Denizcinin anasayfası

Tanju Okan’a Trabya Plajı’nda nasıl yenildik

YDO Gv. 72 mezunu Mehmet Ali Sökmen ağabey, hepimizin yakından tanıdığı Ruhi Sarıalp hocamız ve yeğeni olan müzisyen Tanju Okan’la olan anılarını anlattı. Tanju Okan Tarabya Plajı’ndaki yüzme yarışında YDO’luları farkla yenmiş.

 

Mehmet Ali Sökmen ağabeyim 20 Şubat 2024 tarihinde bizi ziyaret ettiğinde, INDEPENDENTA tankerinin kaptanı Mihai Dorinel’in kendisine imzalayarak hediye ettiği bir kitabı İlkfer Denizcilik Müzesi’ne bağışlamış ve Romen kaptanla ilgili dikkat çekici anılarını bizlerle paylaşmıştı. Biz de Denizcilik Dergisi’nin sayfalarında bu anıları yayınlamıştık.
Mehmet Ali Sökmen ağabeyle bu ziyaretin ardından Denizcilik Dergisi için ropörtaj da yaptık. Her ay mezun ağabeylerimizin hikayelerini anlattığımız köşemizde bu röportajı da yayınlayacağız. Ancak Mehmet Ali Sökmen ağabeyin, hepimizin yakından tanıdığı Ruhi Sarıalp hocamız ve yeğeni olan müzisyen Tanju Okan’la olan anısını hemen yazmadan da geçemedik.
Mehmet Ali Sökmen ağabeyin kaleminden, iyi okumalar diliyoruz…

 

Eskilerden esen rüzgarlar

Bu yazımda hatıralarımdan bir şeyler yazmak istiyorum. Güverte 3. sınıf, yaz sonu. Tanker stajımdan döndüm. Merdivenköylü arkadaşlarımla futbol sohbeti yapıyoruz. Bostancı’da yazın son futbol turnuvası var, biz de katılacağız. Arkadaşlar baskı yapıyor, illaki oynayacaksın. Benim sol ayak bileğim makine dairesinde silindire girip çıkan piston gibi. 20 dakika koşayım, iki topa vurayım yerinden çıkıyor sonra yerine yerleşiyor. Derdimi anlatamıyorum.
Bu arada sınıf arkadaşım Feridun nefes nefese geldi. “Ruhi Baba (Ruhi Sarıalp) bu hafta başı bizi okula çağırıyor”.
Ağustos sonu, merak içinde sabahleyin erkenden okula gittim. Ruhi Hoca her zamanki üslubuyla bizi karşıladı. “Hoş geldiniz pe………ler” Ortaöğretim beden eğitimi öğretmenleri gelecekler. Feridun ile kondisyon salonunda aletlerle hareketler yapacağız. Öğretmenler bizi seyredecek ve bilgilenecekler. O tarihlerde bizim okulun kondisyon salonu gibi adeta bir fitness center gibi. Benzeri İstanbul’da yoktu. Ruhi Hoca büyük emekler harcayarak makine sınıfı öğrencilerine bütün aletleri, dışarıdan çok az yardım alarak yaptırmıştı. Yalnız devre arkadaşım Kasap Mustafa’nın emeği ve el becerisi başkaydı. Beşiktaş futbol takımı bile çok zaman gelir, bizim salonda çalışırdı.

Ruhi Sarıalp hocamızın fizik kondisyon dersliği
(1968-1969 Mezunlar Yıllığı’ndan alınmıştır)

 

Hocam bizi ‘Asistanlarım’ diye tanıttı
Pazartesi sabahı öğretmenler 30-40 kişi kadınlı erkekli geldiler. Ruhi Hoca bizleri ‘Asistanlarım’ diyerek tanıttı. Yalnız Feridun’a ayrı parantez açtı ve ‘Ülkenin önde gelen judocularından, ayrıca Judo Milli Takımı Kaptanı’ dedi. Öğretmenleri 10’ar kişilik gruplar halinde salona alıyoruz. Biz aletlerde hareketleri gösterirken Ruhi Hoca da hareketlerin sağlık yönünden faydalarını anlatıyor.

Gösteriden sonra doğruca Tarabya Oteli Plajı’na
Gösteri sabah 09.30 da başlayıp 12.00 civarında bitiyordu. Pazartesi – Perşembe 4 gün hocalar geldiler. Biz de gösteriye devam ettik. Öğle yemeğini okulda yedikten sonra Ruhi Hoca emeğimizin karşılığı olarak bizi arabasına alır doğru Tarabya Oteli Plajı’na götürürdü.

