Denizcinin anasayfası

Neden kılavuz kaptan oldum?

Rumelikavağı’nda doğmuş ve Sarıyer’de büyümüş olmam dolayısıyla Tellibaba’nın olduğu yerde bulunan bahçe içindeki binanın (Kavak Kılavuzluk İstasyonu) sahil tarafında bulunan iskelesinden kalkan ve yanaşan, o zamanlar Rumeli Kavağı ile Anadolu Kavağı arasında uzanan çelik ağların (Mania Ağları) arasından geçerek Karadeniz’den gelen ve Karadeniz’e giden gemilere yanaşıp dönen motorların ne yaptıklarını merak ederdim.

Yıl 1967, Yüksek Denizcilik Okulu’nun (YDO) güverte bölümünün 3. sınıf öğrencisi iken denizciliğe olan merakımdan o zamanlar Tophane’de bulunan İstanbul Liman Kılavuzluk İstasyonu’na gitmiştim. O zamana kadar hiçbir kılavuzluk istasyonu görmemiştim.

İstanbul Limanı Kılavuzluk İstasyonu Tophane Rıhtımı’nda bulunan binaların Salıpazarı yönündeki en son binanın üst katında idi. Alt katta Karaköy ve Salıpazarı rıhtımlarında yükleme ve boşaltma yapan amelelerin ve servislerinin ofisleri bulunuyordu. Üst kattaki kılavuzluk istasyonunda bir baş kılavuz kaptan kamarası ve birde Kılavuz kaptanların yattığı koğuş gibi bir bölüm bulunuyordu. Kılavuz kaptanlar bu koğuş halindeki kamarada ranzalarda yatıyordu. Salonun ortasında odun veya kömür sobası gibi bir soba bulunuyordu. Kılavuzluk istasyonundaki iaşe ve ibade imkanları tamamen kılavuz kaptanların kendileri tarafından karşılanıyordu.

Kılavuz kaptanlar iki vardiya halinde 4 gün içeri ve 4 gün dışarı olmak üzere çoğunluğu pratikten yetişmiş kaptanlardan oluşmakta idi. Yanlış hatırlamıyorsam her liman vardiyasında 5 kişi bulunuyordu. Bunlardan sadece Coşkun Cercişoğlu, Oktay Babacan ve Şakir Göksu ağabeyleri hatırlıyorum. Ben kılavuzluk istasyonunda ilken bir yolcu gemisi geldi ve Coşkun Ağabey ile Hollanda yapımı en fazla 7-8 mil sürat yapabilen ince uzun görünümlü bir kılavuzluk motoru ile gemiye gidip köprüstüne çıktık. Caşkun Ağabey Kabataş önlerinde gemiyi römorkörle 180 döndürerek akıntıyı kafaya aldı ve Karaköy Rıhtımı’na gemiyi yanaştırdı. Bu kılavuzluk hizmetinde kılavuz kaptanın halat merdivenden gemiye çıkışı, güverte zabiti tarafından karşılanışı, köprüüstüne gelişi, gemi kaptanı ile karşılaşması ve bilgi alış verişi sonrası gemiyi yanaştırmaları aşamalarındaki Gemi Kaptanı – Kılavuz Kaptan ilişkisindeki, karşılıklı saygınlık ve nezaket beni çok etkilemişti.

1960’lı yıllarda; Karaköy rıhtımları ve Dolmabahçe şamandıraları yolcu gemilerine, Salıpazarı rıhtımları ve Karaköy şamandıraları ile Haydarpaşa Limanı yük gemilerine hizmet veriyordu.

İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı kılavuzluk hizmetleri de kılavuz kaptanların yaşadığı benzer imkansızlıklar içinde gerçekleştiriliyordu. İstanbul Boğazı’nda güneyde kılavuzluk istasyonu önce bir römorkörde, bilahare Harem Otelde ve Harem arabalı vapur iskelesinin üzerinde ki bölümde, Kuzeyde Rumeli Kavağı’nda (Tellitabya) kılavuzluk istasyonunda yaşayan kılavuz kaptanlarca, Çanakkale Boğazı’nda ise güneyde Çanakkale merkezde bir otelde ve bu otelden kuzeyde Gelibolu’ya ve güneyde Seddülbahir’e otobüs veya arabalar ile gidilerek ve kılavuzluk servis motorlarıyla da gemilere gidilerek kılavuzluk hizmetleri verilirmiş. Kılavuz kaptanlar iki vardiya olarak görev yaparlar ve kendi imkanları ile iaşe ve ibadelerini temin ederlermiş.

