Denizcinin anasayfası

Denizcinin Sanat Köşesi

Denizcilik Dergisi ekibine katılan yazarımız Melis Ünal bundan sonra Denizcinin Sanat Köşesi'nde bizlerle olacak.

 

Köşeler güzeldir…

Hikayesi çocukluktan başlar. Oyunun adıdır, kapılır. Sonra büyürsün, aşk bir köşe kapmaca haline gelir. Oyun bir şekilde hayatın içinde devam eder ve o yolculuk sanata yayılır. Hayatın da köşeleri vardır; serttir, yeri gelir ters köşe yapar.

Önemli olan köşeyi nasıl döndüğündür aslında, her anlamda! Bir de huzur ve keyif veren köşeler vardır, o köşeden bakarsın hayata, kısa bir süreliğine de olsa. İşte ben de bundan sonra sizlerle bu köşeden yazılarımı paylaşacağım. İçinde deniz, denizcilik, mavi konularını barındıran sanat eserleri ile siz denizcileri ve deniz sevdalılarını buluşturacağım. Başlarda ağırlıklı olarak bu konuları içeren filmleri ele alıp, onlardan bahsedip sizlere önereceğim ve yeri geldikçe diğer sanat dallarını da yazılarıma ekleyeceğim.

Ben, küçük yaşlarda sahne tozunu yutmuş, sonra hayallerinin peşinden giderek Radyo, Sinema ve TV bölümünden mezun olmuş, kariyer yolculuğunda kamera önü ile arkasını her zaman birleştirmiş ama kaleminin yaydığı mürekkepten hiçbir zaman vazgeçmemiş bir oyuncuyum. Umarım avucumda hapis tuttuğum kalemimden yayılacak tüm yazılar özgürlüğüne kavuşarak umudun rengi olan mavide sizlerle buluşur.

 

Dünya çevresinde bir yolculuğun hikayesi

İlk yazıma en son izlediğim ve derinden etkilendiğim bir film ile başlamak istiyorum. Kahramanımız Jessica Watson’ın kendi kitabından uyarlama olan film 2023 yapımı. Netflix üzerinden izleyebileceğiniz bu filmin adı True Spirit, Türkçe çevirisi ile Denizlerin Kızı. Yelkenciliğin Everest’i sayılan bir rüyayı gerçekleştirmek için dünya çevresinde tek başına 200 günü aşan bir yolculuğun gerçek hikayesi. Kurallar ise çok katı; her ne şart olursa olsun bir limana yanaşmak yok, yardım almak yok.

Jessica Watson; Avustralya’da büyümüş, okyanusun hep ya içinde ya da üstünde olmuş, anne-baba ve dört kardeş olarak hayatı teknede geçmiş genç bir kızdır. Dalgalar, yıldızlar ve onlar hakkında dinlediği hikayeler yol arkadaşları olmuştur. Denizin cazibe ve büyüsü ile 12 yaşında kafaya koyar: Hayali bir gün tekneyle dünyayı dolaşmaktır! Dört yıl boyunca okyanus ve dalgaları inceler, yelkenli kullanmaya dair her şeyi öğrenir. Solo denizci Jesse Martin’in kitabından etkilenerek tekneyle devrialem yapmak istediğine karar verir ve 12 yaşındayken meşhur denizci Ben Bryant ile tanışarak eğitimine başlar. Jessica küçük yaşlarından beri öyle kararlı bir duruş sergiler ki geçmişinde derin bir yarası ve duvarları olan Ben Bryant’ı bile kendisiyle çalışmaya ikna eder.

 

Hayal denen şey ruhla ilgili

Jessica’nın hikayesini izlerken kendimin o zamanlardaki haline bir yolculuğa çıktım, en fazla 16 yaşında olan tanıdıklarım ile istemsizce Jessica’yı karşılaştırdım. Gerçekten bu herkesin yapabileceği, en önemlisi de her ailenin arkasında durabileceği bir şey değil. O yaşlardayken nelerle uğraştığım konusunda kendimi eleştirdim ama sanırım hayal denen şey ruh ile ilgiliydi, bu nedenle filmin orijinal ismi insanı kendi satır aralarında gerçek bir yolculuğa çıkarma adına çok doğru bir seçim olmuştu. Herkesin hayali kendi karakterine ve yapabileceklerine göre evriliyor, şekilleniyor ve bu nedenle sanırım çok da fazla karşılaştırmaya girmemek gerekiyordu yoksa insan kendine haksızlık edebiliyordu ama şu bir gerçek ki filmde de sıklıkla duyacağınız “hayalini bulmak, inanmak ve sıkı çalışmak” üçgeni her zaman kazandırıyor ve engeller burada devre dışı kalıyordu.