Tarabya Oteli Plajı

 

Plajda bizi başka sürpriz bekliyordu. Hocanın yeğeni Tanju Okan şezlonga kurulmuş, etrafında İstanbul‘un şık bayanları. Bizler gelince ”İşte dayım geldi ama aslında o benim reisimdir” der yerinden fırlardı. Ruhi Hoca başka bir şezlonga kurulur, bizlere ise sadece denize dalıp çıkmak kalırdı. Tanju Okan nefes almak için “Haydi asistanlar yarışalım” der, denize atlardı. Ama ne mümkün. Onunla beraber en az 10 tane hanım kız da denize atlar, bir tek adamcağızı çimdiklemedikleri kalırdı. Neyse bir fırsat bulup bir yarışalım dedik. Mesafe 50-60 metre. Tanju Ağabey bizden 10 yaş büyük. Feridun seyircilere mahcup olmasın diye “Abi sen istersen 10 metre önde başla yarışa” dedi. O sadece gülümsedi ve “Ben de size aynı teklifte bulunuyorum” dedi.

Bir daha yarışmaya cesaret edemedik
Aynı hizada yarışa başladık. Biz 3 kulaç atıyoruz, o bir kulaç atıyor ama yetişemiyoruz. Alkışlar arasında yarışı bizden 10-15 metre önde bitirdi. Denizin içi tebriğe atlayan hatunlarla doldu. Tanju Ağabey sonra anlattı. İzmir Karşıyaka Yüzme Kulübü’nde uzun seneler yüzmüş ve yarışmış. Sonraki günlerde yarışmaya cesaret bile edemedik.
Ruhi Hoca yeğeni ile dayı- yeğen gibi değil de ağabey- kardeş gibiydiler. Bir elmanın iki yarısı gibi birbirlerine çok benziyorlardı. Tanju Okan dayısına “Reis”, o da yeğenine “Tosuncuk” diyordu. Diyaloğumuz çok gelişti. Dört gün içinde sanki birbirimizi senelerdir tanıyormuşuz gibi olduk. Bu arada Tanju ağabey Bebek Belediye Gazinosu’nda sahneye çıkıyordu. Feridun ve beni davet etti. Gün tespit ettik, şef garsonu bulacağız, o bizimle ilgilenecek.

Tanju Okan

Kravatı takıp gazinoya gittik
Feridun da ben de böyle bir yere ilk defa gidiyorduk. Giyindik, kravat taktık. Bizden başka çok az kravatlı vardı. Heyecanla ve utanarak saat 20.30’da mekana vardık. Şef garson bizi çok kibar karşıladı ve sahneyi çok rahat görebileceğimiz bir yere oturttu. O günden hatırladıklarım: Mezeler mükemmel, Erkan Yolaç seyircilerle “evet- hayır” diyaloğu yapıyor, uvertür sanatçılar diyorlarmış, onlar sahne alıyorlardı. Saat 23.00’e doğru Tanju Okan anons edildi. Bir alkış tufanı koptu. Tabii biz de kafayı bulmuştuk, herkesten fazla alkışladık.

Unutulmaz şarkılarını söyledi
Unutulmaz şarkılar, müthiş bir ses. Kemancı, Kadınım, Öyle Sarhoş olsam ki.. .. Yalnız sahnede onu çok duygulandıran ve bize de hüzün veren şarkısı Deniz ve Mehtap oldu. Bu şarkının orijinali Fransızca “Le Mouettes de Mykono” dur. Türkçe’si ise “Mikanos Adası’nın Martıları”dır. Dario Moreno başka söylüyor bu şarkıyı. Can dostum Süphan Pekün internetten buldu yolladı.

Tanju Ağabey’i bir daha hiç görmedim
Yalnız dikkatimizi çekti. Tanju Ağabey diğer sanatçılar gibi değildi. Sahnede çok hareketsiz, vücut dilini kullanmıyor, şarkı söylüyor ama kendisi sahnede kafası başka yerlerde gibi. Belki yanılıyorum onun üsluba bu. Seyirci böyle olmasını istiyor olabilir. Assolist Türk Müziği sanatçısı birisi, hatırlamıyorum, biz kalmadık, şef garsona teşekkür edip ayrıldık. Seneler seneleri kovaladı. Biz mezun olduk, kendimizi denizlere attık. Tanju Ağabey ‘i bir daha hiç görmedim. Ruhi Hoca’yla ise irtibatım hiç kopmadı.

