Dünyanın dört bir yanından denizcilik sektörü temsilcilerini bir araya getiren Expomaritt Exposhipping İstanbul ilginç buluşmalara da ev sahipliği yaptı. Bunlardan biri de ekmeğini denizden çıkartan kadınların başarı öykülerini anlattığı panelde. İşte o kadınlar ve başarı hikayeleri:
Ange Assistance Kurucusu Gökçe Şengezer: “Türkiye’nin tüm limanlarında kruvaziyer, tanker, özel yatlar, kargo ve tersane gemilerindeki yabancı hastalara medikal asistanlık servisi sağlıyoruz. Hastalanan yolcuyu tahliye edip, durumuna göre sağlığını kavuşturuyoruz. Küçük yaşta sağlık hayatına başlamış oldum. 2021’de de kendni şirketimi kurdum. Benim mottom: ‘Her hasta bizim için ilk hastadır.’ Herkese aynı özenle yaklaşırız. Onları iyileştirip, sağlıklı şekilde ülkelerine uğurlamak dünaynın en büyük zevki. Sektördeki 13’ncü senem bitmek üzere. Burada önemli olan yüksek bir psikoloji ile vakaya yaklaşmak. Gemi insanlarının izole süreçlerinde verdiğimiz psikolojik destekler, uğradıkları kazalar da bunların içerisinde. A’dan Z’ye bütüm kişisel sağlık ihtiyaçlarını karşılıyoruz hastalarımızın. Bizim için her vaka değerli.
Derdini anlamayınca psikiyatriye göndermişler
Pandemi sürecinde Çinli bir personel derdini anlatamamış. Hastayı psikiyatri hastanesine yönlendirmişler. Sonra vakayı biz devraldık. Ben 6 saat bire bir ilgilendim Çince bilen bir tercüman eşliğinde. Aslında hastanın hiçbir şeyinin olmadığını anladık. Yediği yemekten midesi yanıyormuş sadece. Hasta psikolojisinden anlamak, en önemlisi bu.
MESSİ Kurucu Ortağı Özlem Ökten Sağ : “Çalışma hayatımda belki şans eseri, bizi erkek çalışanlardan ayırmadan, teknik meselerini izah ederek, herşeyi 4-4’lük öğreterek bizi yetiştirdiler. Çok fazla zorluk yaşamadım. Statü atlama durumunda ilk tercih erkeklerden yana kullanılabiliyor. Ben ek güven duygusu yarattığımı düşünüyorum. Hem teknik bilgi, hem kadın becerisi var işin içinde. Pek çok kişiye güven duygusu yarattığımı düşünüyorum.
Farkınızı ortaya koymalısınız
Bu bir ekip işi. Bizim işimizi yapan çok sayıda firma var. Farkımızı ortaya koymak için bazı ekstra şeyler yapmamız lazım. Bunun içerisinde teknik konudaki yeterliliklerimiz, operasyondaki hızımız, satın alma avantajımız gibi konular var. Benim gençlere önerim, deneyim kazandıktan sonra yapmak istedikleri iş konusunda kendi markalarını kurma yolunda ilerlesinler. Bu bir süreç. İlk olarak eğitim, sonra çok olarak deneyim kazanılacak. Duayenlerden, işini çok iyi yapan insanların yanında kendilerini yetiştirsinler.
Sarıyerli balıkçı Necla Yazıcı: “Babamla 5 yaşından sonra denize çıkmaya başladım. Balıkçılığı bir tutlu ile öğrendim. Babam beni hep motive ederdi. Bunları duydukça mutlu olurdum. Erkeklere taş çıkartır cinsten bir çocuk olarak büyüdüm. Annem Türkiye’nin ilk ve tek kadın balıkçısıydı. Babama yardımcı oluyordu. Annemi rol model olarak gördüm.
Kürekli bir sandalda öğrendim balıkçılığı. Sandalımızın ismi Kısmet’ti. Kayınpederim de balıkçıydı. Ortağı ölünce ‘ben geleyim’ dedim. Tekneye saklandım denize çıkarken. Benim becerimi görünce ‘10 adama bedelsin’ dedi. Kayınpederim vefat etmeden önce bana 7 metrelik bir balıkçı teknesi aldı. Adı da Kıble’ydi. Geçim kaynağımız balıkçılık olduğu için çocuklarım da teknede büyüdü. İkisi de bankada yönetici oldular.
Torunlarımla denize çıkıyorum
Şimdi torunlarımla birlikte denize çıkıyorum. Deniz tutkusunu onlara da aşılıyorum. İstanbul Boğazı’nda, Marmara’da balıkçılığın bitmemesi için çalışmalar yapılmalı. Biz geleneksel kıyı balıkçısıyız. Kıyıya zarar vermiyoruz. Daha çok trol ve gırgırlar son zamanlarda ağlarının içine ağırlık koymaya başladı. Denizin dibini taraya taraya gidiyorlar ve balıkların yavrulama alanlarını bozuyorlar. Sahil Güvenlik’i de kandırıyorlar. Sürdürülebilir balıkçılık olsun istiyorum. Yetkililer her şeyi bilmiyor. İklim krizi de denizlerin ısınmasına neden oluyor. Belki de bu yüzden artık balık yiyemeyeceğiz. Türkiye’de balık tüketimi diğer ülkelere göre çok daha aç. Balık insanların sağlığına çok faydalı bir ürün. Çok balık tüketmek gerekiyor.