O yıllarda, Ülkemizde kılavuzluk hizmetleri, İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı, İstanbul Limanı, Haydarpaşa, Samsun, Zonguldak, Bandırma, derince, İzmir, Mersin, İskenderun limanlarında, Türkiye Denizcilik İşletmeleri ve Türkiye Devlet Demiryollarının kendilerinin işlettiği limanlarda kılavuzluk teşkilatları tarafından verilirmiş. Kılavuz kaptanları nerede ise çoğunluğu pratikten yetişmiş kaptanlardan, bilahare okullu denizcilerden oluşmakta imiş. Kılavuz kaptanların ve verdikleri kılavuzluk hizmetlerinin imkan ve kabiliyetleri o zamanlarda dünya standartlarının çok altındaki imkanlarla nerede ise yokluklar içinde gerçekleştirilen hizmetler imiş. Kılavuz kaptanların denizcilik meslek grupları içindeki yerleri ve değerleri ise fark edilemeyecek kadar azmış.

Yıl 1976; 1968 yılında Yüksek Denizcilik Okulu’ndan mezun olup, iki yıl deniz kuvvetlerimizin Başaran gemisinde askerlik yaptıktan sonra 1970 yılında Bir devlet kuruluşu olan D. B. Deniz Nakliyatı T. A. Ş nin ticaret gemilerinde güverte zabiti olarak göreve başladım. 1976 yılında 2. Kaptan olarak görev yapmakta iken, bu kez kılavuz kaptan olmak için yine Tophane’de bulunan TDİ Kılavuzluk Servisine gittim. O zamanlar evimin bulunduğu yaşam yerimden komşum ve tanışıklığım olan TDİ Kılavuzluk Servis Şefi Kaptan Günay SALMAN (Rahmetli) ağabeye giderek, kılavuz kaptan olmak istediğimi belirttim. Benimle uzun bir sohbet yaptıktan sonra Saim Kardeşim seni çok severim ama gemi kaptanı olmadan kılavuz kaptan olmanı tavsiye etmem dedi. Bir ağabey olarak sana tavsiyem “Önce gemi kaptanı ol. Sonra kılavuz kaptan ol”

Gemi kaptanı olduktan sonra gel seni hemen işe alayım dedi. Neden diye sorduğumda ise “Bir kılavuz kaptan olarak gemi manevrası yaparken, gemisini sana teslim eden bir gemi kaptanının kendi gemisinin manevrası sırasında ne hissettiğini hissetmezsen verdiğin manevra kumanlalarında zaafiyetler olabilir. bu husus bir kılavuz kaptan olarak gemilere riskli deniz alanlarında kılavuzluk hizmeti verirken, düşünmen gereken ilk husus olmalıdır” dedi ve beni gönderdi. Tekrar görevime döndüm ulusal ve yabancı bayraklı gemilerde gemi kaptanlığı yaptım. Bu müddet zarfında da gemimize ve gemime gelen Türk ve yabancı kılavuz kaptanları ve onların verdikleri kılavuzluk hizmetlerini çok dikkatle izledim.

Yıl 1982; gemi kaptanı olmuş ve çeşitli gemilerde gemi kaptanlığı yapmış olarak tekrar Tophane’de bulunan TDİ Kılavuzluk servisine geldim. Bu kez kılavuzluk servis şefi Kaptan Oktay UMUL (Rahmetli) ağabey idi. Oktay ağabey 1968 senesindeki ülkemizdeki kılavuz kaptanların kurmuş olduğu derneğimizin kurucularından ve ilk yönetim kurulu başkanımız imiş. Oktay UMUL ağabey ile görüştüm ve kılavuz kaptan olmak istediğimi belirttim. Bu kez kılavuz kaptan olma şartlarına haiz olduğum için kabul edildim. Yazılı ve sözlü imtihan sonrasında başarılı oldum ve 8 Ocak 1982 tarihinde staja başladım. 6 ay civarında süren stajım sonrasında bir heyet ile tatbiki ve sözlü imtihandan geçerek kılavuz kaptan oldum. İstanbul Liman Başkanlığında yapılan sözlü imtihanımda kılavuzluk teşkilatı temsilcisi ve 1967 yılında Tophane kılavuzluk istasyonunu ziyaretimde tanışmış olduğum, zamanın baş kılavuz kaptanı Oktay BABACAN ağabey idi. Bana soru olarak Kuzeyde Türkeli Feneri’nden, güneyde Mehmetçik (Seddülbahir) Feneri’ne kadar Türk Boğazları’nın batı sahilinde bulunan tüm fenerleri isimleri ve karakterleri ile saymamı istemişti. Başarılı olmam sonucunda da mutlu olmuş iste benim meslektaşlarım bunlar diyerek övüncünü belirtmişti.

