Denizcinin anasayfası

Bin renk bir ömür

Bir ömür boyunca daima başarılar yaratmış, topluma faydalı olmuş, vakıflar kurarak imkansızlara yaşam umudu, gençlere çağdaş öğrenim imkanları sağlamış her müteşebbisi “Bin Renk Bir Ömür” başlığı ile anlatıyorum. Sıktı Koçman Bey de bir ömür ile bin renk yarattı.

 

Koçtuğ Denizcilik ve Ticaret A.Ş.’in yaratıcısı Sıtkı Koçman’ı anarken…

Sıtkı Koçman Bey’in yaşam öyküsü anlatmam için her zaman olduğu üzere bana yardımcı olan İlkfer Denizcilik Müzesi kurucu ortağı İlker Meşe ’ye çok teşekkür ediyorum.

Bir ömür boyunca daima başarılar yaratmış, topluma faydalı olmuş, vakıflar kurarak imkansızlara yaşam umudu, gençlere çağdaş öğrenim imkanları sağlamış her müteşebbisi “Bin Renk Bir Ömür” başlığı ile anlatıyorum. Sıktı Koçman Bey de bir ömür ile bin renk yarattı.
Sıtkı Koçman, Yüce Atatürk’ün dediği gibi, ülkesini seven, hareketli, atılgan, başladığı işleri başaran, yetenekli, irade sahibi ve engelleri aşmasını bilen dürüst bir kişi olarak bilgisiyle, görüşleriyle, insanlara olan gönül dolusu sevgisiyle, vatanına olan bağlılığıyla, yorulmak bilmeyen irade ve enerjisiyle her türlü güçlükleri yenerek birçok sanayi ve ticari kuruluşlar kurdu ve büyük başarılar sağladı.

 

14 Ekim 2005 Cuma günü vefat eden Sıtkı (Davut) Koçman, 13 Kasım 1328 (1912)’de İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde doğmuştur. Baba tarafından dedesi Üsküp eşrafından Kuruşcuoğlu Davut Bey, babası Atatürk’ün sınıf arkadaşı Jandarma Generali Kuruşcuoğlu Ali Kemâl Bey, annesi de saray doktorlarından Albay İsmail Hakkı Bey’in kızı Behice Hanım’dır. İlkokula Beşiktaş Şems-i Mekâtib’de başlayan Sıtkı Koçman, babasının Atatürk ‘ün tercih etmesi nedeniyle Amasya Jandarma Komutanlığına tayin olunması üzerine 22 Şubat 1919’da Amasya’ya geçmiş; ilk ve orta öğrenimini burada tamamlamıştır. 1923 yılında Kastamonu Lisesine yatılı öğrenci olarak başlayan Sıtkı Koçman, 1926-1927 öğretim yılında sınavla Zonguldak Maden Yüksek Mühendisliği Mektebi’ne girmiş ve bu okuldan 1930 -1931 öğretim yılında birincilikle mezun olmuştur.
1932-1939 yılları arasında Türkiye’deki krom madenlerini bulan ve işleten ilk firma olan İngiliz James Borthwick Paterson firmasının Göcek İşletmeleri müdürlük ve mühendislik görevlerini üstlenen Sıtkı Koçman, 1935 -1936 yıllarında Çorlu İstihkâm Taburunda Yedek Subay olarak askerlik görevini tamamladı.
22 Mayıs 1937 tarihinde Atatürk’ün ve Sıtkı Koçman’ın babası Ali Kemâl Koçman’ın da hocalığını yapmış olan Emekli Tümgeneral Nazif Kayacık’ın kızı Fatma Mefharet Hanım ile evlenen Sıtkı Koçman’ın bu evlilikten 16 Eylül 1939’da kızı Okşan Hanım, 23 Şubat 1943’te oğlu Ali dünyaya geldi.

Göcek işletmesinin kapanması üzerine İstanbul’a gelen Sıtkı Koçman, 1940’ta “Şark Nakliyat Şirketi” ile “Sıtkı Koçman ve Ortakları İthalât ve İhracat Şirketi”ni kurarak ticarî hayata atıldı. Haziran 1941 – Aralık 1942 arasında Bursa 5. Kolordu emrinde 1,5 yıl ihtiyat; 1945 yılında da ikinci defa ihtiyat yedek subaylığı yapan Sıtkı Koçman, dönüşünde taahhüt işlerine yönelmiştir. İlk olarak bakırın erimesi için gerekli olan çakmaktaşı bulunamadığından kapanmış bulunan Ergani Bakır İşletmelerine çakmak taşı çıkarma ve nakletme işine girmiştir.