Jessica’nın ailesi onu bu hayal yolunda desteklemek adına film boyunca inanılmaz bir portre çiziyorlar. Özellikle de annesi. Filmi izlerken annenin soğukkanlılığına ve cesaret cümlelerine hayran olmamak elde değil. Birbirlerine olan kenetlenmeleri, güldüren ve samimi diyalogları ile mutlu aile tablosu insanın içine işliyor ve ailenin, hayalleri gerçekleştirme konusundaki önemini bir kez daha gösteriyor.

Jessica’nın yolculuğu zaten yeterince zorken bir de buna başarısızlığını bekleyen basın ordusu ve zaman zaman haklı karşı çıkışlarıyla otorite çağrıları ve yolculuğa karşı çıkan çocuk koruma dernekleri ekleniyor. O ise bir kaptan olarak, hocası ve ailesinin de desteği ile önemli bir yönetim yapmak zorunda kalıyor. Hocasının da dediği gibi; planı, dünyayı kesintisiz ve yardımsız tekneyle dolaşan en genç insan olmak olan bir genç kız, kendini hedef haline getiriyor.

“Başarırsa bir kahraman olur ama başaramazsa da trajedi satar” cümlesi ile karşımıza basının acımasızlığı, yaşını ve yaptıklarını küçümseyen tavrı ile yıldırma politikaları çıkıyor. Keşke herkes hayal edebilenlerin yanında zamanında olsa!

Jessica aynı zamanda disleksi, baştan beri annesinin yardımıyla bu konuda mücadele veriyor ve hataları olabiliyor. Kendi deyimiyle disleksi ile gözetleniyor. Film boyunca tüm bu zorluklara şahit olurken o, yolculuğu boyunca, ailesi ve hocası ile iletişimini telefon yoluyla hiç kesmiyor. Bu anlar ise soluksuz izleniyor.

Baba ise her ne kadar kızını desteklerse desteklesin, içten içe korkularını film boyunca bize en derin haliyle yansıtan, kendimizden ve ailemizden çokça duygu bulabileceğimiz daha kaygılı bir karakter çiziyor.

 

Akıntıya karşı koymaktansa uymak gerek

Ve beklenen gün geliyor. 18 Ekim 2009’da Jessica Watson 16 yaşında, bütün eleştirilere rağmen, aleyhine tasarlanan yasa onaylanmadan Pink isimli teknesiyle solo yelken yolculuğuna başlıyor.

Yolculuk boyunca en güzel ve sert haliyle görsel bir şölen izleniyor. Yönetmen Sarah Spillane bu anlamda imzasını atıyor. Film ise tam anlamıyla bu noktada başlıyor. Jessica yolculuğu boyunca videolar çekiyor ama en çok da yalnızlık. Filmin sonuna kadar başarıp başaramayacağının merakı ise bir an eksilmiyor.

Film, gerçek hayat hikayelerinde benim de en sevdiğim sahneler ile, gerçek Jessica Watson’ın görüntüleri ile bitiyor ve bu kısım insanı daha da derinden etkiliyor ki burada oyunculukların başarısına da ayrı bir parantez açmak gerekiyor.

Filmde de dendiği üzere, akıntıya karşı koymaktansa uymak gerekiyor. Hayat sizi hedefler koyduğunuzda zaten o yolda sürüklüyor. Doğa ise kötü niyetli değil, o kendi akışında, sadece bazen biz onun yoluna çıkıyoruz. Doğayla iç içe olacağımız, beraber yol almayı öğrenebileceğimiz günlere…

İyi seyirler

Melis Ünal


Bunları da beğenebilirsin