                                            Ruhi Sarıalp, Mehmet Ali Sökmen’e diplomasını veriyor

 

Hocam balayında da babalığını yaptı
1980 senesi okulumuza el konuluncaya kadar Ruhi Hoca’yı fırsat buldukça ziyaret ettim. Çok mutlu olurdu. Artık “Pez. . . ler” demez, “Kaptan gelmiş” derdi. Sağ olsun evlenirken nikah şahidim oldu. Ben söylemeden o teklif etti. “Balayı düşünüyor musun?” diye sordu. “Biraz zor hocam“ demiştim. O tarihlerde Tarabya Oteli Emekli Sandığı’na aitti. Otel yönetimiyle hocanın önemli bir bağlantısı vardı. Biz çekirdek fiyatına otelde üç gün kaldık. Burada da hoca babalığını gösterdi.

Denizcilere hizmet eden kutsal bir hizmet yapar
Ankara Gemisi’nde bir defile tertiplenecek. Müzisyen olarak Tanju Okan davet edilmiş. Akdeniz içinde 10 günlük bir tur. Geminin 2. Müh. Nusret Kurdak. Tur anında çok güzel bir dostlukları olmuş. Tanju Okan Nusret’i Urla’ya davet etmiş. O da fırsatını bulup gitmiş.
Şimdi Nusret’ten dinleyelim:
Öğle saatlerinde Urla’ya vardım. Teknede temizlik yapıyordu. Beni görünce çok sevindi. “Abi işin bitince çıkalım, dışarıda bir şeyler yiyelim” dedim. “Reis ayaklarımı kirletmem, atla aşağıya teknede yiyeceğiz” diye cevap verdi. Israrıma rağmen çıkaramadım ve mecburen tekneye geçtim. Kıç tarafta livarı bir açtı ki balık dolu. Buzdolabında zeytinyağlılar, içki desen gani. Sofrayı kurduk. Müthiş bir el becerisi vardı. Sohbete de doyum olmuyor. Sıra Ruhi Hoca’ya geldi. Önce güldü sonra ciddileşti:  “Dayım olarak çok seviyorum ama asıl sevgim siz denizcilere sahip çıktığı için. Kim denize, denizcilere hizmet ederse kutsal bir hizmet yerine getiriyordur” dedi.  Kadehlerimizi geçen yıllara, geride kalanlara, unutamadıklarımıza yolladık.

Tanju Okan teknesi ‘Hasret’in güvertesinde

 

Urlalı balıkçıların Tunju Baba’sı
Akşama doğru balıkçılar ava çıkarken mutlaka tekneye uğrayıp iyi dileklerini alıyorlar ayrıca sohbet ediyorlardı. Sonra garibanlar tekneye gelip artan balıkları alıyorlardı. Sabah avdan dönen balıkçılar Tanju Babaları’nın hakkını tekneye bırakıyorlardı. Nusret akşam teknede kalmış. Teknenin ismi ‘Hasret’. Mutfağı, salonu, misafir kamarası mükemmelmiş.
Aklıma Şili’de Pablo Neruda geldi. Balıkçılar onu görmeden denize çıkmazlarmış. Adı “Balıkçıların babası”. Urlalı balıkçıların babası da “Tanju Baba.”
Hayatı dilediği gibi yaşayan, yaşadığı gibi ölen bir insandı “Tanju Baba”. Damar tıkanıklığından sol bacağı kesilir. İnanıyorum ki bir yerde mutluydu…”Hiç olmazsa zaman içinde sol ayağı kirlenmemiştir.” Onun için özel insanlar dayısı ve denizcilerdi. O ünlü şarkısı sonunda geldi onu buldu.

Benim en iyi dostum, içkim sigaram
Onlarda terk ederdi olmasa param
Dünyada dost dediğin kelime yalan.
Dostu olarak en sonunda Urla’da cenazesine Urlalı balıkçılar katılmıştı. 1996 yılında 58 yaşında hayattan koptu. Şimdi Urla’da uyuyor.
Bu yazıda ismi geçenler de Tanju Okan’ın yanına gittiler. Hepsi ışıklar içinde uyusun.

İşte bir rüzgar esti eskilerden…
Kapt. M. Ali SÖKMEN

 

 

 


Bunları da beğenebilirsin