Krom Madeni ve Koçtuğ Denizcilik öyküsü
Türkiye’de krom madenini James Borthwick Paterson buldu ve Koçtuğ Denizcilik şirketi bu öykünün sonucu olarak meydana geldi. John Borthwick Paterson İskoçya’da Edinburgh’un liman kenti olan Leith’den İzmir’e göç etmiştir. Sir Hugh Paterson’un kuzeni, Bonnie Prensi Charlie’nin sevgilisi olan Arnavutluk Düşesi Clementine Walkinshaw idi. John Borthwick Paterson’ın büyük babasının İskoçya’da kömür madeni vardı. Muazzam bir seyahat tutkunuydu. İzmir’i bu bakımdan çok sevmiş ve yerleşmeye karar vermiştir. Önce İzmir’de bir ev satın almış ve sonra Bornova’ya yerleştiğinde bir köşk satın almıştır. Hudutsuz şekilde alışveriş yapmak gibi bir tutkusu vardı. Örneğin 400 çift ayakkabısı olmuştur. (Kaynak: Osman Öndeş- “Türk Armatörleri Tarihi IV. Cilt 146 ..)

James Borthwick Paterson.
(Kaynak:Levantine Heritage Craig Encer)

Türkiye’de kromculuğun mühim hamle yaptığı yıllar 1900-1912 yıllarına rastlar. Bu tarihler arasında Mabeynci Ragıp Paşa, Köyceğizli Ali Ali Rıza Paşa, Burdur Mutasarrıfı Şeref Paşa ve Yahya Hayati Paşa gibi Türk erkânı ile İzmir’li İskoç levanten ve Türkiye’de krom madenini bulan Paterson ailesinden Douglas Paterson, Scharles Maas ve Nicola Luizidi Paşa; Fethiye, Köyceğiz, Burdur, Orhaneli ve Tavşanlı mıntıkalarındaki krom madenlerini çıkartmak üzere kurdukları şirketle büyük bir faaliyet göstermişlerdi. Madenlerden elde edilen kromlar deve kervanlarıyla en yakın sahile nakledilir, ihracat bağlantıları daima Douglas Paterson vasıtasıyla sağlanırdı.

Krom madeni gemi sahibi yapıyor
Balıkesir’in Sındırgı kazası dağlık alanlarında krom madenini keşfetmiş olan John Borthwick Paterson ile Paterson ailesinin ve akrabaları Edward de Jongh ailesinin başarıları, sonunda Sıtkı Koçman’ı gemi sahibi yapmıştır. Stanley Borthwick Paterson ’un Fethiye’deki krom madeni hükümetin 1935’de yabancılara ait sanayi tesislerini ve madenleri devletleştirmesi sırasında hemen tamamıyla elinden çıkmıştır. Paterson ve Edward de Jongh sadece madencilik faaliyetini değil, fakat deniz yoluyla yaptığı ihracat şansını da büyük ölçüde kaybetmiştir. Türk kromculuğunun kurulmasında ve gelişmesinde büyük hissesi olan Paterson ailesinden Stanley Paterson 1950 senesine kadar Türk kromlarının istihsal ve ihracatında muhtelif ülkelere satarak tanıtılmasında ve Fethiye’deki imtiyazlarını Fransız – Minerals et. Metaux firması ile işbirliği yaparak işletmeye almasında çok büyük hizmetler tesis etmiştir. Nitekim kurdukları Fethiye Maden Şirketi 40 yıla yakın bir süre Türkiye kromculuğuna uzman işçi ve teknik eleman yetiştiren bir okul görevi görmüştür. Bu okulun öğrencilerinden ve uzmanlarından biri de Sıtkı Koçman olmuştur.
Paterson ve de Jongh’un ilham verdiği Koçtuğ Denizcilik, Paterson’ların kazandırdıkları krom madeni ve ihracatı sonunda Türkiye’nin sanayi kalkınmasında olduğu kadar eğitim alanındaki unutulmaz bağışlarıyla da hatırlanacak Zonguldak Maden Yüksek Mühendisliği Mektebi’nden 1930-1931 öğretim yılında birincilikle mezun olmuş, Türkiye’nin ilk maden mühendislerinden Sıtkı Koçman’a da meslek ve ilham kaynağı teşkil etmişlerdir. Sıtkı Davut Koçman, Stanley Paterson firmasının Göcek İşletmeleri’nde 1932-1939 yılları arasında müdürlük ve mühendislik görevlerini yürütmüştür. Paterson Krom Madeni İşletmesi olan Paterson & Co’dur ki Sıtkı Koçman’a ufuklar açmış ve Koçtuğ Denizcilik firmasının doğmasının nedeni olmuşlardır.