O yıllarda; kılavuz kaptanların organik yapısı değişmeye başlamış pratik kökenli denizi kılavuz kaptanlar azalmaya, denizcilik okulu mezunu denizciler artmaya başlamıştı. Benim göreve başladığım 1982 yılında TDİ Kılavuzluk teşkilatında görevli beklide 40-50 civarında kılavuz kaptan vardı. Kılavuz kaptanların çoğunluğu zamanın Yüksek Denizcilik Okulu, bir kısmı Deniz Harp Okulu mezunu ve 12 civarında pratik kökenli denizci kılavuz kaptanlarımız vardı. Kılavuz kaptanlar 1967 yılında kılavuzluk istasyonunu ilk ziyaretim esnasında gözlemlediğim şekilde kendilerine sadece kılavuzluk istasyonu mekanı imkanı verilen, asgari yaşam şartlarında yaşayan, iaşe ve ibadeleri kendileri tarafından temin edilen, evlerinden sefer tasları ile iaşelerini getiren şartlara haiz idi. Kılavuz kaptan arkadaşlarımızdan bazıları ihtiyaçtan dolayı aşçılık yapıyordu. Bazıları ise mükemmel aşçı olmuşlardı. Tabi ki özellikle gemi kaptanlığı yapmış kılavuz kaptan meslektaşlarımız bu şartlardan çok rahatsız idik. Zamanla bu rahatsızlıklarımız 1990 lı yıllarda derneğimizin girişimleri, arkadaşlarımızın birlik ve beraberlik içinde hareketleri ve sendikamızın destekleri ile iyileştirildi ve kılavuz kaptanların, hem yaşam şartları (kılavuzluk istasyonlarında görevli hizmetliler), hem çalışma şartları (2 vardiyadan 3 vardiyaya geçiş) hem maddi imkanları (Gemi kaptanı gelirine yakın gelir) geliştirilerek bu günlere gelindi.

Son 30 yıl içinde; ülkemizde kılavuz kaptanlar ve kılavuzluk hizmetleri olarak önemli mesafeler kat edilmiştir. Kılavuz kaptanların sosyal ve maddi imkan ve kabiliyetleri, kılavuzluk istasyonlarının fiziki konumları, imkan ve kabiliyetleri, kılavuzluk servislerinin ve motorlarının imkan ve kabiliyetleri ile süratleri geliştirilmiş ve ihtiyaçları karşılayacak hale getirilmiştir. Yeterli mi. Tabi ki değil. Lakin Ülkemizde olması gerekenler maalesef zorlu mücadeleler ile elde edildi ve ediliyor. Bu güne kadar kılavuz kaptan meslektaşlarımın ve derneğimizin 50 yıllık zaman içinde gerçekleştirmiş oldukları demokratik mücadeleler ile önemli mesafeler kat edilmiştir. 30 yıllık kılavuz kaptanlık meslek hayatım boyunca ben de bu pozitif oluşumların gerçekleşmesinde etkin ve yorucu görevlerde bulunmaktan ve camiam için yararlı görevler yapmış olmaktan daima mutluluk duydum ve duyacağım. Lakin halen bir Avrupa ülkesi olan Türkiye’mizde Kılavuz Kaptanlar, Kılavuzluk istasyonları ve kılavuzluk hizmetlerinde Avrupa Birliğinde olduğu gibi standartlara, imkan ve kabiliyetlere erişilmiş olduğunu görememekten de üzüntü duymaktayım. Kılavuz kaptanların hiçbir ham maddeye ihtiyaç duymadan kendi fiziki kabiliyetleri, bilgileri, becerileri ve tecrübeleri ile yabancı bir iş yerinde kişisel hizmetleri ile gerçekleştirdikleri kılavuzluk hizmetleri sonucunda ürettikleri döviz bazında katma değerler, ülkeleri için çok önemli gelir kaynakları olmaktadır.

