Denizcinin anasayfası

Çanakkale Türküsü’nün hikayesi

Bugün Çanakkale Deniz Zaferi’nin 109. Yıldönümü. Biz de Çanakkale Savaşları ile özdeşleşmiş, neredeyse herkesin ezbere bildiği Çanakkale Türküsü’nün peşinden 1915 yılına gidiyoruz.

Çanakkale Deniz Savaşı Gelibolu Yarımadası’nda 19 Şubat 1915’te başlar ve 18 Mart 1915’te biter. Çanakkale’yi donanmasıyla geçemeyen düşman bu kez 25 Nisan 1915’te kara savaşına başlar. Kara savaşının bitiş tarihi ise 9 Ocak 1916’dır.

Atatürk’ü tarihe yazdıran savaş

Çanakkale İngiliz ve Anzaklar’ın en büyük yenilgisi olarak tarihe geçer. Savaşın iki önemli neticesi vardır. Bunlardan ilki ve en önemlisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarih sayfasına çıkmasını, ikincisi ise Bolşevik Devrimi’nin tamamlanmasını sağlamasıdır. Çanakkale’de kazanılan şanlı zaferden günümüze gelen çok fazla yazılmış eser vardır ama bizim anlatacağımız, Çanakkale Türküsünün bilinmeyen hikayesidir.

 

Çanakkale değil Kastamonu yöresinden

Herkes bu türkünün Çanakkale yöresine ait olduğunu sansa da, türkü aslında Kastamonu yöresine aittir. ‘Osmanlı’da İlk Kurulan Denizcilik Cemiyetleri ve Denizcilikte Yayımlanan İlk Salnameler ve Nutki Ailesi’ kitabımı okuyanlar hatırlayacaktır. Ancak kısaca hatırlatmam gerekirse; Osmanlı Bahriyesi’ne ve Deniz Ticaret Bahriyesi’ne çok büyük hizmetleri olan Süleyman Nutki’nin 5 oğlu vardır. Bunlar Emrullah, Seyfullah, Ataullah, Hayrullah ve Sadullah’tır.
Emrullah Nutki askeri hakim olur. Türk Ticaret Kaptan ve Makinistleri Cemiyeti’nin de son başkanıdır. Seyfullah Nutki askeri doktor olur. Ataullah Nutki ise Türkiye’nin ilk gemi inşa profesörü ve ilk yerli gemiyi yapan mühendistir. Ata Nutku olarak tanınmıştır. Sadullah Nutki de ağabeyi gibi doktordur. Hayrullah Nutki ise inşaat mühendisi olmayı seçer.
Bizim hikayemizin kahramanı, ailesine cepheden mektup yazan askeri doktor Seyfullah Nutki’dir. Doktor Seyfullah Nutki, Çanakkale Türküsü ile ilgili yazdığı mektup ile çok meşhur olmuştur. Mektup, Emrullah Nutki’nin yazdığı “Çanakkale Şanlı Tarihine Bir Bakış” kitabında yer almaktadır. Seyfullah savaşın arifesinde Çanakkale Sultanisi’nde (Çanakkale Lisesi) henüz birinci sınıf öğrencisidir. Seyfullah Çanakkale’den gönderdiği ve üzerinde 29 Eylül 1914 tarihi bulunan mektubunda şöyle der:

“Sevgili Anneciğim,
Canımıza tak diyen iki yıllık gurbet hayatından artık kurtuluyoruz. Sana ve aileme kavuşacağım için seviniyorum. Mektebimizi alıyorlar. Hastane olacakmış. Bizi de İstanbul’daki mekteplere dağıtacaklarmış. Hocalarımızın çoğu da askerlik hizmetine gidiyorlar. Büyük sınıflar da gönüllü yazılacaklarmış. Bugün Türkçe hocamız sınıfa geldi, ama çok kalmadı, bize veda etti.
Bize; ‘Zamanı gelince cephede yapılacak vatan hizmetinin mektepte yapılan hizmetten kutsi olduğunu’ söyledi. Birkaç günden beri Çanakkale sokaklarından askerler geçiyor. “Çanakkale içinde Aynalıçarşı, Anne ben gidiyorum düşmana karşı” şarkısını söylüyorlar. At üstünde zabitler, top arabaları, mekkare ve deve kervanları sokağımızı doldurdu.
Harp olacakmış. İngiliz ve Fransız harp filoları boğazın dışında dolaşıyormuş. Buraları bombardıman edeceklermiş. Bu bombardımanı görmek isterdim ama yakında Çanakkale’den ayrılacağız. Ama size kavuşacağım ben. Beybabamın, sizin ellerinizi öper kardeşlerime selam ederim. “ Oğlunuz Seyfullah

Bu satırların sahibi Seyfullah Nutki’nin askeri tabip olduğu ve albay rütbesine kadar yükseldiği bilinmektedir. Kıt’a Tabipliği Notları adlı bir eseri, Genel Kurmay Başkanlığı tarafından yayınlanmıştı. (Ankara, 1943, 27 s.)

 

 

Mektupta da görüldüğü gibi, daha savaş başlamadan bu türküden bahsedilmektedir. Ancak savaştan sonra bazı dizelerin eklendiği düşünülmektedir.
“Çanakkale’den çıktım başım selamet. Anafarta’ya varmadan koptu kıyamet” dizesi gibi.