De Jongh ailesinden Henry Richard de Jongh (1862-1935)

Edward de Jongh
İskoç asıllı Edward de Jongh Buca’da dünyaya geldi. Çevresinde “Eddie” olarak tanınmıştır. Annesi Phyllis, Peacock ailesinin kızlarındandır. Paterson ailesinin bilinen ilk ismi John Borthwick Paterson satın aldığı krom madenini işletmek amacıyla İskoçya’dan Buca’ya göçetmiştir. Bu amaçla önce Douglas Carr madeni çalıştırırken oğlu Douglas Stanley Paterson’u da Buca’ya göndermiştir. John Borthwick Paterson İzmir’li bir gençkız olan Preziosa ile evlenmiştir. Preziosa’nın genç kızlık adı Routh idi. İstanbul’da yaşayan ve İran’da ticari işleri olan bir levanten İngiliz ailesinin kızıydı.

Denizcilik ve Ticaret A.Ş. ‘nin kurulmasında Edward de Jongh’un yeri
Whittall Aile Ağacı incelendiğinde John Paterson’un kızlarından birinin Frederick George Whittall (1849-1897) ile evlendiği görülür. Bu ailenin 14 çocuğu olmuştur. 19.cu asrın ikinci yarısına dönersek, Richard Abbott çok başarılı bir piyanistti. Edward de Jongh’un son eşinin anneannesi Emily Paterson ile Grange olarak anılan Paterson’ların İzmir’deki konaklarında düet yaparlardı. Bu konakta ikisi balo salonunda, biri yemek salonunda olmak üzere 7 piyano vardı.
Sıtkı Davut Koçman, 1948’de çalışmayan krom madenlerinin, Hükûmetin kararıyla işletmeye açılması üzerine Fethiye Karakaklık krom madeninin işletmesini almış; ama sahile indirilen cevherlerin, gemi bulunmadığı için, sağlıklı biçimde ihracı mümkün olmamıştır. Bunun üzerine Alman Krupp firması ile 1949’dan itibaren gerçekleştirilen mümessillik ve krom anlaşması sonucu Krupp, İran’dan almakta olduğu krom madenlerinin tamamını Türkiye’den almayı ve karşılığında Koçman’a gemi inşa etmeyi kabul etmiş; ancak o tarihlerde Hükûmetçe yasaklanmış olan ticarette takas işlemine daha sonra Başbakan Adnan Menderes Hükümeti tarafından verilen izin üzerine Türkiye ticaret gemilerine kavuşmuş ve böylece 1952’de Koçtuğ Denizcilik ve Ticaret A.Ş. kurulmuştur. Koçtuğ Denizcilik ve Ticaret A.Ş. 1943-1947 arasında Zonguldak Kömür İşletmelerine maden direği temini ve nakliyesi işini üstlenmiştir. 1948’de Erzurum-Horasan demiryolu inşaatını taşaron olarak yapmıştır. Ayrıca bu yıla kadar çalışmayan krom madenlerinin, Hükûmetin kararıyla işletmeye açılması üzerine Fethiye Karakaklık krom madeninin işletmesini almış; ama sahile indirilen cevherlerin, gemi bulunmadığı için, sağlıklı biçimde ihracı mümkün olmamıştır. Bunun üzerine Alman Krupp firması ile 1949’dan itibaren gerçekleştirilen mümessillik ve krom anlaşması sonucu Krupp, İran’dan almakta olduğu krom madenlerinin tamamını Türkiye’den almayı ve karşılığında Sıtkı Koçman’a gemi yapmayı kabul etmiş; ancak o tarihlerde Hükümetçe yasaklanmış olan ticarette takas işlemine, daha sonra Başbakan Adnan Menderes Hükûmeti tarafından verilen izin üzerine Türkiye nakliye gemilerine kavuşmuş ve böylece 1952’de Koçtuğ Denizcilik ve Ticaret A.Ş. kurulmuştur. Sıtkı Davut Koçman, 1952’den itibaren peşpeşe “Köyceğiz Kromları A.