem ticaret bahriyelilerimiz, hem dolayısıyla milletimiz adına hayırla yad edilecektir.

Bu gibi cemiyetin   vatanın varoluşunda, her alanda ilerlemede ne kadar ehemmiyeti olduğunu bilmeyenler tüm ileri devletlerin Cem’iyyetler Kânunlarını (Dernekler Yasalarını) ve bu yasaların mükemmel bulunmasına ne kadar özel göstermiş olduklarını incelemeli ve değerlendirmelidirler.

Biz bu teşebbüsümüzde ne kadar engelleri aştığımızı, müracaat ettiğimiz bazı resmi dairelerde ne kadar sıkıntılara ve zorluklara maruz kaldığımızı ayrı ayrı anlatmaya gerek görmüyoruz. Bir acaip, şaşılacak ve ibret dolu olmak üzere belirtelim ki: “Halîc-i Dersaâdette (İstanbul Haliç’te) meydana gelen olan kazalara sonu gelmeyen can kayıplarına meydan vermemek üzere milletin selametini temin için mavnaların stimbotlarla (Römorkörlerle) yedeklemesini Şehremâneti karar altına alıp, bu maddenin görüşülmesi sırasında muktedir bir bahriye zabiti de bunun işletme yetkisinin “İstanbul Osmanlı Kapudan ve Makinistler Cem’iyyeti – İstanbul Osmanlı Kaptanlar ve Makinistler Derneği” verilmesi halinde uygulamada ve denizde seyir güvenliğinin sağlanmasında pek büyük bir fayda ve güvence temin edebileceğini beyan ettiği sırada, daha yüksek bir makam işgal eden kişi: “Ben bu müesseseyi resmen tanımam.” demiştir!

Bu aldırmazlığı ve küçümsemesi ile memleketimizin huzuru ve millet namına kurulmuş olan böyle bir meslekî dernek atılımını daha güçlü kılacak ve gelişmesine katkıda bulunacak bir iyi niyet, medeni cesaret gösterememiştir. Halbuki yaşamını denizlerde geçirmiş, hem deniz ticaretinin eğitimini almış ve hem de denizlerde edindiği tecrübelerle yetişmiş gemicilerden başka kimler yönetim yetkisine sahip ve sorumluluk üstlenmeye yetkili olabilir?

“Dersaadet Osmanlı Kapudan ve Makinistler Cem’iyyeti- İstanbul Osmanlı Kaptanlar ve Makinistler Derneği” bin üçyüz yirmi yedi senesi Kânun-ı Evveli’nin sekizine müsâdif olup ( 1327 Senesi Kanuevvel ayının sekizi (21 Aralık 1911) tarihinde kuruldu.

Hükûmetin resmî onayına sahip ve denizcilerden oluşan mensuplarını o hükümetin bir yetkilisi olan memurun tanımamaya kalkması eser-i cehâlet (Cahillik eseri) ve enâniyetden (Bencillik)’ten başka neyle izah edilebilir? Osmanlı gemicilerinin bu birlik ve beraberlik kararlarının sonunda kurulmuş olan “İstanbul Osmanlı Kapudan ve Makinistler Cem’iyyeti- İstanbul Osmanlı Kaptanlar ve Makinistler Derneği” bin üçyüz yirmi yedi senesi Kânun-ı Evveli’nin sekizine müsâdif (Rastlayan) olup (1327 Senesi Kanuevvel ayının sekizi -21 Aralık 1911) başarılı olması ve fayda yaratılması adına her türlü olası çarelere teşebbüs edilmiş hatta ifhâm-ı merâm ve maksad uğrunda ihtiyâr-ı fedâkârî olunarak cem’iyyetimizin murûc-ı efkârı olmak üzere bir de “Deniz” adı verilen bir gazeteye karar verilmiş ve yayınlanmaya başlamıştır.

Gazetemizi takip etmeyi vatani ve mesleki bir sorumluluk sayan yardım yapan herkesin nasıl bir görev aşkıyla mesleğin gelişmesi ve memleketimizin deniz ticaretinde ilerlemesi adına nasıl iyi niyetlerle hareket ettiğimizi, nasıl bir samimi endişe ile mütehassıs olduğumuzu anlamışlardır.

İlim ve irfanın bir vatanın gelişmesi, uygarlık ve sair her alanda gelişmesi ve ilerlemesi için ne denli önemli olduğunu ve herhangi sınıf olursa olsun kendisine mahsus bir sanayi eğitimini tesis edemeyenlerin asla başarılı olamayacaklarını bilen halkımız bu hususdaki fedakârlığımızı haklı görecekler ve teşvik edeceklerdir.

Cem’iyyet-i Nizâmnâme-i Esâsiyye’nin (Dernekler Yasası) incelenmesinden anlaşılacağı üzere, dernek üyeleri, üyelikleri devam ettiği sürece görevli oldukları kurumlardaki maaşlarının yüzde birinin karşılığı olacağı vechile ve genel kurul onayı ile ve seçilmiş yönetim kurulu tarafından muhafaza olunan bütçe ile hem gemicilerimizden sıkıntıya maruz kalmış olanlara yardım edilecek ve hem de imkanlar dahilinde deniz ticaret ilmi ile ilgili bir çok yayın ve fenni kitaplar cahilliğimizi gidermeye panzehir gibi yetişmiş olacaktır.

Derneğimizin Genel Tüzüğü’nden anlaşılacağı üzere, Cem’iyyet “Osmanlı Kapudan ve Makinistler Cem’iyyetine- Osmanlı Kaptanlar ve Makinistler Derneği” bütün fedâkarlığı, bütün var oluşu ile daima daha faydalı ve başarılı olmaya çalışmıştır. Değerli millet mensuplarımızdan şunu ümit ederiz ki, bu mesleki birlik beraberlik ve mesleki gelişmeye yönelik teşebbüsümüz ve milletimiz ve yardımseverlerimiz tarafından lâyık olduğu teşvîk ve teavüne (Yardımlaşma) mazhar olur. Zaten bugün Avrupa’nın gerçek anlamda şeref duyduğu, hatta İngiltereye üç yüz yirmi milyonluk Hindistan İmparatorluğu’nu kazandıran, bu gibi kişisel atılımlarla kurulmuş Ticâret-i Bahriyye Cem’iyyetleri değil midir?

Çok önemli ibret alınacak bir gerçektir ki;, Osmanlı gemicilerinin böyle bir irfana yönelik ( Mesleki gelişme adına) faaliyetlerinden haberdar olan İngiliz gemici dernekleri bile bize başarı ve tebrik yazıları göndererek, teşvik ve başarı dileklerini iletmişlerdir.

Yine şunu söylememeyi noksanlık sayarız ki, bugün dünyanın gelişmesini tesis etmiş ve bir uluslararası kurum haline gelmiş muhteşem İngiliz “Lloyd’s” gibi İngiliz şirketi bile Londra’nın “Lloyd” ismindeki kahvesinde birleşme kararı vermiş ticaret bahriyesi sermayedarlarının (armatörlerin) gayretlerinin eseridir.

Bu satırlara kadar ifade ettiğimiz maksadımızın anlaşıldığı ve hizmetlerimizin takdir edildiği ümidiyle kendimizi teselli etmekteyiz. İnşâallâhü – teâlâ (Yüce Allahın yardımıyla) derneğimiz her sene iyi niyetlerle üstlendiği sorumluluklarıyla tesis edeceği başarılarını ve gelişmelerini hak tanır milletimize takdim etmekten bahtiyar olacaktır.


Bunları da beğenebilirsin