Denizcinin anasayfası

Atatürk’ün teknesine isim verdiği kaptan

Türkiye’nin 2 numaralı kıyı kaptanı ehliyetinin sahibi Hantal Şevki Kaptan, 28 Kasım 1933 günü Samsun’da 18 parça geminin battığı fırtınada tüm denizcileri kurtardığı için Atatürk’ten teşekkür mektubu almıştı. Atatürk, Nusret mayın gemisinde sivil kaptanlık da yapan Hantal Şevki’nin teknesine Hüdaverdi ismini bizzat vermişti.

 

Yazan: Müh. İlker Meşe

 

Halim Ağabey (Halim Mete) ziyaretimize geldiğinde çok keyifli saatler geçiriyoruz. Denizcilerle ilgili hikayeleri ufkumuzu açıyor, derin tarih bilgimizi çok daha ilerilere taşıyor. Son gelişinde anlattığı büyük dedesi Hantal Şevki Kaptan’ın hikayesini ise daha önce hiç duymamıştık. Türkiye’nin 2 numaralı kıyı kaptan ehliyetinin sahibi olan Hantal Şevki Kaptan’ın ve Hantal ailesinin ilk gemilerinin fotoğraflarını bulmak da ayrıca keyifli oldu.

Halim Ağabey’in ağzından Hantal Şevki Kaptan’ın hikayesi şöyle:

 

Ailece denizciler

Hantal lakabı soyadından gelen Şevki Kaptan anne tarafımdan dedemin babası, babaannemin de amcası olur. Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği 2 numaralı yakın yol kaptan ehliyetinin sahibidir. Hantal Şevki Kaptan’ın çocukları dedem İbrahim ile kardeşleri İsmail Kaptan, Tornacı Şaban Usta, Nazım, Salih Kaptan ve Havva’dır. Şevki Kaptan aynı zamanda Kaşif Kalkavan’ın babasının dayısıdır.

Hantal Şevki Kaptan’dan gelen soyun gemilerinin isimleri Hüdaverdi, Merih, Karaca ve İmdat’tı. Aynı zamanda Kervan isimli bir takaları da vardı. Aile içinde bu gemilere ortak olanların yanı sıra, Hantal sülalesine ait farklı gemiler de bulunuyordu.

 

 

Karaca’nın deniz hayatı Marmaris’te bitti

Karaca çektirmesi Marmaris Yalancıboğaz’da yanarak hayatına son verdi.
Karaca’nın makinisti kayınpederim Salih Usta’ydı (Tüysüz). Onu da es geçmeyelim. Kendisi o dönemin en önemli makinistlerinden biriydi. Hantal Şevki Kaptan’ın en değerli yardımcısıydı ve adlarını kaydettiğim tüm gemilerde çalışmıştı. Salih Usta dünya tatlısı bir adamdı. Torunlarının Pamuk Dede’siydi. Aynı zamanda gönülden bir Atatürkçü’ydü. Cumhuriyet Gazetesi okurdu. Kuran’ı Kerim’i okurken mealini bizlere söyleyecek kadar da dindar bir insandı. Aydın bir kişiliği vardı. Nurlar içinde uyusun.

 

1 numara da Hantal Ailesi’nde

Şevki Kaptan Türkiye Cumhuriyeti’nin 2 numaralı kıyı kaptanı ehliyetinin sahibiydi. Bir numaralı ehliyet sahibi de ağabeyi Hantal Rızvan Kaptan’dı. Bu ehliyetler Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra verilen ilk ehliyetlerdi.

 

 

Nusret’in sivil kaptanıydı

Hantal Şevki Kaptan aynı zamanda bir savaş kahramanıydı. Çanakkale’de Nusret mayın gemisinde sivil kaptanlık yapmış, Çanakkale Boğazı’na mayın döşemiş. 1915 yılında Gelibolu ve Çanakkale Boğazı’nı savunan 5. Ordu’nun komutanı Otto Liman von Sanders Paşa’yı Nusret mayın gemisiyle Çanakkale Boğazı’nda keşfe çıkartmış ve yakın irtibat içinde olmuş. Bunları kendisi ile konuşma fırsatım olmasa da aile büyüklerimden dinledim.

 

 

Atatürk’ün teşekkür mektubu yazdığı kaptan

28 Kasım 1933 günü Samsun’da büyük bir fırtına patlak veriyor. O dönemde liman da yok. Tam 18 parça gemi batıyor. Hantal Şevki Kaptan kendi teknesi ile denize çıkıyor ve fırtınaya rağmen denizcileri kurtarıyor. Kimsenin boğulmasına, kaybolmasına müsaade etmiyor. Bir tek kendi teknesi sağlam kalıyor. Fırtınaya yakalanan teknelerin tümü batıyor. Bu kahramanlığından dolayı Mustafa Kemal Atatürk bizzat teşekkür yazısı gönderiyor. Sahibi olduğu teknenin adını da Mustafa Kemal Atatürk değiştiriyor ve Hüdaverdi koyuyor. Hüdaverdi’nin anlamı Allah verdidir.