Ş”., “Bursa Toros Kromları A.Ş.”, “Kıyra Kromları Ltd. Şti.’ şirketlerini kurmuştur. Türk sanayiindeki asıl büyük atılımı otomotiv sektöründedir. 1957’de İngilizlerle ortak olarak İzmir’de BMC Sanayi ve Ticaret A.Ş.’yi ve tesislerini kurmuştur. Bu tesisler, Türkiye’de ilk kurulan entegre otomotiv üretim tesisidir. Burada ilk defa dizel oto-motor dökümhanesi kurulmuş ve ilk dizel motoru üretilmiştir. Ayrıca otomobil, kamyon, kamyonet, traktör imalatı gerçekleştirilmiştir. (Kaynak: Edward de Jongh- Levantine Heritage.) Bu alandaki başarısı nedeniyle 1973’te İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth tarafından “Üstün Liyakat Nişanı” verilmiştir. 1960 yılından itibaren tavukçuluk sektörüne öncülük eden Sıtkı Koçman, İsrail Yavne Kibutzu ile ortak Güneşli Tavuk Çiftliğini ve ülkemizde paketlenmiş, mamul ve yarı mamul tavuk etini tanıtarak yaygınlaştıran “Bandırma Banvit A.Ş” yi; yine İsrail Habic firması ile ortak fennî tavuk yemi üreten İstanbul’da “Topkapı Yem Sanayi A.Ş.” ; Bandırma’da “Banvit Vitaminli Yem Sanayi A.Ş.”; “Bursa’da “Bursa Vitaminli Yem Sanayi A.Ş”.;Bolu’da “Bolu Vitaminli Yem Sanayi A.Ş.” yi kurmuştur. Sıtkı Koçman tavukçuluk yanında Türkiye’de yine ilk olarak kanatlı hayvanlar için ilâç üretimine de girmiş ve İsrail Habic firması sahibi Dr. Benthovim ile ortak “Topkapı Kimya İlâç Sanayii A.Ş. (Topkim)” i kurmuştur. Daha sonra ziraî ilâç alanında Topkapı Agrokim A.Ş. ile beşerî ilaç alanında da “Med İlâç A.Ş.” yi; Sabancı Grubu ile otomotiv yan sanayi mamulleri için “Akkardan-Sa” ; Koç Grubu ile de kamyon jantı üretimi yapan “Tekersan A.Ş.” yi kurmuştur. Eğitim alanında unutulmaz vakıflar kurdu.
Sanayi ve ticaret alanlarındaki öncülüklerinin ve üstün başarılarının yanında özellikle eğitim alanına büyük önem veren Sıtkı Koçman, 1932 yılından başlayarak ülkemizin pek çok il ve ilçesinde okul, hastahane, sağlık ocağı ve benzeri kurumları yaptırıp hizmete sunmuş; en önemlisi de sessiz-sedasız verdiği burslarla pek çok gencin üniversite ve hattâ yurtdışı öğrenimlerini tamamlamalarını sağlamıştır. Bu arada Muğla Üniversitesi’ni himayesine alan Sıtkı Koçman, kurduğu vakıf vasıtasıyla yüzmilyonları aşan harcamalarla Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’ne destek olmuştur.
İstiklâl savaşında, Amasya Jandarma kumandanlığı görevinde bulunan babası Ali Kemâl Koçman’dan kendisine intikal eden “İstiklâl Madalyası” sâhibi ve Bakanlar Kurulu’nun 18 Mayıs 2000 tarih ve 2000/762 sayılı kararı ile “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” ile ödüllendirilen ve Muğla Üniversitesi Senatosu’nun 01.08.2000 tarih ve 183 sayılı kararı ile kendisine “Fahrî Doktor (Dr. h.c.)” unvanı verilen Sıtkı Koçman, çok iyi derecede Fransızca, iyi derecede Almanca ve İngilizce biliyordu. Muğla Üniversitesi’ne verdiği destekten ötürü “Muğla’nın Babası” olarak tanınır. Sıtkı Koçman, 15 Ekim 2005’te Zürih’te hayatını kaybetmiş, İstanbul’da Feriköy mezarlığına gömülmüştür.