“Ana ben gidiyorum düşmana karşı” deyişi henüz gençliğe adım atmış, henüz çocukluğunu atlatamamışların deyişidir. Onların kimisi nişanlı, kimisi evlidir. Bu gidişten analar babalar umudu kesmiştir. Ölmeden mezara koymuşlardır. Çünkü yaralanan ancak iyileşme umudu olmayan ya da içinde bulunulan koşullar itibari ile bakılamayacak, iyileştirilemeyecek Mehmetlerin acı çekmemeleri için daha ölmedikleri halde gömülmelerini (mecazi anlamda) anlatmaktadır. Çünkü cepheden cepheye sürülen Mehmetlerin ciğerleri çürümüştür kan kusa kusa…

Son bin yılın türküsü

Çanakkale Türküsü sadece Kastamonu’nun, Çanakkale’nin değil doğudan batıya, kuzeyden güneye bu coğrafyanın türküsüdür. Çanakkale Türküsü sadece 1915 yılının değil son bin yılın türküsüdür. Çanakkale Türküsi bir milli mutabakat türküsüdür. Anadolu insanının, Anadolu coğrafyasının kaderinin türküsüdür. Cepheden cepheye sürülen gencecik insanlarımızın, Mehmetçik’in türküsüdür.

Daha sonra yurduna geri gelmeyenlerin, evine, barkına geri dönmeyenlerin anasına, babasına, yavuklusuna kavuşamayanların hikayelerini anımsayın. Onları sonsuza kadar bekleyen analarını, babalarını, çocuklarını, yavuklularını, sevgililerini, eşlerini hatırlayın. Sonra da bu türküyü dinlerken elinize bir mendil alın. İster hüngür hüngür ağlayın, ister usul usul ağlayın, ister için için ağlayın. Sonra da hepsine dualarla teşekkür edin yürekten. Sonra da sarılın toprağınıza, sarılın vatanınıza, sarılın hürriyetinize…

Çanakkale kahramanlarına, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Bir not: Türküde Çanakkale içinde ismi geçen bir çarşı var: Aynalı Çarşı. Çanakkale merkezindeki Aynalı Çarşı’nın yapımı ile ilgili kesin bilgiler olmamakla beraber II. Abdülhamid döneminde, 1889’da Çanakkale’nin önde gelen Yahudi ailelerinden Halyo’lar tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Bu çarşı İstanbul’daki Mısır Çarşısı’nın küçük bir minyatür örneğidir. Çarşıda sanılanın aksine evlerde kullanılan aynalar değil atlara takılan ve at gözlüğü denilen aynalar satılmaktaydı. Gelibolu çıkarması sırasında Queen Elizabeth zırhlısının Çanakkale çevresindeki Türk tabyalarını bombaladığı sırada bu çarşının yıkıldığı daha sonra da onarıldığı bilinmektedir. Ancak restorasyondan sonra çarşı girişlerine büyük boy aynalar koymuşlar!
Bir not daha: Çanakkale Türküsünün kaynak kişisi İhsan Ozanoğlu, derleyeni ve notaya alanı da Muzaffer Sarısözen’dir.
Bir not daha: Çoğunlukla bu türkü okunurken kısaltarak okunduğu için türkünün tamamı pek bilinmez. Bu nedenle aşağıda bu türkünün sözlerinin tamamını veriyorum…
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı
Of gençliğim eyvah

Çanakkale üstünü duman bürüdü
On üçüncü fırka harbe yürüdü
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde bir dolu testi
Analar babalar umudu kesti
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde bir uzun selvi
Kimimiz nişanlı kimimiz evli
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde toplar kuruldu
Vay bizim uşaklar orda vuruldu
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğim eyvah

Çanakkale köprüsü dardır geçilmez
Al kan olmuş suları bir tas içilmez
Of gençliğim eyvah

Çanakkale içinde sıra söğütler
Altında yatıyor aslan yiğitler
Of gençliğim eyvah

Çanakkale’den çıktım yan basa basa
Ciğerlerim çürüdü kan kusa kusa
Of gençliğim eyvah

Çanakkale’den çıktım başım selamet
Anafarta’ya varmadan koptu kıyamet
Of gençliğim eyvah

Türkünün bugüne kadarki kaydedilmiş en eski yorumu ise 1923’te Amerika’da Marika Papagika adlı bir Rum göçmen şarkıcı tarafından seslendirilmiş. Hasan Saltık bu plağı Amerika’da bulmuştur. 1890 Kos doğumlu olan Marika Papagika, ailesi ile göç ettiği Mısır’da solistliğe başlamış ve 1915’de Amerika’ya göçmüş. Kocası Kostas ile işlettikleri bir kulüpleri varmış. 1929’daki ekonomik krizde gece kulübünü kaybeden karı kocanın yokluğa düştüğü ve Marika’nın 1943’de düş kırıklığı içinde hayata veda ettiği söylenir. Marika Papagika bu türküyü Türkçe seslendirir. Aşağıdan dinleyebilirsiniz.


Bunları da beğenebilirsin