Atatürk’ün yolladığı teşekkür yazısında şöyle yazmaktadır:

 “12.12.1933
Çoruh’ta:
Hantal oğlu Şevki Efendi’ye. 28/Teşrinisani(Kasım)/1933 Salı günü akşamı zuhur eden müthiş fırtına sırasında Samsun Limanında bulunan motorunuza kazazedeleri almak hususunda göstermiş olduğunuz cansiperane gayret ve fedakar faaliyetleriniz şayanı takdir görülmüştür. Sebkeden insanı sadakatinize Vilayet namına teşekkür ederim efendim.

Vali N.
Mustafa Kemal Atatürk”

 

Atatürk ve Hz. Muhammed’i aynı rüyada görmüş

Bir ilginç hikayeyi de Salih Usta’dan dinlemiştim. Muhtemelen Merih gemisinde çalışırlarken Şevki Kaptan sabah erkenden ve ter içinde. Salih Usta’ya sarılıp ağlamaya başlıyor: “Salih ben ne yaptum, ben ne yaptum. Ben bu güne kadar Atatürk’ü tam tanıyamamışım. Onu bize hep olumsuz anlatmışlar. Rüyamda Hazreti Peygamberi gördüm. Kapı açıldı içeriye Mustafa Kemal Paşa girdi, Atatürk girdi.”
Bu insanlar ki Kaptan onlardan biridir, rüyayla inancını buluşturur. 17 günde bir hatim indirir. Kaptan bu rüyadan çok etkileniyor ve o günden sonra Atatürk hakkında hiçbir olumsuz söz söylemediği gibi kimseyi de onun hakkında konuşturtmuyor. Atatürk için hep güzel sözler söylüyor.
İşte bu rüyadan sonra yukarıda yazdığımız fırtına kopuyor ve Atatürk’ten o mektubu alıyor. Bunları ailemizin bir kısmı hiç bilmez. Bunları Kaptan’ın yeğeni olan babaannem Hantal’ın Seher ve dedem İbrahim Kaptan ile dayım Mustafa Hantal’dan dinledim.

1978 yılında Hakk’ın rahmetine kavuşan Şevki Kaptan İyidere Mezarlığı’nda yatmakta. Yanındaki mezarda da kız kardeşi Hatice Hala (Kaşif Kalkavan’ın babaannesi) yatıyor. Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun.

 

Milli Mücadele’ye silahlar böyle gitti

Hantal Şevki Kaptan’ın oğlu olan dedem Hantal İbrahim Kaptan’dan da bahsetmeliyim. O zaman henüz Çılgın Türkler kitabı yayınlanmamıştı. Dedeme sordum: “İstiklal Harbi’nde 20’li yaşlarda olmalısın. Neredeydin?”

Bana şunları anlattı:  “Bak Halim Oğul. Ben 20 yaşlarındaydım. İngilizler İstanbul’u işgal etmişti. İzmit Körfezi deniz yolu kapatılmıştı. Bizim 5-6 tonluk yelkenli bir kayığımız vardı. Ayvansaray’dan tuz yüklerdik ama altına iç yağına sarılmış silah ve mermileri koyardık. Haliç Köprüsü’nün altından da çok sorun olmadan geçerdik. Daha sonra Haliç’te çok kayık batırıldı. Silahlar denizde kayboldu. 1955-65 arasında buradan kum yükleyen kum motorlarının kepçelerine mermiler gelirdi.

Biz Haliç’ten çıkıp Boğaz’ın ağzında, Poyrazköy’de kayığı kontrol ettirirdik. Bizi orada İngilizler’in görevlendirdiği Türk vatandaşı bir Ermeni kontrol ederdi. Aslında kontrol edermiş gibi yapardı. Dedem adını bilirdi ve bana söylemişti ama unuttum. Boğazdan çıkar, Sakarya Nehri’nden içeriye girer ve silahları Milis Kuvveleri Reisi Metozade Hüseyin Ağa’ya teslim ederdik. Ben 5-6 sefer yaptım.

Torunum sana vasiyetimdir

Bak oğul, savaş bitti ve o vatansever Ermeni vatandaşı fakir düştü. Biz senin de isimlerini bildiğin Merih, Karaca, Hüdaverdi ve İmdat gemileriyle her Boğaz giriş çıkışında Poyrazköy’e uğrayıp o ölünceye kadar maişetini temin ettik. Onu yoksul bırakmadık. İnsanları dinine göre sorgulama. Yeter ki insan olsun. Ermeni, Rum veya başka bir inançtan olan kişilerin vatansever olması bazen her şeyin önüne geçer. Ben bunu bütün aileye anlatmışımdır. Bunlar unutulmamalıdır.”

Türk denizciliğinin mazisi kaydedilmeye devam etmeli

Dedemin sözünü tekrarlamak isterim: “Hepimiz fâniyiz.” Türk denizciliğinin mazisi mutlaka kaydedilmeye devam edilmelidir.


Bunları da beğenebilirsin