Sıtkı Koçman ve Selahattin Göktuğ
Muğla bölgesinde çalıştığı yıllarda, o bölgelerin krom cevheri yatakları hakkında önemli bilgi ve deneyim sahibi olan Sıtkı Koçman, arkadaşı Selahattin Göktuğ’un hem parasal hem de mühendislik birikimini de birleştirerek, adi bir ortaklık senedi imzalayarak çalışmaya başladılar. Bölgeden çıkardıkları cevherleri, deve sırtında deniz kıyısına indirerek önce mavnalara, daha sonra mavnalarla gemi bordasına taşıyarak gemilere yüklemek suretiyle ihracat yaptılar. Bu sistemle hem üretici, hem de ihracatçı olarak ABD ve Avrupa piyasalarına maden ihraç ettiler. Maden kaynaklarının kullanılması, işletilmesi, üretilmesi, üretime hazır duruma getirilmesi ve yurt dışı pazarlara satılması, Türkiye’nin iktisadî kalkınma plan ve hedeflerine uygundu. Bu iki genç işletmeci, bilgi ve becerileriyle ABD ve Avrupa piyasalarına girdiler ve güven sağladılar. Madeni gemiyle taşımak adına gemi yatırımları 1950’li yıllara gelindiğinde, yükledikleri gemilerin, bir ton maden cevherinin FOB değerine eşit bir navlunla ABD’ye taşındığını öğrendiler. Bu bilgi, kafalarında deniz taşımacılığı alanına girmelerinin yolunu açtı. Kafalarında oluşan bu düşüncelerini, Almanya’daki baş müşterisi olan, ürettikleri maden cevherinin taşınmasında kullandıkları ve aynı zamanda Türk piyasasına sattıkları ağır iş kamyonların üreticisi Krupp firması sahibi ve yöneticilerine açtılar. Krupp, aynı zamanda Bremen ve Bremerhaven’deki tersanelerinin de sahibi idi. Bu firma uygun şartlarda gemi yapabileceği bilgisini verdi. Bremerhaven’deki Seebeckwefrt Tersanesi kendilerine, 1950 yılında yaptıkları modern şileplerden örnekler göstererek hem dürüst bilgi verdi, hem de en iyi malı teklif etti. Tersane, mevcut Hermes kredisinden finansman sağladı ve 1955 yılında ilk iki gemilerini sipariş ettiler. Gemilerden birincisi 1957 yılında, ikincisi 1958 yılında teslim edilecekti. Bedellerin 10’u siparişte, %5’i omurganın kızağa konmasında, 10’u da tesliminde ödenecek ve ilk iki yılı ödemesiz 8 yıl vadeli, yıllık %6 faizle her biri için DM 6.000.000.- fiyata anlaşma yaptılar.