Kılavuz kaptanların ürettikleri bu yüksek katma değerden hak ettikleri payı almaları en tabi haklarıdır.

Kılavuz kaptanların senenin her günü, günün 24 saati, her türlü hava ve deniz şartlarında, her türlü yerli veya yabancı bayraklı gemilere verdikleri kılavuzluk hizmetleri öncelikle seyir, can, mal ve çevre emniyeti ile deniz güvenliğinin ve bölgenin sağlıklı çevrede sürdürülebilir yaşam hakkının güvencesidir. Şahsına bayrak çekilen meslek erbaplarının her türlü fiziki, sosyal, maddi ve kültürel haklara sahip olmaları en doğal hakları olmalıdır. Bu haklara kavuşulmasında tüm ilgili ve yetkili taraflar hassasiyet göstermelidir.

Yıl 2011; 10 Ağustos 2011 tarihinde Salıpazarı rıhtımında yanaşık bulunan MSC MAGNEFİCA isimli yolcu gemisine verdiğim kılavuzluk hizmetim son kılavuzluk hizmetim oldu. Gemide benim için tüm dostlarımın davetli olduğu bir tören düzenlendi. İstanbul Limanı ilgili ve yetkililerinin şahsım ile olumlu söylevleri sonrasında gemi kaptanı tarafından şahsıma bir plaket verildi. Bilahare MSC MAGNEFICA isimli gemiye verdiğim İstanbul Limanından kalkış manevrası kılavuzluk hizmetim ile kılavuzluk hayatım son buldu. Gemiden ayrıldıktan sonra kılavuzluk servis motoruna bindiğimde ise yakın mesafede bulunan Düzgit motoruna davet edilmem ve vefalı dostum Salim DÜZGİT ağabeyimin hazırlamış olduğu sürpriz ise beni ziyadesiyle memnun etti. DÜZGİT motoruna geçişim ile motorda bulunan ve tanışıklığım olan Selman hocanın şahsımla ilgili dini söylevlerde bulunulması başka bir mutluluğum oldu.

11 Ağustos 2011 tarihinde yaş haddinden emekli oldum. 1967 yılında başlayan, 8 Ocak 1982 de resmi olarak gerçekleşen ve devam eden, 10 Ağustos 2011 tarihinde MSC MAGNEFİCA isimli gemiye verdiğim kılavuzluk hizmetim ile sona eren, 30 yıllık kılavuz kaptanlık meslek hayatım benim için unutulmaz tarihi anılarla dolu bir onur kaynağı olmuştur. Bu müddet zarfında mesleğim, meslektaşlarım ve görevimle ilgili birçok olgunun içinde bulundum. Yararlı olduğuma inanarak şahsına bayrak çekilen ve güvenilirliğin insan şekline dönüşmüş bir mesleğin erbabı olmaktan daima mutluluk ve haz duydum ve duymaya devam edeceğim.

Değerli meslektaşlarım; kılavuz kaptan olarak şahsına bayrak çekilen ve çok farklı meziyetleri olan denizciler olarak, taşıdığınız bu meziyetlerinin doğrultusunda gemilere kılavuzluk hizmeti verirken o geminin kaptanının ne hissettiğini hissederek ve ilgili tüm taraflara eşit mesafede kalarak öncelikle kamunun haklarını ve ilgili yasaların kurallarını gözeterek kılavuzluk hizmetlerini vermelisiniz.

Bu gün çeşitli imkan ve kabiliyetlere sahip iseniz, bu imkan ve kabiliyetlerin sizlerden önce bu görevlere gelmiş ve kurmuş oldukları derneğimizin toplumsal gücünü kullanarak, gerçekleştirmiş oldukları zorlu mücadelelerin sonucu kazanılmış haklar olduğunu daima hatırlayınız. Birlik ve beraberlik içinde meslek hayatınızı sağlık, huzur, mutluluk ve esenlik içinde gerçekleştiriniz. İnşallah bizler gibi sizlerde yaş haddinden emekli olur ve sosyal hayatınıza huzur ve mutluluk içinde devam edersiniz.

Allah Selamet Versin.


Bunları da beğenebilirsin