Gemilerin sahibi olarak firma ismi Koçman’ın KOÇ’u, Göktuğ’un TUĞ’u birleştirilerek Koçtuğ adı seçildi ve “Sıtkı Koçman – Selahattin Göktuğ Koçtuğ Denizcilik İşletmesi Donatma İştiraki” 1956 yılında tescil edildi. Yaptırdıkları gemilerin adlarını, madenden kazanç elde ettikleri Muğla ili ve ilçelerini seçerek, 1957 yılında teslim alınan ilk gemiye Fethiye, 1958 yılında teslim alınan ikinci gemiye Muğla adını verdiler. Birinci gemi olan Fethiye önceleri Akçay-Emden arasında dökme demir cevheri ile dolu gidip, boş dönerek çalışmaya başladı. İkinci gemi Muğla ise, Türkiye-ABD arasında dökme krom cevheri taşımasına başladı. Ancak, geminin gidişte çok düşük navlunla krom cevheri taşıması, dönüşte kiralama yoluyla Yunanistan’a dökme fosfat kayası, Mısır ve Lübnan’a süt tozu, telefon direkleri vb gibi yüklerin taşınmasından elde edilen navlunla taksit borçlarını ödemediğini gördüler. Bu iki müteşebbis, sağlam ve sağlıklı temeller üzerine kurdukları bu işletmenin denizcilik alanında güç oluşturmak için işletmenin başına genç dinamik bilgili üretken ve her zaman kendini yenileyen birini aradılar ve buldular. Bu genç yetenek gerek okul hayatında, gerekse çalışma hayatında bilgi ve becerileriyle dikkat çekmiş genç bir kaptanı 1958 yılında işletmeye aldılar. İşletmeye alınan bu genç yetenek, Avrupa ülkeleriyle Türkiye ve Doğu Akdeniz limanları arasında ticaretin gelişmekte olduğunu ve mal ihtiyaçlarının giderek artacağını görür ve bu konuda bir rapor hazırlar. Raporda, Türkiye’den Kuzey Avrupa’ya maden yükü ile giden gemiler, dönüşte demir-çelik, kimya, sanayi ürünleri vb. yükler taşınacak. Rapora göre gemiler yüklü olarak gidecek ve yüklü olarak gelecek. Rapora gemilerin sefer programlarını da yaparak işletme sahiplerine sunar. Düzenli Hat Seferlerinin Başlaması İşletme sahipleri bu raporu tetkik ettiklerinde; Türkiye’de özel teşebbüs olarak yeni inşa edilmiş Türk Bayrağı taşıyan gemilerle bir İlk’e imza atacakları ve taksit borçlarını zorlanmadan ödeme yapacakları düşüncesiyle raporu onayladılar. 1958 yılı sonbaharında Koçtuğ Line olarak Kuzey Avrupa-Doğu Akdeniz arasında ilk düzenli seferlerini başlattılar. Şirketin dünya denizcilik piyasalarında zamanın son teknolojisi ile Almanya’da yeni inşa edilmiş Türk Bayraklı gemilerle özel bir Türk denizcilik firması olarak düzenli seferlere başlaması, hizmet üretiminde ilkelerinden taviz vermeden yaratıcı ve mücadeleci olması, firmayı kısa zamanda saygın bir Türk denizcilik kuruluşu haline getirdi. 1961 yılında aynı tersaneye, aynı tonajda Bodrum ve Marmaris 1 gemilerinin siparişi verildi. O yıllarda Türkiye’nin çok önemli ağır sanayi yatırımlarına ait makine ve malzemeler, bu gemilerle taşındı. 1970 yılı başlarında her biri 14500 dwt’luk Dalaman ve Köyceğiz 1 adlı gemiler, ABD-Akdeniz hattında çalıştırılmak üzere aynı tersaneye sipariş edildi.

Yaptırılan bu gemiler, üstün teknik yapıları, 120 ton kaldırma gücüne sahip ağır vinç donanımları ile limanlarda ağır parçaların yükleme/boşaltmalarını kendi vinçleriyle yapan gemilerdi. Bu gemiler, 1974 yılında yapılan Kıbrıs Barış Harekâtı’nda da çok yararlı hizmetler verdi. ( Kaynak:Osman Öndeş; “Türk Armatörleri Tarihi “IV. Cilt 151) 1980 yılı başlarında hazır satın alınan Milas 1 , Gökova 1 ve Ula adlı gemilerle filosunu 9 parça gemiye çıkardı. İşletme bu filonun meydana getirilişinde, tamamen kendi öz kaynaklarını ve kişisel itibarlarını kullandı. Kamu kaynaklarından en ufak bir talepte bulunmadı. İşletme, 1958’de 00 ve 1970’de g oranında yapılan devalüasyonlardan dolayı ağır bunalımlar yaşadı. Her türlü özveri ve ağır çalışma koşulları ile firma bu bunalımları aştı.

Türk Bayraklı Gemilerle Yapılan İhracat
1970’li yılların başına kadar, çimento ithal eden Türkiye, yavaş yavaş ihracatçı ülkeler arasına katıldı. O yıllarda yapılan ihracatın, CF veya CIF esasından satılması konusunda verilen navlun tekliflerinin Türk Bayraklı gemilere, dolar karşılığı TL ödenmesi teklifi büyük avantaj sağladı. Bu da, Türk ürünlerinin dünya pazarlarına rahat girme imkânını elde etti. Modern Türk Bayraklı gemilere sahip olan KOÇTUĞ’ a önemli görevler düştü, önceleri 100.000 tonla başlayan ihracat taşıması, bu yıllarda ülkemizde yeni inşa edilen genç koster filosunu da kiralamak suretiyle yüklerin rahat taşınmasını sağladı ve taşıma kapasitesini bir yılda 500.000 tona çıkardı. Bu görevin başarılmasından sonra Türkiye ihracatçı ülkeler arasında yer aldı. Koçtuğ uluslararası denizcilik piyasalarında özel sektör olarak başlatmış olduğu düzenli hat seferleriyle, Türk denizciliğine onur ve saygınlık kazandırdı. Millî menfaatlerimizi ön planda tutarak denizciliğin güç ve rekabet mücadelesinde etkinliğini sürdürdü. İhtiyaç ve beklentilerini gerçekleştirdi. Yabancı ve köklü hatlarla acentelik alanında işbirliği kurarak, İran ve Irak yüklerinin uzun yıllardan sonra ülkemiz limanlarından transit taşınmasının öncülüğünü yaptı. Bunun gibi birçok ilklere imza atan işletme, bir yandan bürokrasi engelini aşmaya çalışırken, diğer yandan birçok genç ve girişken elemanların yetişmesinde doğrudan ve dolaylı bir rol üstlendi. Türk denizcilik dünyasında olduğu üzere, uluslar arası denizcilik sahnesinde de Koçtuğ, düzenli hat seferleriyle ülkeye ticari, sosyal ve kültürel ilişkiler ve etkinlikler sağladı. Bu etkinlikleri sağlamada emeği bulunun vatansever bu iki müteşebbisten biri olan Selahattin Göktuğ , 1984 yılında hayata veda etti.

Sıtkı Koçman armatörlüğe veda ediyor
Sıtkı Koçman, bu tarihte 72 yaşında ve halen bir şeyler yapabilmek umut ve arzusu ile yanıp tutuşmaktaydı. Bir yaşamın sonu Koçtuğ tam 43 yıl sürdürdüğü düzenli hat taşımacılığını, bürokratik engeller nedeniyle, 2001 yılının Kasım ayı sonunda tamamen kapattı. Sıtkı Koçman, taşından toprağından ekmek yediği, servet kazandığı ve çok sevdiği Muğla’ya ve Muğla ilçelerine sosyal, kültürel ve iktisadi alanda gelişmesi için bütün varlığını bir vakıf aracılığı ile Muğla Üniversitesi’ne bağışladı. Bu güzel beldenin vatana hayırlı ve verimli evlatlarının bilim ve eğitim görmesi için elinden gelen her şeyi yaptı.
Sıtkı Koçman, oğlu Ali Koçman’ı 1999 yılında, eşi Mefharet Hanımefendi’yi de 2004 yılında kaybetti ve 15 Ekim 2005 tarihinde Zürih’te tedavi gördüğü hastanede 93 yaşında yaşamını yitirdi. Naaşı İstanbul’a getirilerek Feriköy Mezarlığına defnedildi.

Hey gidi Ali Koçman!
Oğlu Ali Koçman çok değerli bir evlattı. Sıtkı Koçman’ın rahatsızlıkları artınca, şirketi Ali Koçman’a devretti. Fakat Ali Koçman’ın da vefatıyla sona gelindi. Ali Koçman’ın aslında “Koçtuğ Denizcilik Şirketi”nden değil, deniz ticaretine yapılan yatırımlardan şikayeti vardı.
Ali Koçman son derece zengin kültür dünyasına sahip, saygın ve nüktedan bir şahsiyetti. Onun kişiliği ve denizi sevmeyişi vefatından sonra birkaç makalede çok sevecen ifadelerle kalemle alınmıştır. Bunlardan biri Meral Tamer’in Milliyet’teki “Hey gidi Ali Koçman!” başlıklı makalesidir.

 

 

Demokrat, hoşgörülü, sanatsever, entellektüel, esprili, hoş sohbet, çuvaldızı kendine batırabilen… Onunla son kez geçen yıl tam bu günlerde Baltimore’da, Johns Hopkins Hastanesi’ndeki odasında uzun uzun sohbet etmiştik. Son yıllarda Kurban Bayramı tatiline denk getirerek Johns Hopkins’te 10 – 15 gün kadar kalıyordu. Orada iki göz ameliyatı geçirmiş, 40 – 45 gün kaldığı da olmuştu. Ben ise aynı günlerde katarakt ameliyatı olmuştum ve doktor kontrolleri için otelde kalıyordum. Gözleri hiç görmüyordu. “6 – 7 yıl önce bana 3 yıl sonra senin gözlerin hiç görmeyecek deseler, hayatımın sona ereceğini, o şekilde yaşayamayacağımı düşünürdüm. Ama yaşıyor insan. O duruma da alışıyor ve kendine küçük mutluluklar buluyor” demişti. Koçman’ın Tüsiad Başkanlığı döneminde çok sık birlikte olmuş ve onun engin kapasitesini ve yeteneklerini bilen biri olarak bu sözleri duymak çok hüzün vericiydi. (Kaynak: Meral Tamer, 4 Nisan 1999, Milliyet).

Denizi Sevmeyen Armatör Ali Koçman’ın vefatından sonra 31 Mart 1999 günkü Hürriyet “Gündem” sütununda görülen başlık “Denizi Sevmeyen Armatör” dü. Yazar; “Kalbine yenik düşen 56 yaşındaki Ali Koçman, Türk denizcilik sektörünün duayenlerinden biriydi. Çocukluğu ve gençliği yalıda geçen Koçman denizle bu kadar iç içe olunca, sonunda bıkmış. Denizden hiç hoşlanmadığını söyleyen Ali Koçman’ın bir sandalı bile yoktu.” diyordu. Tedavi olmak için önceki akşam ABD’ye giderken uçakta geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Ali Koçman, Türk denizcilik sektörünün duayenlerinden biriydi.

Sıtkı Koçman’ın kızı Okşan Koçman’ın anlattığı babası
Her sene tekrarlanan Sıtkı Koçman Günleri’ne katılmak üzere Muğla’ya gelen Sıtkı Koçman’ın kızı Okşan Koçman ve torunu Alan Perese , Yeni Asır Gazetesi ile yapılan söyleşide;”Ancak yine de gazetenizin öncülüğünde, vatandaşların ve milletvekillerinin girişimlerinden memnun olduk” diyerek şöyle anlatmıştır.
– Bizim, merhum babam Sıtkı Koçman’ın isminin Muğla Üniversitesi’ne verilmesi için hiçbir zaman talebimiz olmadı. Bir tek gün bile isim, gündemimize gelmedi. Babam yaptığı yatırımlar ve davranışlar ile her zaman müstesna bir örnek oldu. Babam çocuklarına ve gençlere çok düşkündü. Eğitime olan önemi kendisinden gelen doğal karakteriydi. Babamın Muğla’ya ve Muğla Üniversitesi’ne yaptığı yatırımlar ortada. Herkes babamın yaptığı yatırım ve bağışları çok iyi biliyor. Babamın vefatından sonra da bağışlar devam etti…Sıtkı Koçman Muğla’da sadece üniversiteye değil, vakıf eliyle 500’e yakın öğrenciye burs veriyor. Ben sadece şunu söylemek istiyorum: babamın ismiyle iftihar ediyorum.

Dedesiyle gurur duyuyor
Merhum Sıtkı Koçman’ın torunu Alan Perese ise 8 yıl önce Türkiye’ye geldiğini belirterek şöyle devam etmişti; “2 yıl dedemin yanında çalıştım. İlerleyen yaşına rağmen çok azimli, hırslı ve çalışkan biriydi. Dedem her zaman eğitime önem verdi. Muğla Üniversitesi’nin gelişmesi için çabaladı. Biz de uğraş vermeye devam edeceğiz. Dedemle gurur duyuyorum”.
(Söyleşi : Osman Akça / Mustafa Suiçmez, 27 Kasım 2011, Yeniasır Gazetesi )

 

 

 

 


Bunları da beğenebilirsin